աաա.ʀǟʋʐǟ-ʀǟɖʏօ.Ʈʀ .ɢɠ İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı
Toplist Ziyaretçi Defteri Anasayfa
Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

Üye Panelİ

Forum Girisi
Kullanıcı adı:
Sifre:
Şifremi Unuttum | Kayıt Ol

B-S REKLAM

CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı
CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı

Anket

    • Sayfayı Nasıl Buldunnuz ?
      Gayet Güzel
      İyi
      Normal
      İdare eder
      Kötü

      (Sonucu göster)
  • Etİketler

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    Dost Sİteler

    Dini Bilgiler



    BAŞLIK

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    İLETİŞİM

    BİZE ULAŞIN
    Geri dönüşüm için lütfen bir adres bırakın!
    E-mail adresin:
    İsmin:
    Mesajın:

    SPONSOR REKLAM

    Esma'ul Hüsna







      "O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sanini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Hasr-24)"


      ALLAH
      (Varligi zorunlu olan ve bütün övgülere layik bulunan zatin özel ve en kapsamli adi)


      RAHMÂN
      (Bagislayan, esirgeyen)


      RAHÎM
      (Aciyan, esirgeyen)


      MELIK
      (Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi)


      KUDDÛS
      (Her eksiklikten münezzeh)


      SELÂM
      (Esenlik veren)


      MÜ'MIN
      (Güven veren, vaadine güvenilen)


      MÜHEYMIN
      (Kainatin bütün islerini gözetip yöneten)


      AZÎZ
      (Yenilmeyen yegane galip)


      CEBBÂR
      (Iradesini her durumda yürüten, yaratilmislarin halini iyilestiren)


      MÜTEKEBBIR
      (Azamet ve yüceligini izhar eden))


      HÂLIK
      (Takdirine uygun bir sekilde yaratan)


      BÂRI'
      (Bir model olmaksizin canlilari yaratan)


      MUSAVVIR
      (Sekil ve özellik veren)


      GAFFÂR
      (Daima affeden, tekrarlanan günahlari bagislayan)


      KAHHÂR
      (Yenilmeyen, yegane galip)


      VEHHÂB
      (Karsilik beklemeden bol bol veren)


      REZZÂK
      ((Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren)


      FETTÂH
      (Iyilik kapilarini açan, hakemlik yapan)


      ALÎM
      (Hakkiyla bilen)


      KÂBID
      (Rizki tutan, canlilarin ruhunu alan)


      BÂSIT
      (Rizki genisleten, ruhlari bedenlerine yayan)


      HÂFID
      (Alçaltan, zillete düsüren)


      RÂFI'
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MUIZ
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MÜZIL
      (Alçaltan, zillet veren)


      SEMI'
      (Isiten)


      BASÎR
      (Gören)


      HAKEM
      (Son hükmü veren)


      ADL
      (Mutlak adalet sahibi, asiriliga meyletmeyen)


      LATÎF
      (Yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan)


      HABÎR
      (Her seyin iç yüzünden haberdar olan)


      HALÎM
      (Acele ile ve kizginlikla muamele etmeyen)


      AZÎM
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      GAFÛR
      (Bütün günahlari bagislayan)


      SEKÛR
      (Az iyilige çok mükafat veren)


      ALÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      KEBÎR
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      HAFÎZ
      (Koruyup gözeten ve dengede tutan)


      MUKÎT
      (Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)


      HASÎB
      (Kullarina yeten, onlari hesaba çeken)


      CELÎL
      (Azamet sahibi)


      KERÎM
      (Fazilet türlerinin hepsine sahip)


      RAKÎB
      (Gözetleyip kontrol eden)


      MÜCÎB
      (Dileklere karsilik veren)


      VÂSI'
      (Ilmi ve merhameti herseyi kusatan)


      HAKÎM
      (Bütün emirleri ve isleri yerli yerinde olan)


      VEDÛD
      (Çok seven, çok sevilen)


      MECÎD
      (Sanli, serefli)


      BÂIS
      (Ölümden sonra dirilten)


      SEHÎD
      (Her seyi gözlemis olarak bilen)


      HAK
      (Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan)


      VEKÎL
      (Güvenilip dayanilan)


      KAVÎ
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      METÎN
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      VELÎ
      (Yardimci ve dost)


      HAMÎD
      (Övülmeye layik)


      MUHSÎ
      (Her seyi tek tek ve bütün ayrintilariyla bilen)


      MÜBDI'
      (Ilkin yaratan)


      MUÎD
      (Tekrar yaratan)


      MUHYÎ
      (Can veren)


      MÜMÎT
      (Öldüren)


      HAY
      (Ebedi hayatta diri)


      KAYYÛM
      (Her seyin varligi kendisine bagli olup kainati idare eden)


      VÂCID
      (Diledigini diledigi zaman bulan bir müstagni)


      MÂCID
      (Sanli, serefli)


      VÂHID
      (Bölünüp parçalara ayrilmamasi ve benzerinin bulunmamasi anlaminda tek)


      SAMED
      (Arzu ve ihtiyaçlari sebebiyle herkesin yöneldigi ulular ulusu bir müstagni)


      KÂDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKTEDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKADDIM
      (Öne alan)


      MUAHHIR
      (Geriye birakan)


      EVVEL
      (Varliginin baslangici olmayan)


      ÂHIR
      (Varliginin sonu olmayan)


      ZÂHIR
      (Varligini ve birligini belgeleyen birçok delilin bulunmasi açisindan asikar)


      BÂTIN
      (Zatinin görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açisindan gizli)


      VÂLÎ
      (Kainata hakim olup onu yöneten)


      MÜTEÂLÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      BER
      (Iyilik eden, vaadini yerine getiren)


      TEVVÂB
      (Kullarini tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)


      MÜNTAKIM
      (Suçlulari cezalandiran)


      AFÜV
      (Hiçbir sorumluluk kalmayacak sekilde günahlari affeden)


      RAÛF
      (Sefkatli)


      MÂLIKÜ'L-MÜLK
      (Mülkün sahibi)


      ZÜ'L-CELÂLI ve'l-IKRAM
      (Azamet ve kerem sahibi)


      MUKSIT
      (Adaletle hükmeden)


      CÂMI'
      (Toplayip düzenleyen, kiyamet günü hesaba çekmek için mahlukati toplayan)


      GANÎ
      (Her seyden müstagni, kendi disinda her sey O'na muhtaç)


      MUGNÎ
      (Zenginlik verip tatmin eden)


      MÂNI'
      (Dilemedigi seyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü seylere engel olan)


      DÂR
      (Zarar veren)


      NÂFI'
      (Fayda veren)


      NÛR
      (Nurlandiran, nur kaynagi)



      HÂDÎ
      (Yol gösteren, murada erdiren)


      BEDÎ'
      (Esi ve örnegi olmayan, sanatkarane yaratan)


      BÂKÎ
      (Varliginin sonu olmayan)


      VÂRIS
      (Varliginin sonu olmayan)


      RESÎD
      (Bütün isleri isabetli ve hedefine ulasici, irsad edici)


      SABÛR
      (Çok sabirli)


      ©RavzaRadyo.Tr.Gg
      ALLAH c.c En Güzel Isimleri

    Veda Hutbesi





      Veda Hutbesi

      Bismillahirrahmanirrahim

      EY İNSANLAR!

      Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

      İNSANLAR!

      Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


      ASHABIM!

      Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


      ASHABIM!

      Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

      ASHABIM!

      Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


      İNSANLAR!

      Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

      İNSANLAR!


      Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

      hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


      MÜ'MİNLER!


      Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

      MÜ'MİNLER!

      Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


      ASHABIM!

      Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

      İNSANLAR!

      Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

      İNSANLAR!

      Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

      İNSANLAR!

      Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

      "-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!


    İstatistikler

      İstatistikler

      Nerdeyim: bsrt16
      Bugün Ziyaretçi: 43
      Bugün Tıklama: 306
      Toplam Ziyaretçi: 136640
      Toplam Tıklama: 277790
      Hangi Ülke: us
      Ülke Kodu: us
      Online: Kişi var
      3.145.2.159

    .: Günün Ayeti :.

    .: Günün Hadis-i Şerif-i :.

    .: Günün Sözü :.

         

    Ravza-Radyo =>bsrt16

    yazarYazar: Ravza-Radyo | tarihTarih: |

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    bsrt16

    Tesettür, moda ve İslam'da kılık-kıyafet
    Gülay Pınarbaşı
    Kadın Aile Dergisi

    İletişimin alabildiğine önem taşıdığı ve özellikle hızlı iletişimin çok yaygın olduğu çağımızda, insanlar artık hergün evlerine giren gazete, dergi, televizyon ya da radyo gibi medya araçları sayesinde ister istemez ortak bir gündem takip etmek zorunda kalıyorlar. Ortaya çıkan her bilgi ve atılan her fikir, kolayca ve kısa sürede çok geniş bir kitleye ulaşabiliyor.

    Kılık-kıyafet modası da çok geniş kitlelere hitab edebilen bu iletişim araçlarıyla tüm dünyaya çok kısa sürelerde yayılabilen bir konudur. Ancak Müslüman kadının iletişim araçlarıyla kendisine ulaşan modayı farklı yönlerden değerlendirmesi ve ancak kendi uygun gördüğü kadarına rağbet etmesi uygun olur. Zira Müslüman kadın, kendi modasını kendisi tesbit etmeli, böylece de dünyayı etkisi altına alan herhangi bir akıma ya da kalıba bağlı kalarak kendini sınırlamamalıdır. Modayı, "göze estetik ve güzel gelen herşey" diye tanımlarsa, mümin kadın aklı ve estetik anlayışı ile giyim tarzını rahatlıkla kendisi ayarlayabilir.

    Üstelik Müslüman kadının moda anlayışı, Kur'an-ı Kerim'in koyduğu sınırları korumak kaydıyla özgürdür. Seçilen kıyafetlerin mevsimine uygun, kendi arasında renk ahengi taşıyan şekilde olması oldukça önemli bir konudur. Sağlık koşullarının gözönünde bulundurulması da başlı başına üzerinde durulması gereken bir husustur. Bu önemli faktörlerin dışında Müslüman kadın dilediği şekilde giyinmekte özgürdür.

    Tesettür, Müslüman kadını diğer kadınlardan ayıran en belirgin özelliktir. Bu yüzdendir ki, mümin kadın diğer ibadetleri gibi tesettür konusunda da büyük bir titizlik göstererek, Allah (c.c.)'ın koyduğu sınırları zevkle ve şevkle korur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in indirildiği ilk dönemlerde mümin kadınlar için tesettür çok önemli bir unsur olmuş, onların müşrikler ve inkarcılardan tamamıyla ayrılarak tanınmalarına vesile olmuştur. İslâm'ın onlara tanıdığı özgürlüğü vurgulamaları, dışarda eziyet görmemeleri ve iffetlerini korumaları için dış elbiselerini üstlerine almaları emredilmiştir. Ahzab Sûresi'nin 59'uncu âyetinde mümin kadınların nasıl tesettüre girecekleri ve örtünmenin sınırları Cenab-ı Allah tarafından belirtilmiştir.

    "Ey peygamber eşlerine ve kadınlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle: onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur..." (Ahzab Sûresi, 59)

    Ayet-i kerimede de açıkça ifade edildiği gibi "dış elbise" kadının evden dışarı çıkarken giydiği bir kıyafettir. Bu giyim şekli, dışarıda "özgür ve iffetli" bilinmesi, eziyet görmemesi için Allah-u Teâlâ'nın koyduğu bir tedbirdir. Bunun için tesettüre dikkat etmek ve bu konuda Cenab-ı Allah'ın koyduğu sınırları titizlikle korumak çok önemlidir. Çünkü bir ibadet ve ecir kaynağı olmanın yanısıra, Allah-u Teâlâ mümin kadınların "özgür ve iffetli" tanınmalarını, kıyafetlerine gösterdikleri titizliğe bağlamıştır. Bu şekilde mümin kadınlara karşı herkesin kalbinde doğal bir saygı oluşmaktadır. Böylece hem mümin kadın özgür ve iffetli olmanın şerefini taşır ve ecrini alır, hem de ibadetini tam olarak yerine getirmiş ve Allah-u Teâlâ tarafından konulmuş olan sınırlarla korunmuş olur.

    Kur'an-ı Kerim'in bir başka ayetinde de mümin kadınlara tesettür şu şekilde açıklanmıştır:

    "Mümin kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçınsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar..." (Nur Sûresi, 31)

    Tesettür, mümin kadına asalet, saygı ve onur getirir. Hayatına Kur'an-ı Kerim'in koyduğu sınırlar çerçevesinde yön veren mümin kadın, elbette ki Allah'ın kendisine indirdiği dini yaşamakla yükümlüdür. Bu yüzden de Kur'an-ı Kerim'in nüzul edildiği dönemden bu yana mümin kadınlar, tesettür ibadetlerini titizlikle uygulamaktadırlar. Tesettür konusunda farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda baskı gören müslüman kadınlar, Allah (c.c.)'ın emrettiği bu ibadetten kesinlikle taviz vermemişlerdir. İnkârcıların bütün çabaları sonuçsuz kalmış, müminleri yollarından hiçbir şekilde alıkoyamamışlardır.

    Müslümanın asıl görevi; hayatı boyunca Allah'ı razı etmek ve ona yakınlaşmak için yol aramaktır. Allah (c.c.)'ın dinini tebliğ ve temsil etmek ise, bu yolların en önemlilerinden biridir. Müminler, Cenab-ı Allah'ın emrettiği ahlâkı yalnızca kendilerini korumakla kalmayıp, onu çevrelerine de tebliğ ederek yaygınlaşmasını sağlamakla yükümlüdürler. Bilindiği gibi lisan-ı hal, lisan-ı kaldan daha tesirli ve kuvvetlidir. Çevrelerindeki insanların İslâm ahlâkını anlayabilmeleri, müminlerin yaşadıkları ahlâkı yalnızca sözle değil kendi halleriyle de dışarıya yansıtması çok önemlidir. Müslüman kadına düşen görev, konuşmasından tavırlarına, şahsiyetinden dış görünüşüne kadar her yönüyle İslâm dinine, en güzel şekilde hizmet etmektir. Mümin kadın cahiliyeye, dinin güzelliğini ve güzel ahlâkı anlatırken, kendisinde de bu üstün özelliklerin bulunduğunun farkedilmesi gerekir. Bu şekilde insanların üzerinde bırakılan etki kuşkusuz büyük olacaktır.

    O halde, tüm dünyaya her konuda örnek olmaya talip olmuş mümin kadın için de şık giyinmek, estetik ve uyuma dikkat etmek konusu gündeme gelmektedir. Bu yüzden kılık-kıyafet âdâbını çok teferruatlı bilmek ve uygulamak gerekir. Özellikle tebliğ sorumluluğunu üstlenmiş kişilerin bu konuda son derece titiz davranmaları gerekmektedir.

    Unutulmamalıdır ki, İslâm sanat ve estetiğe de önem veren bir dindir. Kur'an-ı Kerim'de bir çok ayette cennet tasvirleri yapılırken, oradaki güzellik, sanat ve estetik çarpıcı bir biçimde vurgulanmıştır.

    Tüm bunların yanısıra tesettürün tekdüze, yalnızca şekil ve renkten ibaret olarak algılanıp uygulanması da yanlıştır. Tarih boyunca, zaman ve topluma göre değişen çeşitli zevklerin, o toplumların kıyafetlerine yansıması çok doğaldır. Pek çok farklı model ve renk seneden seneye moda olabilmekte ve insanlar tarafından beğenilmektedir. Müminlerin kıyafetlerinde asıl olan ise, daha önce de belirtildiği gibi, Allah-u Teâlâ'nın sınırlarının titizlikle korunmasıdır. Bu konuda Allah (c.c.)'ın sınırlarına gereken dikkat gösterildikten sonra, pekçok farklı renk ve şekilde giyim şekli bulunabilir. Müminler, gösterdikleri güzel ahlâka karşılık cennette herşeyin en güzeline layık oldukları gibi, bu dünyada da üzerlerinde taşıdıkları iffet ve şerefle herşeyin en iyisini yapmakta asıl hak sahibi olan kimselerdir.

    Kur'an-ı Kerim'de Allah (c.c.)'ın sınırlarını koruyan, iffetine dikkat eden kadınların, ahirette daha güzeliyle ödüllendireleceği ifade edilmektedir. Ayetlerde mümin kadına birer nimet ve ödül olarak cennette ağır atlastan işlenmiş elbiseler, ipekler, inci ve altın ve gümüş ziynetlerden bahsedilmektedir. Cenab,ı Allah cennetteki bu nimetleri yalnızca mümin kadına vaadetmektedir.

    Cahiliye kurallarının yaşandığı bir toplumda ise bugün kadın, asıl olması gerektiğinden daha farklı bir pozisyonda karşımızdadır. Her türlü maneviyatsızlık, hissiyatsızlığın içinde kadın, topluma ayak uydurarak yoz bir ahlâk içerisine girmiştir. Her türlü iffetsizliği, açık-saçıklığı kendine kâr bilen cahiliye kadınları manen zarara uğradıkları gibi, maddî zarara da uğrarlar. Böyle bir ahlâk anlayışı içinde olan bir toplumda ise şüphesiz ki, kadın gün geçtikçe saygınlığını kaybedecektir.

    Bu yüzdendir ki, Cenab-ı Allah'a bize iman nasip ettiği için çok şükretmeli, bizi hidayete erdirip İslâm ahlâkını bize yaşattığı için çokça hamd etmeliyiz.


     
    Bugün 43 ziyaretçi (306 klik) kişi burdaydı!
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol