Yukarı Facebook Twitter Google+ Aşağı
|
TR EN
Ara
Son Dakika: Tasarımınıza yepyeni özellikler ekleniyor! | Daha fazla detay için ziyaret edin...
Sol Bölüm

Namaz Vakitleri

Ravza Takvim

Tarihte Bugün

>Tarihte Bugün

    Günlük Ayet Meali

    Cuma Hutbesi Arşivi

    Esmaül Hüsna

    Dijital Zikir Sayacı

    Tarayıcı Bildirimleri

    Yayın başlayınca bildirim almak için abone olun.

    Hava Durumu

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    peygamberimizin kabileleri islama daveti

    Peygamberimizin Kabileleri İslâma Dâveti

    Resûl-i Ekrem, Taiflilerin insafsız ve âdice hücum ve ha­karetlerine hedef olduğunda ve Mekke’ye döndüğünde müşriklerin daha da şiddetli muhalefet ve eziyetleriyle karşı karşıya kaldığı halde, iman ve İslam’ı tebliğden bir an bile geri durmadı. Aksine, Taif dönüşü, İslam’a davet dairesini daha da genişletti ve kabileleri İslam’a davete başladı.

    Bir davanın hızla intişarı, şüphesiz, sağlam ve seviyeli müntesiplerinin çok­luğuyla doğru orantılıdır. Resûl-i Ekrem de bu gerçeği göz önünde bulun­durarak, hem imana davet etmek, hem de Ku­reyş müşriklerine karşı bir kuv­vet olarak kullanmak gayesiyle hac mevsiminde Mekke etrafında konaklamış bulunan Arap kabileleri arasında dolaşıyordu.

    Görüştüğü kabile ileri gelenlerinin her biri, ayrı ayrı bahaneler ileri sürerek İs­lam’a girmekten uzak duruyorlardı. İçlerinde Müslüman olma arzusunu iz­har edenler var idiyse de, bunların İslam safına katılmalarına engel olunu­yor­du.

    İslam’a davet edilen bazı kabileler ise, davete icabet etmedikleri gibi, Efen­dimize hakaretvâri sözler de söylüyorlardı.

    Re­sû­lul­lah’ın dolaştığı yerlere müşrikler de gidiyor, onu adeta bir gölge gibi takip ediyorlardı. Kabile fert­le­ri­nin İslamiyet­ten uzak durmalarında, şüphesiz, müş­rik­le­rin menfi, yalan ve iftira üzerine kurulu propagandalarının büyük ro­lü vardı.

    Resûl-i Ekrem, her sene belirli mevsimlerde kurulan Ukaz, Me­cen­ne, Zü’l-Mecaz panayırlarını (bir nevi fuar) gezmeyi, buraya gelmiş bulunan kabilelerle görüşmeyi, hal­kı­na Kur’an okuyup onları İslam’a davet etmeyi asla ihmâl et­mezdi. Ne var ki o, bu kutsî gayeyle halk arasında do­laşırken, Ebû Leheb de ardı sıra geziyor ve “Muhammed, atalarının dininden döndü, yalanlar uydu­ru­yor; ona kanmayın!” diyor, halkın kendisiyle temas etmesine mani olmaya ça­lışıyordu.

    Peygamber Efendimiz, kabileler arasında dolaşıp tebliğ vazifesinde bulu­nur­ken, kabilenin bütün fertleriyle değil, çoğu zaman sadece ileri gelenleri, re­is­leriyle görüşüyor, konuşuyor ve İslam’ı onlara anlatıyordu. Çünkü kabile fert­lerinin, reislerine sarsılmaz bir bağlılık ve hürmetleri vardı. Reislerinin İs­lam’ı benimsemesi demek, tamamının mü’minler safında yer alması demekti. Bu bakımdan Allah Resûlü, kısa yoldan netice elde edebilecek metodu takip ediyordu.

