աաա.ʀǟʋʐǟ-ʀǟɖʏօ.Ʈʀ .ɢɠ İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı
Toplist Ziyaretçi Defteri Anasayfa
Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

Üye Panelİ

Forum Girisi
Kullanıcı adı:
Sifre:
Şifremi Unuttum | Kayıt Ol

B-S REKLAM

CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı
CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı

Anket

    • Sayfayı Nasıl Buldunnuz ?
      Gayet Güzel
      İyi
      Normal
      İdare eder
      Kötü

      (Sonucu göster)
  • Etİketler

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    Dost Sİteler

    Dini Bilgiler



    BAŞLIK

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    İLETİŞİM

    BİZE ULAŞIN
    Geri dönüşüm için lütfen bir adres bırakın!
    E-mail adresin:
    İsmin:
    Mesajın:

    SPONSOR REKLAM

    Esma'ul Hüsna







      "O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sanini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Hasr-24)"


      ALLAH
      (Varligi zorunlu olan ve bütün övgülere layik bulunan zatin özel ve en kapsamli adi)


      RAHMÂN
      (Bagislayan, esirgeyen)


      RAHÎM
      (Aciyan, esirgeyen)


      MELIK
      (Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi)


      KUDDÛS
      (Her eksiklikten münezzeh)


      SELÂM
      (Esenlik veren)


      MÜ'MIN
      (Güven veren, vaadine güvenilen)


      MÜHEYMIN
      (Kainatin bütün islerini gözetip yöneten)


      AZÎZ
      (Yenilmeyen yegane galip)


      CEBBÂR
      (Iradesini her durumda yürüten, yaratilmislarin halini iyilestiren)


      MÜTEKEBBIR
      (Azamet ve yüceligini izhar eden))


      HÂLIK
      (Takdirine uygun bir sekilde yaratan)


      BÂRI'
      (Bir model olmaksizin canlilari yaratan)


      MUSAVVIR
      (Sekil ve özellik veren)


      GAFFÂR
      (Daima affeden, tekrarlanan günahlari bagislayan)


      KAHHÂR
      (Yenilmeyen, yegane galip)


      VEHHÂB
      (Karsilik beklemeden bol bol veren)


      REZZÂK
      ((Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren)


      FETTÂH
      (Iyilik kapilarini açan, hakemlik yapan)


      ALÎM
      (Hakkiyla bilen)


      KÂBID
      (Rizki tutan, canlilarin ruhunu alan)


      BÂSIT
      (Rizki genisleten, ruhlari bedenlerine yayan)


      HÂFID
      (Alçaltan, zillete düsüren)


      RÂFI'
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MUIZ
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MÜZIL
      (Alçaltan, zillet veren)


      SEMI'
      (Isiten)


      BASÎR
      (Gören)


      HAKEM
      (Son hükmü veren)


      ADL
      (Mutlak adalet sahibi, asiriliga meyletmeyen)


      LATÎF
      (Yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan)


      HABÎR
      (Her seyin iç yüzünden haberdar olan)


      HALÎM
      (Acele ile ve kizginlikla muamele etmeyen)


      AZÎM
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      GAFÛR
      (Bütün günahlari bagislayan)


      SEKÛR
      (Az iyilige çok mükafat veren)


      ALÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      KEBÎR
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      HAFÎZ
      (Koruyup gözeten ve dengede tutan)


      MUKÎT
      (Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)


      HASÎB
      (Kullarina yeten, onlari hesaba çeken)


      CELÎL
      (Azamet sahibi)


      KERÎM
      (Fazilet türlerinin hepsine sahip)


      RAKÎB
      (Gözetleyip kontrol eden)


      MÜCÎB
      (Dileklere karsilik veren)


      VÂSI'
      (Ilmi ve merhameti herseyi kusatan)


      HAKÎM
      (Bütün emirleri ve isleri yerli yerinde olan)


      VEDÛD
      (Çok seven, çok sevilen)


      MECÎD
      (Sanli, serefli)


      BÂIS
      (Ölümden sonra dirilten)


