Yukarı Facebook Twitter Google+ Aşağı
|
TR EN
Ara
Son Dakika: Tasarımınıza yepyeni özellikler ekleniyor! | Daha fazla detay için ziyaret edin...
Sol Bölüm

Namaz Vakitleri

Ravza Takvim

Tarihte Bugün

>Tarihte Bugün

    Günlük Ayet Meali

    Cuma Hutbesi Arşivi

    Esmaül Hüsna

    Dijital Zikir Sayacı

    Tarayıcı Bildirimleri

    Yayın başlayınca bildirim almak için abone olun.

    Hava Durumu

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    peygamberimize gaibden ses gelmeye basliyor

    Peygamberimiz'e Gaibden Ses Gelmeye Başlıyor

    Kâinatın Efendisi, otuz sekiz yaşına girince gaibten bazı sesler duymaya ve bazı taraflarda birtakım ışıklar görmeye başladı. Bazen de kendilerine gaibten “Yâ Muhammed!” diye nidâ ediliyordu.

    Fakat Efendimiz, bu garip seslerin ve parlayıp geçen ışıkların ne demek is­tediklerine henüz o sırada tam manasıyla vâkıf değildi. Bununla beraber, bu hadiselerin manasız ve boşu boşuna cereyan etmediklerini biliyordu ve gün­le­rini onları düşünmekle geçiriyordu.

    Zaman zaman da sadece muhterem zevcesi Hatice-i Küb­ra’­ya bu sırları anla­tır ve konuşurlardı. O anda yeryüzünde maddî hayatta tek teselli kaynağı Hz. Hatice validemiz de Resûl-i Ekrem Efendimizi bir siyanet meleği gibi koru­yor ve konuşmaları, sohbetleriyle onu teselliye çalışıyordu.

    Kâinatın Efendisinin bu hali tam bir sene devam etti.

    Sâdık Rüyalar

    Kâinatın Efendisi otuz dokuz yaşında iken “sâdık rüyalar” devri başladı. Gündüzün meydana gelecek hadiseler kendilerine geceden, uyku ile uyanıklık arasında bir hal içinde gösteriliyor ve bildiriliyordu. Öyle ki geceden gördüğü rüyalar, o gecenin sabahında şafak aydınlığı gibi berrak ve apaçık ortaya çıkı­yordu.[1]

    Peygamber Efendimizi, vahiy almaya bir nevi hazırlama maksadına mebni olan bu durum altı ay devam etti.

    Yalnızlık Araması

    Kâinatın Efendisinin mübarek ruhu, bu altı aylık devreden sonra artık ta­mamıyla yalnızlık arıyordu. Cemi­yet­ten uzak dur­mak, düşünceleriyle başbaşa kalmak, en büyük arzusuydu. Çünkü ruhu, içinde bulunduğu cemiyetin ah­lâksızlığından, zu­lüm ve zulmetinden sıkılıyordu.

    Ona adeta yalnızlık sevdirilmişti. Öyle ki her şeyinden vaz­geçebelir, fakat insanlardan uzak, kâinatla ve kendi tefekkür âlemiyle başbaşa kalmaktan asla vazgeçemezdi.

    Bu sebeple, onun Mekke içinde pek durmadığı ve hep insanlardan uzak ıs­sız yerleri seçtiği, buralarda hususî tefekküre daldığı görülüyordu.

    Ve bu yalnızlık sırasında, adeta dağdan taştan, yerden gökten, kâinatın ni­çin yaratıldığını, insanların bu dünyaya niçin gönderildiklerini, gaye ve mak­satlarının neler olduğunu soruyordu. Ne var ki bu suallerine ne Hira’nın ka­ya­ları, ne uçsuz bucaksız çöller, ne gündüz âleminin lâmbası güneş, ne gece âle­minin kandili ay, ne pırıl pırıl parlayan yıldızlar ve ne de gelip geçen bu­lut­la­rın hiçbiri cevap veremiyordu. Ve o, bu su­allerine cevap bulamayışın hay­reti için­de gün ve gecelerini geçiriyordu.

    Evet, Fahr-i Kâinat’ın mübarek ruhu, zâhiren yalnızlık isti­yor­du; hakikatte ise, kâinatın yaratıcısı Cenab-ı Hak­k’a mu­hatab olmak arzusunu ruhunun de­rinliklerinde taşı­yordu. Yalnızlık içinde sonsuz varlığa kavuşmak arzusuydu bu...

    Bu hal, az veya çok, hemen hemen bütün peygamberlerin vahiy almadan az önceki hayatlarında görülmüştür. Hz. Musa, peygamberliğinden önce kırk gün kadar Tur dağında, dünyadan uzak, oruç tutmakla vakit geçirmiştir. Yine Hz. İsa, sâkin bir ormanda kırk gün kadar her şeyden uzak ibadetle meşgul olmuş­tur.[2]

    KÂİNATIN EFENDİSİ, HİRA’DA

    Sene Milâdî 610.

    Kâinatın Efendisi kırk yaşında.

    Yıllardan beri devam edip gelen bir âdetleri vardı: Her senenin Ramazan ayını Hira dağının[3]tepe­sindeki mağa­rada tefekkür, ibadet ve dua ile geçirirdi. Burası sessiz ve sâkindi. Tefekkürüyle başbaşa kalması için en müsait yerdi. Cemiyetin bozuk havasın­dan sıkılan mü­barek ruhları bu­rada adeta tenef­füs ediyor ve huzur bulu­yordu.[4]

    Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hira mağarasında rastgele değil, ceddi Hz. İbra­him’in Hanif dini üzere ibadet ve tâatte bulunuyordu.[5]

    Ömr-ü saadetlerinin bu kırkıncı senesinin Ramazan ayını da aynı şekilde Hira’da ibadet ve tâatle geçirecekti. Zevcesi Hatice-i Kübra’nın hazırladığı azı­ğıyla Hira dağına doğru ilerliyordu.

    Kâinat, o anda adeta Efendisinin attığı her adımı hürmetle takip ediyor ve derin bir sükûnete gömülü duruyordu. Fakat bu sükût ve sükûnet manasız de­ğildi; ibret ve hikmetle doluydu.

    Hira MağarasıNur Dağı
    Hira mağarasıNur Dağı

    Kâinatın bu manalı sükûtuna, Pey­gam­be­ri­miz de derin düşüncesiyle katılı­yordu ve adeta bir ahenk meydana getiriyorlardı. Sanki kâinat, onun muazzam ruhuna derinden derine fısıldıyordu: “Se­beb-i vücudum, sensin. Manamı da en güzel izah edecek, sensin. Bir kitab-ı Rabbanî olduğumu bildirecek, sensin. Onun için sana min­nettarım, sana hürmetkârım.”

    Kâinatın Efendisi, artık sessiz sâkin ve İlâhî tecelli mazhariyetine erecek Hira dağının tepesindeki mağaradaydı. Burada ibadetiyle, tâatiyle, dua ve tefek­kürü ile meşguldü.


    _________________________________________________________________________________

    [1] Buharî, Sahih, c. 1, s. 6; Müslim, Sahih, c. 1, s. 97; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 2, s. 153.
    [2] Seyyid Süleyman Nedvî, Asr-ı Saadet, Terc.: Ali Genceli, c. 1, s. 44-45.
    [3] Hira dağı: Resûl-i Ekrem Efendimizin evinin bulunduğu yerden takriben 5 km kadar uzaklık­ta­dır. Mağara ise, dağın tam tepesindedir. Mağaranın üç tarafı ve kemeri, yı­kılmış, yı­ğılmış ka­yalardan meydana gelmektedir. Başı kemere değmeksizin bir ada­mın içinde durabile­ceği kadar yükseklik ve uzunluktadır. Gariptir ki mağaranın uzandı­ğı cihet, kıble istikametidir. Giriş kapı­sı oldukça yüksekte, sadece bir deliktir. Bu­ra­ya kayadan yapılmış birkaç basamakla çıkılarak varılır.
    [4] İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 252.
    [5] Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 260.

    Yazar: 
    Bugün 29 ziyaretçi (824 klik) kişi burdaydı!
    Sağ Bölüm

    İstatistikler

    Neredeyim: peygamberimize gaibden ses gelmeye basliyor

    Bugün Ziyaretçi: 29

    Bugün Tıklama: 824

    Toplam Ziyaretçi: 146514

    Toplam Tıklama: 298119

    Hangi Ülke: us

    Ülke Kodu: us

    Online: Kişi var

    IP Adresi: 216.73.216.186

    Veda Hutbesi

    'Ey İnsanlar!'

    Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.

    'İnsanlar!'

    Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

    'Ashabım!'

    Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir...

    'Ey İnsanlar!'

    Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim...

    'Ey Müminler!'

    Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız...

    'Müminler!'

    Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir...

    'Ey İnsanlar!'

    Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız...

    'İnsanlar!'

    Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkı ile yerine getirdiniz..."

    'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!'

    Anket

    Sayfayı Nasıl Buldunuz?

    Anket sonuçlarını görmek için buraya tıklayın.

    Kırk Hadis

    1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
    ************************
    2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
    ************************
    3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
    ************************
    4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
    **********************
    5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
    *************************
    6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
    ******************************
    7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
    ***************************
    8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
    *************************
    9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
    ***************************
    10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
    ****************************
    11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
    *************************
    12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
    ************************
    13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
    ***********************
    14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

    ************************
    15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
    ************************
    16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
    ************************
    17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
    ************************
    18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
    ************************
    19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
    ************************
    20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
    ************************
    21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
    ************************
    22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
    ************************
    23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
    ************************
    24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
    ************************
    25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
    ************************
    26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
    ************************
    27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
    ************************
    28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

    ************************
    29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
    ************************
    30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
    ************************
    31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
    ************************
    32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
    ************************
    33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
    ************************
    34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

    35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
    ************************
    36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
    ************************
    37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
    ************************
    38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
    ************************
    39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
    ************************
    40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.

    Bağış

    Desteklerinizle değişim yaratabilirsiniz.

    Mobil Uygulama Tanıtımı

    Ravza Radyo'nun mobil uygulamasını indirin.

    Kullanıcı Giriş/Kayıt

    Hadis yükleniyor...

    Sureler Ve Dualar

    Sureler Ve Dualar



    İlahiler

    Ya Nabi Salam Alayka - Maher Zain
    Medine'ye Varamadım - Osman Gündüz
    Gül Yüzüne - Abdurrahman Önül
    Sende Bir Gün Öleceksin - A.Önül
    Nurundan Ya RasulAllah - Ali Kırış
    Beyaz Giyme Toz Olur - Grup Dergah
    Ağla Gözlerim - Hasan Dursun
    Allah'ım Sana Geliyorum - Sedat Uçan
    Seninle Ağlarım - Grup Yürüyüş
    Ey Allah'ım - Sami Yusuf