    Resûl-i Ekrem’in bu tarz bir usûl takip etmesinde, hak ve hakikati tebliğde mühim bir prensibi tespit etmiş oluyoruz: Hak ve hakikate davete, mümkünse önce beldenin ileri gelenlerinden, hatırı sayılır ve herkesin saygısını kazanmış kimselerden başlamalıdır. Bir beldenin veya bir kabilenin ileri gelenlerinin hak ve hakikati kabul etmesi, şüphesiz halkın da süratle aynı davayı benimseme­sini kolaylaştıracaktır!

    MEDİNELİ İLK MÜSLÜMANLAR

    Bi’setin 11. senesi hac mevsimi idi.

    Mekke’ye yarımadanın muhtelif yerlerinden birçok hacı namzedi gelmişti. Bunlar arasında Medine halkından da bazı kimseler vardı.

    Resûl-i Ekrem Efendimiz, hac mevsiminde âdetleri ol­du­ğu üzere kabileler arasında dolaşıp onları İslam dinine davet ederken, Akabe mevkii yakınında altı kişiden ibaret olan bu Medineli kafileye rastgeldi. Onlara, “Siz kimsiniz?” diye sordu.

    “Hazreç kabilesindeniz” diye cevap verdiler.

    Peygamber Efendimiz, “Yahudilerin komşu ve müttefiklerinden misiniz?” diye sordu.

    “Evet...” dediler.

    Bunun üzerine Efendimiz, “Otursanız da, sizinle biraz konuşsak olmaz mı?” dedi.

    “Olur” deyip oturdular.

    Nebiyy-i Muhterem Efendimiz, onları Allah’ın varlık ve birliğine imana ça­ğırdı. İbrahim Suresi’nden bir bölüm tilavet bu­yurdu ve onları İslam dinine davet etti.[1]

    Onlar, “Gâlib İbn Fihr (Pey­gam­be­ri­mizin 9. dedesi) evladından bir peygam­ber gelecek” diye kendi ihtiyarların­dan işi­tirlermiş.

    Ayrıca Medine’de oturan Yahudiler ile iki kardeşten türemiş Hazreç ve Evs kabileleri arasında eskiden beri devam edege­len bir husumet ve anlaşmazlık vardı. Kâh barışırlar, kâh bozuşurlardı.

    Yahudiler, ehl-i kitap ve ilim sahibi idiler; Evs ve Haz­reçli­ler ise Allah’a şe­rik koşar, puta taparlardı.

    Ne zaman Yahudilerle araları açılsa, Yahudiler onlara, “Beklenen peygam­ber gelmek üzeredir. Gelince, biz ona tâbi olacak, İrem ve Âd kavimleri gibi si­zin kökünüzü kazıyacağız!” der, dururlardı.

    Bu sefer Resûl-i Kibriya Efendimiz, onları İslam’a davet edince, birbirlerine bakıştılar ve aralarında, “Vallahi, bu bize, Yahudilerin geleceğini haber ver­dik­leri peygamber olsa gerektir! Sakın, Yahudiler ona inanmakta bizi geçme­sin­ler!” diye konuşarak hemen iman ettiler ve Peygamber Efendimizin huzu­run­da kelime-i şehâdet getirdiler.[2]

    Sonra da Resûl-i Kibriya Efendimize hitaben şöyle konuştular:

    “Kavmimiz birbirlerine kin ve düşmanlık besledikleri gibi, başka bir ka­vimle de aralarında kötülük ve düşmanlık vardır. Umulur ki Allah, onları da sâyenizde bir araya toplar. Biz hemen dönüp, onları da senin anlattıklarına da­vet edeceğiz. Eğer Allah, onları bu din üzerinde bir araya getirir, birleştirirse, senden daha aziz ve şerefli bir kimse olamaz!”[3]

    Resûl-i Kibriya Efendimizin davetine icabet edip İslami­yetle müşerref olan Medineli ilk altı zât şunlardı:

    Ebû Ümâme Es’ad b. Zürâre

    Avf b. Hâris,

    Rafi’ b. Mâlik,

    Ukbe b. Âmir,

    Cabir b. Abdullah b. Riab.[4]

    Bu altı zât, kabileleri tarafından hatırı sayılır ve sevilir kimselerdi. Bu se­beple, Medine’ye dönüp, akrabalarına Peygamber Efendimizi anlatıp, onları İs­lam’a davet edince İslamiyet, Medine içinde bir anda yankı yaptı. Allah ve Re­sû­lul­lah sadâsı şehrin ufuklarını sardı. Şehirde, Pey­gam­be­ri­miz ve İslam’ın anılmadığı ev hemen hemen kalmamış gibiydi!

    Böylece, Medine’ye, İslam nurundan parıltılar götürme bahtiyarlığına bu al­tı zât ermişti. Medine’ye parıltıları ulaşan ebedî nur, artık birdenbire burada parlayacak ve kısa bir zaman sonra şehri, İslam devletinin merkezi haline ge­ti­recekti.


    ______________________________________________________________________________

    [1] İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 70; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 217; Taberî, Tarih, c. 2, s. 234.
    [2] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 70; İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 217; Taberî, a.g.e., c. 2, s. 234.
    [3] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 71; Taberî, a.g.e., c. 2, s. 234.
    [4] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 71; İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 218-219; Taberî, a.g.e., c. 2, s. 234-235.

    Yazar: 
    Bugün 29 ziyaretçi (756 klik) kişi burdaydı!
    Sağ Bölüm

    İstatistikler

    Neredeyim: peygamberimizin kabileleri islama daveti

    Bugün Ziyaretçi: 29

    Bugün Tıklama: 756

    Toplam Ziyaretçi: 146514

    Toplam Tıklama: 298051

    Hangi Ülke: us

    Ülke Kodu: us

    Online: Kişi var

    IP Adresi: 216.73.216.186

    Veda Hutbesi

    'Ey İnsanlar!'

    Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.

    'İnsanlar!'

    Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

    'Ashabım!'

    Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir...

    'Ey İnsanlar!'

    Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim...

    'Ey Müminler!'

    Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız...

    'Müminler!'

    Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir...

    'Ey İnsanlar!'

    Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız...

    'İnsanlar!'

    Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkı ile yerine getirdiniz..."

    'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!'

    Anket

    Sayfayı Nasıl Buldunuz?

    Anket sonuçlarını görmek için buraya tıklayın.

    Kırk Hadis

    1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
    ************************
    2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
    ************************
    3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
    ************************
    4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
    **********************
    5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
    *************************
    6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
    ******************************
    7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
    ***************************
    8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
    *************************
    9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
    ***************************
    10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
    ****************************
    11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
    *************************
    12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
    ************************
    13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
    ***********************
    14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

    ************************
    15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
    ************************
    16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
    ************************
    17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
    ************************
    18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
    ************************
    19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
    ************************
    20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
    ************************
    21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
    ************************
    22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
    ************************
    23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
    ************************
    24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
    ************************
    25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
    ************************
    26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
    ************************
    27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
    ************************
    28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

    ************************
    29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
    ************************
    30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
    ************************
    31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
    ************************
    32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
    ************************
    33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
    ************************
    34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

    35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
    ************************
    36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
    ************************
    37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
    ************************
    38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
    ************************
    39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
    ************************
    40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.

    Bağış

    Desteklerinizle değişim yaratabilirsiniz.

    Mobil Uygulama Tanıtımı

    Ravza Radyo'nun mobil uygulamasını indirin.

    Kullanıcı Giriş/Kayıt

    Hadis yükleniyor...

    Sureler Ve Dualar

    Sureler Ve Dualar



    İlahiler

    Ya Nabi Salam Alayka - Maher Zain
    Medine'ye Varamadım - Osman Gündüz
    Gül Yüzüne - Abdurrahman Önül
    Sende Bir Gün Öleceksin - A.Önül
    Nurundan Ya RasulAllah - Ali Kırış
    Beyaz Giyme Toz Olur - Grup Dergah
    Ağla Gözlerim - Hasan Dursun
    Allah'ım Sana Geliyorum - Sedat Uçan
    Seninle Ağlarım - Grup Yürüyüş
    Ey Allah'ım - Sami Yusuf