      SEHÎD
      (Her seyi gözlemis olarak bilen)


      HAK
      (Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan)


      VEKÎL
      (Güvenilip dayanilan)


      KAVÎ
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      METÎN
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      VELÎ
      (Yardimci ve dost)


      HAMÎD
      (Övülmeye layik)


      MUHSÎ
      (Her seyi tek tek ve bütün ayrintilariyla bilen)


      MÜBDI'
      (Ilkin yaratan)


      MUÎD
      (Tekrar yaratan)


      MUHYÎ
      (Can veren)


      MÜMÎT
      (Öldüren)


      HAY
      (Ebedi hayatta diri)


      KAYYÛM
      (Her seyin varligi kendisine bagli olup kainati idare eden)


      VÂCID
      (Diledigini diledigi zaman bulan bir müstagni)


      MÂCID
      (Sanli, serefli)


      VÂHID
      (Bölünüp parçalara ayrilmamasi ve benzerinin bulunmamasi anlaminda tek)


      SAMED
      (Arzu ve ihtiyaçlari sebebiyle herkesin yöneldigi ulular ulusu bir müstagni)


      KÂDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKTEDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKADDIM
      (Öne alan)


      MUAHHIR
      (Geriye birakan)


      EVVEL
      (Varliginin baslangici olmayan)


      ÂHIR
      (Varliginin sonu olmayan)


      ZÂHIR
      (Varligini ve birligini belgeleyen birçok delilin bulunmasi açisindan asikar)


      BÂTIN
      (Zatinin görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açisindan gizli)


      VÂLÎ
      (Kainata hakim olup onu yöneten)


      MÜTEÂLÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      BER
      (Iyilik eden, vaadini yerine getiren)


      TEVVÂB
      (Kullarini tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)


      MÜNTAKIM
      (Suçlulari cezalandiran)


      AFÜV
      (Hiçbir sorumluluk kalmayacak sekilde günahlari affeden)


      RAÛF
      (Sefkatli)


      MÂLIKÜ'L-MÜLK
      (Mülkün sahibi)


      ZÜ'L-CELÂLI ve'l-IKRAM
      (Azamet ve kerem sahibi)


      MUKSIT
      (Adaletle hükmeden)


      CÂMI'
      (Toplayip düzenleyen, kiyamet günü hesaba çekmek için mahlukati toplayan)


      GANÎ
      (Her seyden müstagni, kendi disinda her sey O'na muhtaç)


      MUGNÎ
      (Zenginlik verip tatmin eden)


      MÂNI'
      (Dilemedigi seyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü seylere engel olan)


      DÂR
      (Zarar veren)


      NÂFI'
      (Fayda veren)


      NÛR
      (Nurlandiran, nur kaynagi)



      HÂDÎ
      (Yol gösteren, murada erdiren)


      BEDÎ'
      (Esi ve örnegi olmayan, sanatkarane yaratan)


      BÂKÎ
      (Varliginin sonu olmayan)


      VÂRIS
      (Varliginin sonu olmayan)


      RESÎD
      (Bütün isleri isabetli ve hedefine ulasici, irsad edici)


      SABÛR
      (Çok sabirli)


      ©RavzaRadyo.Tr.Gg
      ALLAH c.c En Güzel Isimleri

    Veda Hutbesi





      Veda Hutbesi

      Bismillahirrahmanirrahim

      EY İNSANLAR!

      Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

      İNSANLAR!

      Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


      ASHABIM!

      Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


      ASHABIM!

      Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

      ASHABIM!

      Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


      İNSANLAR!

      Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

      İNSANLAR!


      Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

      hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


      MÜ'MİNLER!


      Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

      MÜ'MİNLER!

      Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


      ASHABIM!

      Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

      İNSANLAR!

      Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

      İNSANLAR!

      Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

      İNSANLAR!

      Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

      "-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!


    İstatistikler

      İstatistikler

      Nerdeyim: Mirac Kandili
      Bugün Ziyaretçi: 49
      Bugün Tıklama: 428
      Toplam Ziyaretçi: 136646
      Toplam Tıklama: 277912
      Hangi Ülke: us
      Ülke Kodu: us
      Online: Kişi var
      3.142.186.160

    .: Günün Ayeti :.

    .: Günün Hadis-i Şerif-i :.

    .: Günün Sözü :.

         

    Ravza-Radyo =>Mirac Kandili

    yazarYazar: Ravza-Radyo | tarihTarih: |

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    Mirac Kandili

    Alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.)'a hamd olsun. Salatü selam alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve tüm inananlarin üzerine olsun.

    MiRAC KANDiLi

     17_1
     "Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kismini gösterelim diye (Muhammed)
    kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kildigimiz Mescid-i Aksâ'ya
    götüren Allah noksan sifatlardan münezzehtir; O, gerçekten isitendir,
    görendir." (Isra :1)


     
     Mirac Gecesi, Recep ayinin 27. gecesidir. Mirac mucizesi, hicretten bir buçuk
    yil önce, 621 yili baslarinda vuku bulmustur. Olayin iki asamasi vardir.
    Birinci asamada Hz. Peygamber (s.a.v) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e
    (Kudüs) götürülür. Kur'an'in andigi bu asama, gece yürüyüsü anlaminda isra
    adini alir. Ikinci asamayi ise H z. Peygamber (s.a.v)'in Beytü'l-Makdis'ten
    Allah'a yükselisi olusturur. Mirac olarak anilan bu yükselme olayi Kur'an'da
    anilmaz, ama çok sayidaki hadis-i serifde ayrintili biçimde anlatilir.

     Hadis kitaplarinda rivayet edildigi üzere:

     Hz. Peygamber (s.a.v) Burak ile Beytü'l Makdis'e vardiktan sonra oradaki
    büyük ve sert kayadan göge çikarildi. Her bir gökte peygamberlerden biriyle
    görüstü, nice nice melekler gördü. Cennet ve cehennemin durumlarini gördü,
    Sidre-i Müntehâ'ya geçti, Allah'in melekût âleminden bir çok acaib seyler
    gördü. Nihayet bes vakit namazin farz kilinmasi emri ile ayni gecede geri
    döndü.
     

     Sabahleyin Mescid-i Haram'a çikip Kureys'e haber verdi. Hayret etmek ve kabul
    etmemekten kimi el çirpiyor, kimi elini basina koyuyordu. Iman etmis
    olanlardan bazilari dönüp dinden çikti. Birtakim erkekler Ebû Bekir'e kostular.

     Ebu Bekir;

     "Eger o, bunu söylediyse süphesiz dogrudur" dedi.

     Onlar:

     "Onu bu konuda da mi tasdik ediyorsun?" dediler.

     O da:

     "Ben onu bundan daha ötesinde tasdik ediyorum, sabah aksam gökten getirdigi
    haberleri yani peygamberligini tasdik ediyorum" dedi. Bunun üzerine kendisine
    Siddik unvani verildi.

     Kureysliler içinde Beytü'l-Makdis'i o zamanki haliyle bilenler vardi. Bunlar,
    onun vasiflari ve durumuyla ilgili sorular sordular, tanimlamasini istediler.
    Derhal Hz. Peygambere Beytü'l-Makdis gösterildi. Bunun üzerine ona bakip
    anlatiyordu.

     "Gerçi Beytül-Makdis'i tanimlamada isabet etti." dediler.

     Sonra:

     "Haydi bakalim bizim kervandan haber ver, o bizce daha önemlidir, onlardan
    bir seyle karsilastin mi?" dediler.

     Peygamber (s.a.v)

     "Evet, falancanin kervanlariyla karsilastim, Revhâ'da idi. Bir deve
    kaybetmisler ariyorlardi. Yüklerinde bir su kadehi vardi. Susadim onu alip su
    içtim ve yine eskiden oldugu gibi yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalim
    kadehte suyu bulmuslar mi?" buyurdu.

     "Bu da diger bir alâmettir" dediler. Sonra sayilarin, yüklerini ve
    görünüslerini sordular.

     Bu defa da kervan oldugu gibi Hz. Peygambere gösterildi ve sorduklarinin
    hepsine cevap verdi ve buyurdu ki:

     "Içlerinde falan ve falan önde, boz renkte bir deve üzerinde dikilmis iki
    harar oldugu halde falan gün günesin dogmasi ile beraber gelirler".

     Bunun üzerine:

     "Bu da diger bir âyettir" dediler ve o gün hizla Seniyye'ye dogru çiktilar.
    Günes ne zaman dogacak da onu yalanci çikaracagiz diye bakiyorlardi. Derken
    içlerinden birisi:

     "Günes dogdu!" diye haykirdi. Diger birisi de:

     "Iste kervan geliyor, önünde boz bir deve ve içlerinde falan ve falan da var,
    tipki (Hz. Muhammed'in) dedigi gibi" dedi. Böyle oldugu halde yine iman
    etmediler de:


     "Bu apaçik bir büyüdür." dediler.


     Bazilari göge yükselmenin de " Burak " üzerinde meydana geldigini söylemisler
    ise de gerçek olan sudur: Mescid-i Aksâ'ya kadar Isrâ (gece yolculugu) Burak
    ile olmus. Ondan sonra Mirac, asansör kurulmustur.

     
     Ebu Sa'îd-i Hudrî'den rivayet olundugu üzere Resulullah buyurmustur ki:

     "Beytü'l-Mak-dis'te olanlari bitirdigim zaman Mirac getirildi ki, ben ondan
    güzel bir sey görmedim. Ve o, odur ki, ölünüz can çekisme vaktinde gözlerini
    ona diker. Arkadasim, beni, onun içinde kapilardan bir kapiya ulasincaya kadar
    çikardi ki, ona "Koruyucu melekler kapisi" denir. Koruyucular kapisi, gök
    koruyucularinin bekledigi dünya gögü kapisidir. Nitekim bu konuda "Ve onu, her
    kovulmus seytandan koruduk" (Hicr, 15/17) buyurulmustu.


     Ve Ebu Sa'îd-i Hüdrî'nin diger bir rivayetinde su detayli açiklama vardir:


     "Sonra Mirac getirildi -ki insanlarin ruhu onda göge yükselir Baktim ki,
    gördügüm seylerin en güzeli; görmez misin ölmek üzere olan kimse, ona nasil
    gözünü diker? Bunun üzerine dünya gögü kapisina kadar yükseltildik. Cebrail
    kapinin açilmasini istedi.

     "O kimdir?" denildi.

     "Cibril" dedi.

     "Yanindaki kim?" denildi.

     "Muhammed" dedi.

     "Öyle mi?

     O Peygamber olarak gönderildi mi?" denildi.

     O, "evet" dedi.

     Hemen kapiyi açtilar ve beni selamladilar. Bir de ne bakayim görevli bir
    melek gördüm ki gögü koruyor ve ona Ismail deniliyor, emrinde yetmisbin melek
    ve her birinin emrinde yüzbin melek var. "Burada Resulullah (s.a.v) su âyeti
    okudu:  

     " Biz cehennemin islerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmisizdir.
    Onlarin sayisini da inkârcilar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptik ki,
    böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye ögrensin, iman edenlerin
    imanini atrttirsin; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler süpheye
    düsmesinler, kalplerinde hastalik bulunanlar ve kâfirler de: "Allah bu misalle
    ne demek istemistir ki?" desinler. Iste Allah böylece, diledigini sapiklikta
    birakir, diledigini dogru yola eristirir. Rabbinin ordularini, kendisinden
    baskasi bilmez. Bu ise, insanlik için ancak bir ögüttür. " (Müddessir, 74/31)


     ve buyurdu ki:

     Derken bir adam ile beraberim ki, sekli Allah'in yarattigi günkü gibi, ondan
    hiçbir sey degismemis, kendisine soyundan olan insanlarin ruhu arzediliyor:


     "Mümin ruhu, hos ruh, hos kokuludur. Bunun kitabini (iyilerin defterin)de
    kilin" diyor. "Kâfir ruhu ise; kötü ruh, kötü kokuludur. Bunun kitabini
    (kötülerin defterin) de kilin" diyor.

     "Ey Cibril! bu kim?" dedim.

     "Baban Âdem" dedi. Ve o, bana selam verdi, gönlümü aldi, hayir ile dua etti


     "Hos geldin salih peygamber ve salih evlad" dedi.

     Sonra baktim bir toplum gördüm ki, dudaklari deve dudagi gibiydi. Onlara bir
    takim memurlar görevlendirilmisti, dudaklarini kesiyorlar ve agizlarina
    atesten bir tas koyuyorlar, bu taslar makadlarindan çikiyordu.

     "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim.

     O: "Yetimlerin mallarini haksizlikla yiyenlerdir" dedi.

     Sonra baktim bir toplum vardi ki, derilerinden sirim kesiliyor ve agizlarina
    tikiliyor. Ve yediginiz gibi yiyiniz deniliyor. Ve bu onlara en igrenç bir sey
    oluyor.

     "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim.

     "Bunlar o kogucular, fitnecilerdir ki, insanlarin etlerini yerler ve sövmek
    ile irz ve namuslarina saldirirlar." dedi.

     Sonra baktim bir toplum var ki, önlerine bir sofra kurulmus, üzerinde benim
    gördügüm etlerin en güzellerinden kebaplar var, etraflarinda da lesler var.
    Onlar, o güzel etleri birakip bu leslerden yemege basladilar.

     "Bunlar kim? Ey Cebrail!" dedim. O:

     "Bunlar zinakarlar" dedi. "Allah'in helal kildigini birakirlar da haram
    kildigini yerler."

     Sonra baktim bir toplum var ki, karinlari evler gibidir. Bunlar Firavun
    ailesinin yolu üzerinde bulunuyor. Firavun ailesi sabah ve aksam atese
    atilirken bunlara ugruyor, ugradi mi bunlar bir firliyorlar, firlayinca her
    biri karninin agir basmasi ile düsüyor ve bunun üzerine Firavun ailesi bunlari
    ayaklariyla çigniyorlar.

     "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim...

     Dedi ki:

     "Bunlar, karinlarinda faiz yiyenlerdir. "onlarin misali kendisini seytan
    çarpmis olan kimse gibidir".

     Sonra birtakim kadinlar memelerinden asilmis ve birtakim kadinlar, bas asagi
    ayaklarindan asilmis.

     "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim. O:

     "Bunlar zina eden ve çocuklarini öldüren kadinlardir" dedi.

     Sonra ikinci göge çiktik. Orada Yusuf ile bulustum. Ümmetinden kendine tabi
    olanlar da etrafinda idi. Yüzü, ayin ondördündeki dolunay gibiydi. Bana selam
    verdi, hos geldin dedi.

     Sonra üçüncü göge geçtik. Orada iki teyzeoglu; Yahya ve Isa ile bulustum.
    Giyimleri ve saç sakallari birbirine benziyordu. Bana selam verdiler. Hos
    geldin dediler.

     Sonra dördüncü göge geçtik. Idris ile bulustum. Bana selam verdi, hosgeldin
    dedi. Nitekim yüce Allah:
     

     "Biz onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem, 19/57) buyurmustur.

     Sonra besinci göge geçtik. Orada milletine sevdirilmis olan Harun ile
    bulustum. Etrafinda ümmetinden birçok tabileri vardi, uzun sakalli idi. Sakali
    hemen hemen göbegine degecekti. Beni selamladi, hosgeldin dedi.

     Sonra altinci göge çiktik, Orada Musa b. Imran ile bulustum. Çok killi idi.
    Üzerinde iki gömlek olsaydi killari onlardan çikardi. Musa dedi ki:

     "Insanlar beni "Allah katinda en serefli olan yaratik" diye iddia ederler. Bu
    ise Allah katinda benden yalniz daha serefli olsaydi aldiris etmezdim. Fakat
    her peygamber ümmetinden kendine uyanlarla beraberdir. "

     Sonra yedinci göge geçtik. Ben, orada Ibrahim ile bulustum. Sirtini Beyt-i
    Ma'mur'a dayamisti. Beni selamladi

     "Salih Peygamber ve Salih evlad hos geldin" dedi. Bunun üzerine bana denildi
    ki:

     "Iste senin yerin ve ümmetinin yeri."

     Sonra Resulullah,



     "Gerçekten Ibrahim'e insanlarin en yakini, zamaninda ona tabi olanlarla su
    Peygamber (Hz. Muhammed) ve ona iman edenlerdir. Allah müminlerin
    yardimcisidir." (Al-i Imran, 3/68) âyetini tilavet etti ve buyurdu ki:

     "Sonra Beyt-i Ma'mur'a girdim, içinde namaz kildim. Ona her gün yetmisbin
    melek girer, Kiyamete kadar geri de dönmezler. Sonra baktim bir agaç var ki
    bir yapragi bu ümmeti bürür. Bunun kökünde bir kaynak akiyor, iki kola
    ayriliyordu.

     "Ey Cibril! Bu nedir?" dedim. O:

     "Su rahmet nehri, su da Allah'in sana verdigi Kevser'dir" dedi. Bunun üzerine
    rahmet nehrinde yikandim, geçmis ve gelecek günahlarim bagislandi. Sonra
    Kevser'in akis istikametini tuttum ve nihayet cennete girdim. Bir de ne
    bakayim orada hiçbir gözün görmedigi, kulagin isitmedigi, insan kalbine
    gelmeyen seyler var.


     Namaz Emri

     Sonra yüce Allah bana emrini emretti ve elli namaz farz kildi. Ondan sonra
    Musa'ya ugradim.

     "Rabbin ne emretti?" dedi.

     "Üzerime elli namaz farz kildi" dedim. O:

     "Dön, azaltmasi için Rabbine yalvar. Çünkü ümmetin bunun altindan kalkamaz"
    dedi.

     Rabbime döndüm, azaltmasi için yalvardim. O benden on vakit namaz indirdi.
    Sonra Musa'ya döndüm. Bu sekilde Musa'ya ugradikça Rabbime dönüyordum. Sonunda
    bes vakit namaz farz kildi.

     Musa, yine:

     "Rabbine dön, azaltmasini iste" dedi.

     Ben:

     "Çok müracaat ettim, artik utandim." dedim.

     Bunun üzerine bana denildi ki:

     "Sana bu bes vakit namaz, elli namazdir. Bir iyilik on kati iledir. Her kim
    iyilik yapmaya gayret eder de onu islemezse, onu bir iyilik yazilir, isleyene
    de on iyilik yazilir. Her kim de bir günah yapmaya tesebbüs eder de islemezse
    bir sey yazilmaz, islerse bir günah yazilir."

     

     Alâî Tefsiri'nden Âlûsî'nin naklettigine göre, Resulullah'in Isra gecesi
    biniti bes tane idi. Birincisi Beytü'l-Makdis'e kadar Burak. Ikincisi dünya
    gögüne kadar Mi'rac; üçüncüsü yedinci göge kadar meleklerin kanatlari;
    dördüncüsü Sidre-i Münteha'ya kadar Cibril'in kanadi; besincisi Kâbe Kavseyn'e
    (Mirac gecesi iki yay arasi kadar Allah'a yaklasmasina) kadar Refref (manevî
    bir binek)


     Farsça bir siirde söyle denilmistir:

     
     "Renk Onu, yani Muhammed (s.a.v.)'i âyetlerimizden göstermemiz için geceleyin
    yürüttük. Bu sekilde Mirac, Peygambere âyet göstermekten ibaret degil,
    Peygamberin kendisini bir âyet olarak kâinata göstermek olmustur. Gerçekten
    Necm Sûresi'nin inisi daha önce olduguna göre, Peygamber hakkinda; "Andolsun,
    O, Rabbinin âyetlerinden en büyügünü gördü" (Necm, 53/18)

     

     anlami daha önce gerçeklesmistir. Ve o, kendisi Allah'in âyetlerinden en
    büyük bir âyettir. Ve Isrâ'nin hikmeti de ona göstermeden çok, onu göstermeye
    daha uygundur.

     
     Muhakkak ki, ancak o, herseyi isiten ve herseyi görendir. Tefsircilerin çogu,
    bu zamiri yüce Allah'a isaret etmek üzere tefsir etmisler ve meâlini söyle
    açiklamislardir: O noksan sifatlardan münezzeh zattir ki, ancak o, kulunun
    gizli ve açik bütün hallerini gerçek anlamda gören ve haberdar olan ve bundan
    dolayi, bu yüksek makama ehil ve layik oldugunu bilendir. Onun için bu makami
    ona tahsis etmis ve ona bu sekilde ikramda bulunmustur. Bu sekilde âyet,
    giyabdan (üçüncü sahistan) birinci sahisa iltifat (çevirme) ile baslamis ve
    birinci sahistan üçüncü sahisa iltifat ile son bulmus olur. Ayni zamanda
    kâfirlere karsi bir tehdid mânâsini da gerektirir. Ebu'l-Bekâ'nin naklettigine
    göre, bazi tefsirciler de zamirin Peygambere isaret ettigini söylemis ve
    âyetin meâlinde demistir ki: "Gerçekten sözümüzü isiten ve zatimizi gören
    yalniz o kuldur". Bu sekilde üçüncü sahisa iltifat yoktur. Ve âyet, zahirine
    göre yorumlanmistir. Ancak "zatimizi gören" diye tefsir etmek için açik bir
    ipucu yoktur. "O gösterdigimiz âyetleri gören" demek daha açiktir. Bununla
    birlikte Tiybî demistir ki: "Zamirin böyle iki ayri yoruma muhtemel olarak
    gelmesinin sirri, Hz. Peygamberin yüce Allah'i görmesi ve noksan sifatlardan
    münezzeh olan Allah'in sözünü isitmesi ve ancak, "Benim yardimimla isitir ve
    benim yardimimla görür." Hadisi serifin mânâsi üzere olduguna isaret olsa
    gerektir. (Yunus Sûresi'ndeki "Ya da o kulaklara ve gözlere kim sahiptir?"


     Mirac olayinin gerçeklestigi gece müslümanlarca kadir gecesinden sonra en
    kutsal gece sayilmis ve bu gecenin ibadetle ihyasi geleneklesmistir.
    Osmanlilar döneminde, camiler kandillerle donatildigi için Mirac kandili
    olarak anilan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Mirac olayini anlatan ve
    Miraciye adi verilen siirlerin okunmasi, dinleyenlere süt ikram edilmesi de
    bir gelenekti.


     Geceyi Ihya Etmek Için:

     Yatsi namazindan sonra 12 rek'at "Hacet namazi" kilinir.

     Beher rek'atte Fâtiha-i serîfe den sonra 10 Ihlâs-i serîf okunur.

     Namaza niyet:

     "Yâ Rabbî, rizâ-i serîfin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri
    ve bütün esrârini göstererek muhabbetin ile müserref kildigin sevgili habîbin
    Resûl-i Zîsan Efendimiz hürmetine ben âciz kulunu afv-i ilâhîne, feyz-i
    ilâhîne ve rizâ-i ilâhîne mazhar eyle, Allâhü Ekber."

     Namazdan sonra:

     4 Fâtiha-i serîfe,

     100 defa:

     " Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Ve lâ
    havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-aziym "

     100 Istigfâr-i serîf,

     100 Salevât- serîfe okunup duâ yapilir.

     Bu namazda, Ihlâs-i serîfeler 100'er adet okunursa veya bu namaz 100 rek'at
    olarak kilinirsa; bunu yerine getiren mü'min huzûr-i ilâhîye namaz borçlusu
    olarak çikmaz.

     Mi'rac gecesinden sonraki gün, mutlaka oruçlu olmalidir.

     Namaz borcu olanlarin hiç olmazsa 1 günkük namazlarini kaza etmeleri makbul
    olsa gerekir. 
     
    Bugün 49 ziyaretçi (428 klik) kişi burdaydı!
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol