bsrt11
Örtünmenin
canlılar arasında sadece insana has bir özellik olduğu, bazı uç ve tek
tük yönelişler bir yana bırakılırsa, çıplaklık her dönemde vicadan ve
sağ
duyu tarafından arsızlık ve haya olarak görülmüştür. Ancak örtünme
konusunda
farklı kültür, din, moda, yabancılaşma, dış tesir ve toplumsal çözünme
değişik ölçü ve anlayışlar getirmiştir.
İslam dininin
örtünme emri, ferdin ruh sağlığını, fıtri yapı ve onurunu, toplumun
genel
ahlakını koruma, cinsler ve insanlar arası münasebetlerde dengeyi
gözetme,
insan haysiyetine yakışır bir cinsi hayat ve aile hayatı kurma gibi
çeşitli
gayelere yöneliktir.
Örtünmede
erkekle kadının farklı hükümlere tabi olması da iki ayrı cinsin
yaratılış
özellikleri gözetilerek yapılmış bir ayırımdır.
Vücudun açılması,
gösrterilmesi ve bakılması dinen haram olan yerlerine ve organlarına
dini
literatürde avret tabiri kullanılır.
Kadınların
kadınlara ve mahremlerine yani aralarında devamlı evlenme engeli
bulunan erkek akrabasına karşı avret yeri, Hanefi ve Şafiilere
göre
erkeğin erkeğe karşı avret yeri gibidir. Maliki ve Hanbeli
mezheplerinde
ağırlıklı görüş, kadının mahremi erkekler yanında el, yüz, baş, boyun,
kol, ayak ve baldır hariç bütün vücudunun avret olduğu ve örtünmesinin
gerektiği yönündedir.
Kadının yabancı
erkekler karşısında avret yeri, yeri, ayakları ve elleri hariç bütün
vücududur.
Bu Hanefi mezhebinin görüşü olup, diğer mezheplerde kadının ayaklarıda
avrettir.
Örtünme hususunda
Kur'an ve Sünnet'de yer alan hükümler ise;
"Görünen kısımlar
müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini
yakalarının
üzerine örtsünler. Kocaları, babaları.... hariç başkasına ziynetlerini
göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetler anlaşılsın diye
ayaklarını
yere vurmasınlar" (Nur Suresi/31)
" Ey peygamber!
Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de
cilbablarından
(dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların
tanınmalarına,
tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber
Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Ahzab Suresi /59)
Ey Peygamber!
Hanımlarına da, kızlarına da, bütün müminlerin kadınlarına da söyle.
Görülüyor
ki, burada yalnız Peygamberin hanımlarına ve kızlarına değil, Nur
Sûresi'ndeki
"Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zinet yerlerini
göstermesinler."
(Nûr, 24/31) âyeti gibi müminlerin kadınları dahi bu hükmün kapsamına
dahil
edilmiştir. Bununla birlikte müminlerin kadınlarında aslolan hürriyet
olduğu
için, bundan kastolunanın hür kadınlar olduğu beyan edilmiştir.
Araplarda
tesettür adet değildi. Cahiliyet devrinde kadına hürmet yoktu. Eski
cahiliye
kadınlarında erkeklerin dikkatlerini çekecek şekilde göz alıcı
biçimde açık
saçık çıkan, açılıp saçılan orta malı olanlar bulunurdu. Bundan dolayı
kız çocuklarını diri diri gömenler olmuştu. İslam ise kadının şanını
iffet
ve ısmetle, vakar ve haysiyetle yükseltiyordu.
CİLBAB, Baştan
aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır. "Kadınların
elbiselerinin üstünegiydikleri her çeşit giysidir." " Tepeden tırnağa
örten
giysidir", "Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka
şeylerdir."
"Çarşaf ve peçedir".
Resulullah
buyuruyor:
"Kadın büluğ
çağına erince elleri ve yüzü dışında başka yerlerinin başkasına
görünmesi
helal olmaz" (Ebu Davud, Libas)
Hz. Aişe'den
rivayet edilmiştir ki; "Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Bu "Ey
Peygamber,
hanımlarına, kızlarına bütün müminlerin kadınlarına da söyle" âyeti
indiği
zaman mırtlarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah'ın
arkasında
öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi..."
demiştir.
Bu tesettür onların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi
kadınlardan
vakar ve heybetle seçilerek hürmet edilmelerine ve dolayısıyla
incitilmemelerine
elverişli olan biçimdir. Gerçi eziyeti kendilerine davet edecek olan
içi
bozukları örtü tutacak değildir. Fakat imanlı, temiz kadınların, kirli
bakışlardan
yuvalarında gizli inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan biçim
de budur. Asıl o zamandır ki onlara eziyet edecek olanların açık bir
vebal
ve iftira yüklenmiş oldukları ortaya çıkar.
"Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." Bu bölüm çok anlamlıdır. Bu bize şu mânâları ilham eder:
1- Allah'ın bağışlaması çoktur. Bugüne kadar geçmiş açıklıkları bağışlar. O kusurları örter. Rahmeti de çoktur; bundan böyle emrini tutanları rahmetiyle arzusuna çok ulaştırır.
2- Allah bağışlayıcı ve merhametli olduğu içindir ki, kadınlara eziyet edilmesine razı olmaz ve onun için örtülmelerini emreder.
3- Tesettür emrolunduğundan dolayı da kadınlar bir baskıya uğratılmasın, aşırıya gidilmesin; çünkü Allah bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Bu emri onların aleyhine değil, lehine olarak vermiştir demek de olabilir.
Kadının örtünmesi gerktiğinden söaz eden bu ayetlerde, örtünme için belli bir şekil ve model yoktur. Kur'an-ın bu anlatımından yola çıkrak kadınların ancak çarşaf ve peçe ile dışarı çıkabileceği, yabancı erkeklerin yanında ağız ve burnunu örtmesini söylemek isabetli olmasa gerekir. İstenen, fitne ve şüpheye sebep olmayacak, karşı cinsin arzusunu uyandırmayacak, ağır başlılığını loruyacak tarz ve biçimde örtünmesini istemektedir. Bundan vücut hatlarını ortaya çıkaracak kadar ince ve dar elbiselerin giyilmesinin doğru olmadığı sonucu ortaya çıkar.
Resulullahın sünnetinde, giyim kuşamda sadelik, tabilik ve temizlik tavsiye edilmiş, elbisenin vücut hatlarını belli etmemesi, içini göstermemesi üzerinde durulmuş, örtünmenin dini ve ahlaki cepgesi sürekli vurgulanmıştıur.
Örtünmenin
iffet ve namusu korumak, tanınmayı ve incinmemeyi sağlamak gibi
bazı
hikmetleri olduğu şekilde açıklanması, bu gayenin bulunmadığı veya
başka
yollarla elde edildiği durumlarda örtünmenin gerekmeyeceği görüşü doğru
olmaz. Bunun için de, şekil ve ayrıntı yönüyle mahalli ve
kültürel
bazı özellikler ve farklılıklar taşıması dinen müsamaha ile karşılanmış
olsa bile, esas itibariyle örtünmenin dinin emri ve gereği olduğu
hususunda müslümanlara arasında bir görüş ayrılığı ortaya çıkmamaıştır.
Kaynakça:
1) İlmihal,
İslam veToplum, TDV İslami Araştırmalar Merkezi
2) Elmalı
Tefsiri