աաա.ʀǟʋʐǟ-ʀǟɖʏօ.Ʈʀ .ɢɠ İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı
Toplist Ziyaretçi Defteri Anasayfa
Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

Üye Panelİ

Forum Girisi
Kullanıcı adı:
Sifre:
Şifremi Unuttum | Kayıt Ol

B-S REKLAM

CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı
CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı

Anket

    • Sayfayı Nasıl Buldunnuz ?
      Gayet Güzel
      İyi
      Normal
      İdare eder
      Kötü

      (Sonucu göster)
  • Etİketler

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    Dost Sİteler

    Dini Bilgiler



    BAŞLIK

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    İLETİŞİM

    BİZE ULAŞIN
    Geri dönüşüm için lütfen bir adres bırakın!
    E-mail adresin:
    İsmin:
    Mesajın:

    SPONSOR REKLAM

    Esma'ul Hüsna







      "O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sanini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Hasr-24)"


      ALLAH
      (Varligi zorunlu olan ve bütün övgülere layik bulunan zatin özel ve en kapsamli adi)


      RAHMÂN
      (Bagislayan, esirgeyen)


      RAHÎM
      (Aciyan, esirgeyen)


      MELIK
      (Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi)


      KUDDÛS
      (Her eksiklikten münezzeh)


      SELÂM
      (Esenlik veren)


      MÜ'MIN
      (Güven veren, vaadine güvenilen)


      MÜHEYMIN
      (Kainatin bütün islerini gözetip yöneten)


      AZÎZ
      (Yenilmeyen yegane galip)


      CEBBÂR
      (Iradesini her durumda yürüten, yaratilmislarin halini iyilestiren)


      MÜTEKEBBIR
      (Azamet ve yüceligini izhar eden))


      HÂLIK
      (Takdirine uygun bir sekilde yaratan)


      BÂRI'
      (Bir model olmaksizin canlilari yaratan)


      MUSAVVIR
      (Sekil ve özellik veren)


      GAFFÂR
      (Daima affeden, tekrarlanan günahlari bagislayan)


      KAHHÂR
      (Yenilmeyen, yegane galip)


      VEHHÂB
      (Karsilik beklemeden bol bol veren)


      REZZÂK
      ((Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren)


      FETTÂH
      (Iyilik kapilarini açan, hakemlik yapan)


      ALÎM
      (Hakkiyla bilen)


      KÂBID
      (Rizki tutan, canlilarin ruhunu alan)


      BÂSIT
      (Rizki genisleten, ruhlari bedenlerine yayan)


      HÂFID
      (Alçaltan, zillete düsüren)


      RÂFI'
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MUIZ
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MÜZIL
      (Alçaltan, zillet veren)


      SEMI'
      (Isiten)


      BASÎR
      (Gören)


      HAKEM
      (Son hükmü veren)


      ADL
      (Mutlak adalet sahibi, asiriliga meyletmeyen)


      LATÎF
      (Yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan)


      HABÎR
      (Her seyin iç yüzünden haberdar olan)


      HALÎM
      (Acele ile ve kizginlikla muamele etmeyen)


      AZÎM
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      GAFÛR
      (Bütün günahlari bagislayan)


      SEKÛR
      (Az iyilige çok mükafat veren)


      ALÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      KEBÎR
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      HAFÎZ
      (Koruyup gözeten ve dengede tutan)


      MUKÎT
      (Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)


      HASÎB
      (Kullarina yeten, onlari hesaba çeken)


      CELÎL
      (Azamet sahibi)


      KERÎM
      (Fazilet türlerinin hepsine sahip)


      RAKÎB
      (Gözetleyip kontrol eden)


      MÜCÎB
      (Dileklere karsilik veren)


      VÂSI'
      (Ilmi ve merhameti herseyi kusatan)


      HAKÎM
      (Bütün emirleri ve isleri yerli yerinde olan)


      VEDÛD
      (Çok seven, çok sevilen)


      MECÎD
      (Sanli, serefli)


      BÂIS
      (Ölümden sonra dirilten)


      SEHÎD
      (Her seyi gözlemis olarak bilen)


      HAK
      (Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan)


      VEKÎL
      (Güvenilip dayanilan)


      KAVÎ
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      METÎN
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      VELÎ
      (Yardimci ve dost)


      HAMÎD
      (Övülmeye layik)


      MUHSÎ
      (Her seyi tek tek ve bütün ayrintilariyla bilen)


      MÜBDI'
      (Ilkin yaratan)


      MUÎD
      (Tekrar yaratan)


      MUHYÎ
      (Can veren)


      MÜMÎT
      (Öldüren)


      HAY
      (Ebedi hayatta diri)


      KAYYÛM
      (Her seyin varligi kendisine bagli olup kainati idare eden)


      VÂCID
      (Diledigini diledigi zaman bulan bir müstagni)


      MÂCID
      (Sanli, serefli)


      VÂHID
      (Bölünüp parçalara ayrilmamasi ve benzerinin bulunmamasi anlaminda tek)


      SAMED
      (Arzu ve ihtiyaçlari sebebiyle herkesin yöneldigi ulular ulusu bir müstagni)


      KÂDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKTEDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKADDIM
      (Öne alan)


      MUAHHIR
      (Geriye birakan)


      EVVEL
      (Varliginin baslangici olmayan)


      ÂHIR
      (Varliginin sonu olmayan)


      ZÂHIR
      (Varligini ve birligini belgeleyen birçok delilin bulunmasi açisindan asikar)


      BÂTIN
      (Zatinin görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açisindan gizli)


      VÂLÎ
      (Kainata hakim olup onu yöneten)


      MÜTEÂLÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      BER
      (Iyilik eden, vaadini yerine getiren)


      TEVVÂB
      (Kullarini tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)


      MÜNTAKIM
      (Suçlulari cezalandiran)


      AFÜV
      (Hiçbir sorumluluk kalmayacak sekilde günahlari affeden)


      RAÛF
      (Sefkatli)


      MÂLIKÜ'L-MÜLK
      (Mülkün sahibi)


      ZÜ'L-CELÂLI ve'l-IKRAM
      (Azamet ve kerem sahibi)


      MUKSIT
      (Adaletle hükmeden)


      CÂMI'
      (Toplayip düzenleyen, kiyamet günü hesaba çekmek için mahlukati toplayan)


      GANÎ
      (Her seyden müstagni, kendi disinda her sey O'na muhtaç)


      MUGNÎ
      (Zenginlik verip tatmin eden)


      MÂNI'
      (Dilemedigi seyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü seylere engel olan)


      DÂR
      (Zarar veren)


      NÂFI'
      (Fayda veren)


      NÛR
      (Nurlandiran, nur kaynagi)



      HÂDÎ
      (Yol gösteren, murada erdiren)


      BEDÎ'
      (Esi ve örnegi olmayan, sanatkarane yaratan)


      BÂKÎ
      (Varliginin sonu olmayan)


      VÂRIS
      (Varliginin sonu olmayan)


      RESÎD
      (Bütün isleri isabetli ve hedefine ulasici, irsad edici)


      SABÛR
      (Çok sabirli)


      ©RavzaRadyo.Tr.Gg
      ALLAH c.c En Güzel Isimleri

    Veda Hutbesi





      Veda Hutbesi

      Bismillahirrahmanirrahim

      EY İNSANLAR!

      Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

      İNSANLAR!

      Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


      ASHABIM!

      Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


      ASHABIM!

      Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

      ASHABIM!

      Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


      İNSANLAR!

      Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

      İNSANLAR!


      Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

      hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


      MÜ'MİNLER!


      Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

      MÜ'MİNLER!

      Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


      ASHABIM!

      Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

      İNSANLAR!

      Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

      İNSANLAR!

      Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

      İNSANLAR!

      Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

      "-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!


    İstatistikler

      İstatistikler

      Nerdeyim: muharref tevratta hz muhammed asvin peygamberligine deliller
      Bugün Ziyaretçi: 70
      Bugün Tıklama: 906
      Toplam Ziyaretçi: 136667
      Toplam Tıklama: 278390
      Hangi Ülke: us
      Ülke Kodu: us
      Online: Kişi var
      18.222.109.84

    .: Günün Ayeti :.

    .: Günün Hadis-i Şerif-i :.

    .: Günün Sözü :.

         

    Ravza-Radyo =>muharref tevratta hz muhammed asvin peygamberligine deliller

    yazarYazar: Ravza-Radyo | tarihTarih: |

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    muharref tevratta hz muhammed asvin peygamberligine deliller

    Muharref Tevrat’ta Hz. Muhammed (asv)’ın Peygamberliğine Deliller.

    Kur’an,Yahudilerin, kitapları olan Tevrat’ın kelimelerinin yerlerini ve anlamlarını değiştirmek suretiyle dinlerinde tahrifat yaptıklarını söylemektedir. Bu yüzden Peygamberimiz (asm) ile ilgili işaretler, Yahudiler tarafından başka anlamlara çekilmek ve değiştirilmek istenmiştir. Kelimelerin anlamını çarpıtarak var olan anlamı bozan Ehl-i kitap; böylece Peygamberimiz (asm)’e işaret eden izahların anlaşılmasını zorlaştırmışlardır.

    Bu konuya işaret eden Kur’an ayetleri şöyledir:

    “Yahudilerin bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler ve dillerini eğip, bükerek işittik ve karşı geldik derler…”(Nisa, 4/ 46)

    “Onlar yerlerine konulmuş kelimeleri değiştirirler ve "Size bu verilirse alın, verilmezse sakının" derler...”(Maide, 5/41)

    Şimdi Tevrat’ta Peygamber Efendimiz (asm)’a işaret eden ifadelere geçiyoruz:

    1.   Her şeye egemen Efendiniz diyor ki; "Bir kere daha, vakit azdır ve Ben göklerle yeri, denizle karayı sarsacağım… Ve bütün milletleri sarsacağım ve bütün milletlerin Himada'sı gelecek ve bu mabedi şanla, şerefle dolduracağım.” der.(Eski Ahit Haggay 2, ayet 6-7)

     

    Geleceği müjdelenen ve Tevrat’ın bu bölümünün orijinal metninde geçen “Himada” kelimesi, Arapça'da geçen Muhammed ismiyle aynı köklerden ve Ahmed isminin harfleri olan "Ha, Mim ve Dal" harflerinden oluşmaktadır ve genel olarak aynı anlamları taşımaktadır. Böylece Hz. Muhammed (asv)'ın ismi veya isminin anlamını veren kelime, ayetin ifadesinde; gelecekte oluşacak görkemli bir olay ile beraber anılmaktadır.

    Acaba Eski Ahit'ten sonra gelen ve Allah'ın varlığını milyarlara yayan Hz. Muhammed (asv)’in  gelişinden daha görkemli ne olabilir! Demek, Tevrat’ın bu ayeti, Peygamberimiz (asm)’dan ve onun ile meydana gelecek müthiş ve görkemli hadise olan İslam’ın bütün devletleri sarsarak dünyaya galip gelmesinden haber vermektedir.

    2.Eski Ahit, İşaya bölümü 42, adeta Peygamber Efendimiz (asm)’ı anlatmakta ve O’nun geleceğinden haber vermektedir... İlk önce Eski Ahit’in bu bölümünü okuyalım ve daha sonra Tevrat’ta geçen bu ifadeleri tahlil edelim:

    “İşte kendisine destek olduğum, gönlümün kendisinden razı olduğu seçtiğim kulum. Ruhumu (yani Cebrail'i)onun üzerine koydum. Milletler için adaleti meydana çıkaracaktır… Bağırıp çağırmayacak. Sokakta sesini yükseltmeyecek… Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracak… Yeryüzünde adaleti sağlayana dek cesaretini yitirmeyecek ve kıyı halkları O'nun kanunlarını bekler… Gökleri yaratıp, onları yayan, yeryüzünü ve ürününü seren, Dünya'daki insanlara soluk, orada yaşayanlara ruh veren Efendiniz Allah diyor ki: Ben Efendin, Seni doğrulukla çağırdım. Elinden tutacak, seni koruyacağım, seni halka antlaşma ve uluslara ışık yapacağım… öyle ki kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları ve cezaevi karanlığında yaşayanları özgür kılasın… Ben Efendinim. Adım budur. Onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmayacağım… Bakın önceden bildirdiklerim gerçekleşti. Şimdi de yenilerini bildiriyorum, bunlar ortaya çıkmadan önce size duyuruyorum… Ey denizlere açılanlar ve denizlerdeki her şey, kıyılar ve kıyı halkları! Efendinize yeni bir ilahi söyleyin. Dünya'nın dört bucağından onu ezgilerle övün… çöl ve onun şehirleri, Kedar'ın oturduğu köyler seslerini yükseltsinler. Selada oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar…”

    Eski Ahit İşaya bölümü 42'de geçen gelecek ile ilgili bu anlatımlar Peygamberimiz (asm) ile büyük bir uyum göstermektedir. Hem bu hadiselerin ileride olacağının söylenmesi de çok önemlidir. Demek ki bu müjde Hz. Musa (as) zamanında ve daha önce açığa çıkmamıştır. Gelecekte vaki olacaktır… Şimdi bu müjdenin Peygamberimiz Hz. Muhammed (asv) olduğunu,  bu ifadeleri  birer birer inceleyerek görelim:

    a.  “İşte kendisine destek olduğum, gönlümün kendisinden razı olduğu, seçtiğim kulum. Ruhumu (Cebrail'i) onun üzerine koydum. Milletler için adaleti meydana çıkaracaktır.”(Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 1)

    Tevrat’ta geçen bu cümle, her kelimesiyle Peygamberimiz (asm)’e işaret etmektedir. Zira Allah Ona destek olmuş, ondan razı olmuş ve insanlar üzerine Onu seçmiştir. Ayrıca Cebrail (as)’ı Ona göndermiş ve milletler içinde adaleti onunla meydana çıkartmıştır. Demek bu ifadede geleceği müjdelenen zatın beş sıfatı da Efendimiz (asm)’de mevcuttur. Öyleyse Tevrat’ın bu cümlesi her kelimesi ile Efendimiz (asm)’i müjdelemektedir.

    b.   “Bağırıp çağırmayacak. Sokakta sesini yükseltmeyecek. Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracaktır...” (Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 2 ve 3)

    Tevrat’ta geçen bu ifadelerde Efendimiz (asm)’ın güzel ahlakından haber vermektedir.  Kur’an ayetleri Efendimiz (asm)’ın bu vasfını“Muhakkak ki sen üstün bir ahlaka sahipsin.”[1]ifadesiyle beyan buyururken, Tevrat’ta da bu şekilde haber verilmektedir. Demek geleceği müjdelenen Zat, üstün bir ahlakın sahibi olacaktır. Efendimiz (asm) ise dost ve düşmanın tasdikiyle böyle üstün bir ahlaka sahiptir.

    c.  “Yeryüzünde adaleti sağlayana dek cesaretini yitirmeyecek ve kıyı halkları O'nun kanunlarını bekler…” (Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 4)

    Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz (asm)’dan haber vermektedir. Zira Efendimiz (asm) daha hayatta iken yeryüzüne hâkim olmuş ve adaleti sağlamıştır. Ve asla cesaretini kaybetmemiştir. Hatta“Allah seni insanlardan koruyacaktır.”[2]ayeti kerimesi indiğinde, çadırının önünde nöbet bekleyen sahabeleri dahi göndermiş ve onlara; “Artık beni Allah koruyacak, sizin beklemenize gerek yok.” demiştir.[3]Ve yeryüzünde, zulüm ile adeta işkence gören insanlar ve milletler, adaleti sağlayacak bu zatı beklemişlerdir. Demek bu ifade Efendimiz (asm)’ın cesaretinden, adaleti sağlayacağından ve kıyı halklarının onun kanunlarını beklemelerinden haber vermekle, Efendimiz (asm)’a işaret etmiş, hatta Efendimiz (asm)’ı tarif etmiştir.

    ç.  "Ben Efendin, seni doğrulukla çağırdım. Elinden tutacak, seni koruyacağım, seni halka antlaşma ve uluslara ışık yapacağım...”(Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 6)

    Tevrat’ta, geleceği müjdelenen O zatın, Allah’ın tarafından korunacağından bahsedilmiş ki, Allah’ın Efendimiz (asm)’ı en zor zamanlarda, hatta kurtulmanın imkânsız olduğu en zor durumlarda koruduğu ve Onu selamete çıkardığı tarihçe malumdur. Hatta hicrette, saklandığı mağarada, müşrikler tarafından yakalanması an meselesi iken ve yanındaki sadık dostu Hz. Ebubekir (ra), Onun için gözyaşı dökerken, O metanetle sadık dostuna “Korkma, Allah bizim ile beraberdir.”[4]diyerek, bu ilahi korumanın varlığını bildirmiştir. Efendimiz (asm)’ın hayatının her safhasında bu ilahi koruma görülmektedir. Siyer-i Nebevi’yi iyi bilenler, bu sözümüze şahit olacaklardır.

    Ayrıca Efendimiz (asm), halkların anlaşmasına vesile olmuştur. Onun ile kan davaları son bulmuş, düşmanlar kardeş olmuştur… Ve yine Efendimiz (asm) ile uluslar yollarını bulmuş, adeta onlara ışık olmuştur. Demek Tevrat’ta geleceği müjdelenen zatın üç vasfı ki: I. Allah’ın onu koruyacağı, II. Halka anlaşma, III. Uluslara ışık olacağı, Efendimiz (asm)’ın herkesçe malum olan sıfatlarıdır.

    d.“Öyle ki kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları ve cezaevi karanlığında yaşayanları özgür kılasın…”(Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 7)

    Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz (asv)’den haber vermektedir. Zira Onunla körelmiş gönül gözleri görmüş ve hasta gönüller iyileşmiştir. Onunla nefsin tutsakları özgür kalmış ve şirkin karanlığında yaşayanlar tevhit ışığına kavuşmuştur.

    e.“Ben Efendinim. Adım budur. Onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmayacağım...” (Eski Ahit İşaya 42, Ayet:

    Tevrat’ta geçen bu ifade çok manidardır. Çünkü Allah Teâlâ bu ayetiyle, göndereceğini müjdelediği zatın, putperestliği yok edeceğini haber vermektedir.  Peygamberimiz (asm)’ın da en büyük mücadelesi putperestler ile olmuş ve Mekke’yi fethettiğinde ilk iş olarak Kabe’deki putları kırmıştır.

    Ayrıca Allah Teâlâ bu ayette, “putlara övgüleri bırakmayacağını” bildirmiştir. Efendimiz  (asm) bu vazifeyi de yapmış ve  “Elhamdülillah” fermanıyla, bütün övgülerin Allah’a mahsus olduğunu bildirmiştir. O halde geleceği bildirilen O zat, Efendimiz (asm)’dır. Zira Peygamber Efendimiz (asm), müjdelenen zatın vazifesini hakkıyla eda etmiştir.

    f.  “Çöl ve onun şehirleri, Kedar'ın oturduğu köyler seslerini yükseltsinler. Selada oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar.”(Eski Ahit İşaya 42,  Ayet: 11)

    Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz (asm)’den haber vermektedir. Zira Efendimiz (asm), Hz. İbrahim (as)'ın oğlu, İsmail (as)'ın oğlu Kedar'ın soyundan olan bir toplumun üyesiydi. Demek bu ifade Efendimiz (asm)’ın soyuna işaret etmektedir.

    Sözün özü;Eski Ahit'ten bu bölümleri Efendimiz (asm) ile tam bir uygunluk içindedir. Ayrıca Tevrat’ın bu bölümünün devamında, 17. ayette; putperestlerin utandırılmasından bahsedilmesi de ilginçtir. Zira bu utandırma hadisesi de Efendimiz (asm) ile gerçekleşmiştir. Evet, dikkatli bir incelemeyle Eski Ahit'te daha birçok işaretler bulunabilir. Demek Kur’an'ın söylediklerini embriyolojiden astronomiye, jeolojiden arkeolojiye birçok bilim dalı onayladığı gibi, Eski Ahit'in işaretleri de desteklemektedir.

    3. “Onlar için kardeşleri arasından, senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım.”(Kitab-ı Mukaddes, Tesniye Bâb18 , Âyet: 18)

    4. “Gerçek, Mûsa demiştir: “Rab size kardeşleriniz arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak, her ne söylerse onu dinleyeceksiniz. Ve bütün peygamberler, İsmail ve sıra ile gelenler, hep söylenen bu günleri ilân ettiler.”(Yeni Ahit Resullerin İşleri, Bâb: 3, Âyet: 22)

    Şimdi Kitab-ı Mukaddes’ten alınan bu iki cümleyi tahlil edelim: 

    a.Hz. Musa (as)’ın, Hz. İbrahim (as)’ın oğlu Hz. İshak (as)’ın soyundan gelen İsrailoğullarına; “kardeşleriniz” şeklindeki hitabı, Hz. İshak (as)’ın kardeşi Hz. İsmail (as)’ın soyuna, yani İsmailoğullarına işarettir. İsmailoğullarından gelecek olan peygamber ise ancak Hz. Muhammed (asv) olabilir; çünkü İsmail (as) soyundan yalnızca Efendimiz (asm) gelmiştir. Hz. Yuşa (as) ve Hz. İsa (as), Hz. İsmail (as)’den değil, İsrailoğullarındandır.

    b.Hz. Musa (as), “benim gibi” sözüyle Peygamberimiz (asm)’ı kastetmektedir. Çünkü; cihad, getirdiği kanun ve hükümler, koyduğu cezalar, cemaati arasında sözünün dinlenir olması,.. gibi yirmi kadar hususta Hz. Mûsa (as)’a benzeyen; Peygamberimiz Hz. Muhammed (asv)’dır; Hz. Yuşa (as)  ve Hz. İsa (as) değildir.

    c.  Ayette geçen “Sözlerimi ağzına koyacağım” ifadesi, Efendimiz (asm)’ın ümmî olup, okuma-yazmayı bilmediği halde Allah’ın Kelâmı’nı kolayca hıfzedip insanlara okuyacağına işarettir. Ve bu haber, verildiği gibi aynen gerçekleşmiştir.

    Ayrıca Tesniye 18  ve 19. ayetlerdeki bir ifadeye özellikle dikkat çekmek istiyoruz: bu cümlelerde;“gelecek peygamberin, Tanrı'nın ismiyle sözler söyleyeceği” vurgulanmaktadır. Peygamberimiz (asm)’e gelen Kur’an'ın en ilginç ve diğer kitaplarda görünmeyen özelliklerinden birisi de; Kur’an’ın 114 surenin,  113'ünün “Besmele” ile yani "Bismillahirrahmanirrahim" (Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle) diye başlamasıdır. Hatta Peygamberimiz (asm) sadece Kur’an ayetlerini okumaya değil, her işine besmele ile başlardı ve bunu ümmetine tavsiye ederdi. Demek Tevrat’ta geleceği müjdelenen ve Tanrı’nın ismiyle sözler söyleyeceği bildirilen zat, Peygamberimiz Hz. Muhammed (asv)’dir.

    5. “Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran dağlarında parladı ve mukaddeslerin on binleri içinden geldi. Onlar için sağında ateşli ferman vardı.”(Tesniye, Bab 33, Âyet: 2)

    a.Tevrat’ın bu ifadesinde: “Sina’dan gelme”; Hz. Mûsa (as)’a ve Sîna dağında ilâhî hükümlerin Ona verilmesine “Sâir’den doğma” ise; Hz. İsa (as)’a ve Ona İncil’in verilmesine, “Paran dağlarında parlama” ise, Efendimiz (asm)’in Mekke’de çıkacağına işarettir. Zira Paran, Arapça okunuşuyla Farandır. Faran ise; Mekke’nin eski bir ismidir.

    Ayrıca Paranın Mekke olduğuna, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin Bölümündeki, Hz. İsmail (as)’ın Paran çölünde oturduğunu anlatan cümleler de delildir. Zira  Hz. İsmail (as) Mekke’de oturmakta idi. Demek, Kitab-ı Mukaddes’in işaretiyle deFaran, Mekke’dir. Tevrat’ın ifadesiyle; Allah “Faran dağlarından parladığını” beyan buyurmuştur. Bu parlama, Hz. Muhammed (asm)’dan başka kim olabilir?

    b.“Mukaddeslerin on binleri içinden geldi” cümlesiyle belirtilen mukaddesler ise; Peygamberimiz (asm)’ın Âli, Ehl-i Beyti ve Ashâbıdır. Kısa bir zamanda bu mukaddes cemaat on binlere, hatta yüz binlere ulaşmıştır.

    c.  “Sağda ateşli ferman” ifadesi ise; cihada ve gelecek peygamberin cihad ile memur olacağına işarettir. Efendimiz (asm) ve ümmetinin cihad ile vazifeli olması, bu cümlede işaret edilen zatın Hz. Muhammed  (asv) olduğunu ispat etmektedir… Demek Tevrat’ın bu cümlesi  üç işareti ile Efendimiz (asm)’den haber vermektedir.

    6. Tevrat yaratılış bölümü: “Ancak Tanrı İbrahim'e, "Oğlunla cariyen için üzülme." dedi. Sara ne derse, onu yap. Çünkü senin soyun İshak'la sürecektir. Cariyenin oğlundan da bir ulus yaratacağım, çünkü o da senin soyun. İbrahim sabah erkenden kalktı, biraz yiyecek, bir tulum da su hazırlayıp Hacer’in omzuna attı, çocuğunu da verip onu gönderdi. Hacer Beer-Şeva Çölü'ne gitti, orada bir süre dolaştı. Tulumdaki su tükenince, oğlunu bir çalının altına bıraktı. Yaklaşık bir ok atımı uzaklaşıp, "Oğlumun ölümünü görmeyeyim." diyerek onun karşısına oturup hıçkıra hıçkıra ağladı. Tanrı çocuğun sesini duydu.”

    “Tanrı'nın meleği göklerden Hacer'e, "Neyin var, Hacer?" diye seslendi, "Korkma! Çünkü Tanrı çocuğun sesini duydu. Kalk, oğlunu kaldır, elini tut. Onu büyük bir ulus yapacağım."  Sonra Tanrı Hacer'in gözlerini açtı, Hacer bir kuyu gördü. Gidip tulumunu doldurdu, oğluna içirdi. Çocuk büyürken Tanrı onunlaydı. Çocuk çölde yaşadı ve okçu oldu. Paran Çölü'nde yaşarken annesi ona Mısırlı bir kadın aldı.”(Yaratılış 21, 12-21)

    Tevrat’ın bu kısmında, Hz. Hacer’den doğacak çocuktan bir ulus yaratılacağı bildirilmiştir. İşte bu ulus, Hz. Peygamber (asm) ve İslam ümmetidir. Zira Hz. İsmail (as)’ın neslinden Efendimiz (asm)’den başka peygamber gelmemiştir.

    7.  “Hz. İsmail’in validesi olan Hacer, evlat sahibi olacak. Ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki, O veledin eli, umumun üstünde olacak ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.”(Eski Ahit, Tekvin, 17. Bab)

    Tevrat’ın bu ifadeleri de Efendimiz (asm)’den haber vermektedir. Zira daha önce açıkladığımız gibi, Hz. Hacer’in oğlu olan Hz. İsmail (as)’ın soyundan, Efendimiz (asm)’dan başka bilinen ve meşhur olan bir peygamber gelmemiştir.

    8.“Musa dedi: Rabbim, ben Tevrat’ta öyle bir topluluk görüyorum ki, onlar insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmettir. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar ve Allah’a iman ederler. Onları benim ümmetim kıl.” Allah şöyle dedi: “O Muhammed’in ümmetidir...”(Eski Ahit, İşaya, Bab 42)

    Muhammedismi, semavi kitaplarda; Müşeffeh, Münhamennâ ve Himyâtâ gibi Süryani isimler suretinde “Muhammed” manasındaki İbrani isimleriyle gelmiştir. Yoksa açık “Muhammed” ismi az vardı. Bu azı da Yahudiler tahrif etmişlerdir. Ayrıca burada, Hz. Musa (as)’ın Tevrat’ta gördüğü topluluğu vasfederken kullandığı cümleler de çok ilginçtir.

    Hz. Musa (as) o topluluğu anlatırken; “Onlar insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmettir. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar ve Allah’a iman ederler.” buyurmuştur. Bu ifadelerin aynısı Kur’an’da, Ali İmran suresi 110. ayette şöyle geçer:

    “Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten nehyeder ve Allah’a iman edersiniz.”

    Görüldüğü gibi, Tevrat’taki Hz. Musa (as)’ın ifadeleriyle, Kur’an’daki ayet arasında tam bir uyum vardır. Bu uyum ispat eder ki, Hz. Musa (as)’ın gördüğü ümmet, ümmet-i Muhammed’dir.

    9. “Ahir zamanda bir ümmet-i merhume kaim olup, orada hakka ibadet etmek üzere mübarek bir dağı seçerler. Ve her iklimden bir çok halk orada toplanıp, bir Rabbe ibadet ederler, ona şirk koşmazlar...”(Eski ahit, Miha, Bab 4, ayet 1, 2, 5)

    İşte Tevrat’ın şu cümlesi açık bir surette dünyanın en mübarek dağı olan Arafat dağını ve oraya her iklimden gelen hacıların tekbir ve ibadetlerini ve“ümmet-i merhume” namıyla şöhret bulan“ümmet-i Muhammedi” tarif ediyor.

    10.Tevrat Hz. Danyal (as)’ın kitabı Bab: 2: Bu bölümde Asur devletini yıkıp Babil şehrini merkez yapmış ve kırk üç yıl saltanat sürmüş bir hükümdar olan Buht-u Nasr’ın  görmüş olduğu rüya ve onu izah eden Hz. Danyal (a.s) anlatılır. Bu kıssanın özeti şöyledir:

    “Zalim Buht-u Nasr’ın hapishanesinde bulunan Hz Danyal (as), hükümdar daha kendisine rüyasını anlatmadan önce hükümdara rüyasında ne gördüğünü anlatır. Hükümdar şaşkınlık içinde aynen tasdik ederek “Evet gördüğüm rüya gerçekten bundan ibarettir. Şimdi de tabirini söyleyiver.” der. Hz. Danyal (as) şöyle der:

    “O heykel dünya saltanatıdır. Sen onun başı durumundasın. Senden sonra başka bir hükümet gelecektir ki, senin hükümetine nisbetle küçük olduğu için gümüşle temsil edilmiştir. Ondan sonra iki hükümet daha gelip çok genişleyecek ve demirden meydana gelen başka bir saltanat da onu yok edecektir. Daha sonra o da yıkılıp yerine kimi kuvvetli kimi zayıf pek çok hükümet geçecektir ki, bunlar demirle toprağın birleşemediği gibi bunlarda birbirlerine yaklaşıp da birleşemeyeceklerdir. Bundan sonra Allah (cc) kısa zamanda bu hükümetleri ortadan kaldıracak gerçek bir saltanat sahibi gönderecektir ki, onun saltanatı kıyamete kadar ayakta kalacak, mübarek zatı da dünya ve ahiret saadetine sebep olacaktır. İşte rüyanda, havadan düşüp de o gördüğün putu kırarak yok eden taşın büyümesi bu gerçeğe işarettir.”

    İşte Hz. Danyal (as)’ın tabir ettiği rüyanın anlatıldığı Tevrat’ın bu cümleleri;  putları kıracak ve getirdiği din ile kıyamete kadar ayakta kalacak mübarek bir zatı haber veriyor. Elbette bildirilen bu zatın Efendimiz (asm) olmasında şüphe yoktur. Zira Peygamber Efendimiz (asm) putları kırmış, maddi saltanatı ile alemi ve manevi saltanatı ile de gönülleri fethetmiştir.


    _____________________________________

    [1]Kalem, 68/4.
    [2]Mâide, 5/67.
    [3]Tirmizî, Tefsîr, 5/6.
    [4]Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 328

    Yazar: 
     
    Bugün 70 ziyaretçi (906 klik) kişi burdaydı!
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol