Yukarı Facebook Twitter Google+ Aşağı
|
TR EN
Ara
Son Dakika: Tasarımınıza yepyeni özellikler ekleniyor! | Daha fazla detay için ziyaret edin...
Sol Bölüm

Namaz Vakitleri

Ravza Takvim

Tarihte Bugün

>Tarihte Bugün

    Günlük Ayet Meali

    Cuma Hutbesi Arşivi

    Esmaül Hüsna

    Dijital Zikir Sayacı

    Tarayıcı Bildirimleri

    Yayın başlayınca bildirim almak için abone olun.

    Hava Durumu

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    musluman beldelere vali ve zekat memurlari gonderilmesi

    Müslüman Beldelere Vali Ve Zekât Memurları Gönderilmesi

    Hicret’in 10. senesinde İslam güneşi birçok beldede bütün haşmetiyle par­lamaya başlamıştı. Bu sırada Peygamber Efendimiz, İslamiyetin yayıldığı bü­tün beldelere vâliler ve zekât, sadaka tahsil memurları gönderdi. Necran, Had­ra­mut, San’a, Kinde, Sadif, Yemen, Zebid, Rima, Aden, Sahil, Cened [Ye­men], vâli ve zekât tahsil memurlarının gönderildikleri yerler arasındaydı.[1]

    Muaz b. Cebel’in Yemen’e Gönderilişi

    Peygamber Efendimiz, Müslüman beldelere vâli ve zekât tahsil memurları gönderdiği sıradaydı.

    Bir gün, sabah namazından sonra cemaate dönerek, “İçinizden hanginiz Ye­men’e gider?” diye sordu.

    Hz. Ebû Bekir istekli çıktı; “Ben giderim, yâ Re­sû­lal­lah!” dedi.

    Peygamber Efendimiz, hiçbir cevap vermeyip sustu.

    Az sonra tekrar, “Hanginiz Yemen’e gider?” diye sordu.

    Bu sefer Hz. Ömer ayağa kalktı; “Ben giderim, yâ Re­sû­lal­lah!” dedi.

    Peygamber Efendimiz, Hz. Faruk’a da cevap vermeyip sustu.

    Bir müddet bekledikten sonra tekrar, “İçinizden Yemen’e kim gider” diye sordu:

    Muaz b. Cebel (r.a.) kalkıp, “Yâ Re­sû­lal­lah! Ben giderim!” dedi.

    Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, “Ey Muaz! Bu va­zife senindir!” bu­yurdu.

    O sırada Yemen, üç vâliliğe ayrılmıştı. Hz. Muaz, vâliliklerin en büyüğü olan Cened Vâliliğine tayin edilmişti. Orada kadılık yapacak, halka İslamiyeti, Kur’an-ı Kerim okumayı öğ­retecek, Yemen ül­kesinde tahsil edilen zekât ve sa­dakaları da vazifelilerden teslim alacaktı.

    Hz. Muaz, Medine’den ayrılacağı sırada Peygamber Efendimiz ona, “Sana herhangi bir dava halli için getirildiği zaman nasıl ve neye göre hüküm verir­sin?” diye sordu.

    Hz. Muaz, “Allah’ın kitabındaki hükümlerle hüküm veririm!” dedi.

    Resûl-i Ekrem, “Eğer Allah’ın kitabında onunla ilgili bir hü­küm bulamaz­san neye göre hüküm verirsin?” diye sordu.

    Hz. Muaz, “Re­sû­lul­lah’ın sünnetine göre hüküm veririm” dedi.

    Resûl-i Ekrem Efendimiz bu sefer, “Re­sû­lul­lah’ın sünnetinde de onunla il­gi­li bir hüküm bulamazsan ne yaparsın?” diye sordu.

    Hz. Muaz, “O zaman, kendi görüşüme göre ictihad eder, hüküm veririm!” dedi.

    Peygamber Efendimiz, bundan son derece memnun oldu. Bu memnuniye­ti­ni, “Allah’a hamdolsun ki Re­sû­lul­lah’ın elçisini, Re­sû­lul­lah’ın râzı olduğu şeye muvaffak kıl­dı!” buyurarak izhar etti.[2]

    Pey­gam­be­ri­mizin Emir ve Tavsiyeleri

    Yola çıkacağı sırada ise Peygamber Efendimiz, Hz. Mu­az’a şu emir ve tav­siyelerde bulundu:

    “Sen, ehl-i kitap bir kavme gidiyorsun. Onları, bir olan Allah’a imana ve benim de Re­sû­lul­lah olduğuma şehâdete davet et. Eğer bunu kabul ederlerse, onlara, Allah’ın her gün ve gecede beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Eğer bunu da kabul ederlerse, Allah’ın kendilerine, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek zekâtı farz kıldığını bildir. Eğer bunu kabul ederlerse, sakın malları­nın en kıymetlilerini alma! Mazlumun bedduasından sakın; çünkü bu dua ile Allah Teâlâ arasında perde yoktur.”[3]

    Bu sırada Muaz b. Cebel Hazretleri de, Efendimizden bazı tavsiyelerde bu­lunmasını istedi:

    “Yâ Re­sû­lal­lah! Bana tavsiyelerde bulun.”

    Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Her ne halde ve nerede olursan ol, Allah’tan kork!” buyurdu.

    Hz. Muaz, “Yâ Re­sû­lal­lah! Bana biraz daha tavsiyede bulun” de­di.

    Peygamber Efendimizi bu sefer, “Günahın arkasından hemen haseneyi [iyi­lik ve hayır] yetiştir ki onu yok etsin!”

    Hz. Muaz, “Yâ Re­sû­lal­lah! Bana tavsiyeni artır” diye dileğini tekrarladı:

    Peygamber Efendimiz, “İnsanlara, güzel ahlâkla muamele et!” buyurdu.[4]

    Resûl-i Ekrem Efendimizin, Hz. Muaz ve beraberinde gönderdiği Ebû Musa el-Eş’arî’yi uğurlarken de son tavsiyesi şu oldu:

    “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Birbiri­nizle anlaşın, iyi geçinin; ihtilâfa düşmeyin!”[5]

    HZ. ALİ’NİN YEMEN’E GÖNDERİLMESİ

    (Hicret’in 10. senesi Ramazan ayı / Milâdî 631)

    Bu tarihte, Peygamber Efendimiz, Hz. Ali’ye, Yemen’ de bulunan Mezhic­le­re gidip onları İslamiyete davet etme vazifesini verdi. Hz. Ali’yle bir­likte üç yüz süvari vardı.[6]

    Peygamber Efendimiz, uğurlayacağı sırada Hz. Ali, “Yâ Re­sû­lal­lah! Nasıl ya­pacağım?” diye sordu.

    Peygamber Efendimiz, “Onların sahalarına girinceye ka­dar yürü; mıntıkala­rı­na girince, onları ‘Lâ ilâhe illallah’ demeye davet et. Eğer, ‘Lâ ilâhe illallah’ der­lerse, onlara namazı emret. Zekâtlarını da alarak, fakirlerine dağıt. Başka bir şey de isteme. Şunu da bil ki Allah’ın senin vasıtanla bir kimseye hidayet ih­san etmesi, sana, üze­rinde güneşin doğduğu her şeyden Allah’ın yanında da­ha hayırlı­dır. Onlar seninle çarpışmadıkça da sen onlarla çarpışma!”[7]diye bu­yurdu.

    Hz. Ali, bu emir üzerine, maiyetindeki mücahitlerle Yemen mın­tıkasına var­dı. Kendisini karşılayan halkı Müslüman olmaya çağırdı. Halk, icabet et­meyip karşı koydu.

    Bunun üzerine Hz. Ali, ordusunu düzene soktu ve onlarla çarpıştı. Müca­hit­lere karşı duramayan düşman, sonunda davete icabet etmeye mecbur kalıp, Müslüman olmayı kabul etti.

    Reislerinden bazıları gelerek Müslüman olduklarını, bu arkalarında bulu­nan kabilelerinin de temsilcileri bulunduklarını bildirdiler. Zekâtlarını da geti­rip Hz. Ali’ye teslim ettiler.

    Hz. Ali daha sonra, Veda Haccı sırasında gelip Pey­gam­be­ri­mize kavuştu.[8]


    __________________________________________________

    [1]İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 246; Taberî, Tarih, c. 3, s. 167.
    [2]İbn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 584; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 5, s. 230; İbn Kesir, Sîre, c. 4, s. 199.
    [3]Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 1, s. 233; Buharî, Sahih, c. 3, s. 73; Müslim Sahih, c. 1, s. 150; Tir­mi­zî, Sünen, c. 3, s. 21; İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 568.
    [4]İbn Kesir, a.g.e., c. 4, s. 194-195.
    [5]Buharî, a.g.e., c. 3, s. 72.
    [6]İbn Sa’d, Tabakat, c. 2, s. 169; Taberî, Tarih, c. 3, s. 159; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 225.
    [7]Vakîdi, Megazi, c. 3, s. 1079.
    [8]Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 3, s. 320.

    Yazar: 
    Bugün 29 ziyaretçi (574 klik) kişi burdaydı!
    Sağ Bölüm

    İstatistikler

    Neredeyim: musluman beldelere vali ve zekat memurlari gonderilmesi

    Bugün Ziyaretçi: 29

    Bugün Tıklama: 574

    Toplam Ziyaretçi: 146514

    Toplam Tıklama: 297869

    Hangi Ülke: us

    Ülke Kodu: us

    Online: Kişi var

    IP Adresi: 216.73.216.186

    Veda Hutbesi

    'Ey İnsanlar!'

    Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.

    'İnsanlar!'

    Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

    'Ashabım!'

    Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir...

    'Ey İnsanlar!'

    Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim...

    'Ey Müminler!'

    Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız...

    'Müminler!'

    Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir...

    'Ey İnsanlar!'

    Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız...

    'İnsanlar!'

    Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkı ile yerine getirdiniz..."

    'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!'

    Anket

    Sayfayı Nasıl Buldunuz?

    Anket sonuçlarını görmek için buraya tıklayın.

    Kırk Hadis

    1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
    ************************
    2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
    ************************
    3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
    ************************
    4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
    **********************
    5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
    *************************
    6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
    ******************************
    7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
    ***************************
    8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
    *************************
    9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
    ***************************
    10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
    ****************************
    11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
    *************************
    12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
    ************************
    13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
    ***********************
    14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

    ************************
    15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
    ************************
    16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
    ************************
    17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
    ************************
    18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
    ************************
    19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
    ************************
    20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
    ************************
    21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
    ************************
    22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
    ************************
    23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
    ************************
    24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
    ************************
    25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
    ************************
    26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
    ************************
    27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
    ************************
    28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

    ************************
    29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
    ************************
    30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
    ************************
    31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
    ************************
    32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
    ************************
    33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
    ************************
    34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

    35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
    ************************
    36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
    ************************
    37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
    ************************
    38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
    ************************
    39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
    ************************
    40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.

    Bağış

    Desteklerinizle değişim yaratabilirsiniz.

    Mobil Uygulama Tanıtımı

    Ravza Radyo'nun mobil uygulamasını indirin.

    Kullanıcı Giriş/Kayıt

    Hadis yükleniyor...

    Sureler Ve Dualar

    Sureler Ve Dualar



    İlahiler

    Ya Nabi Salam Alayka - Maher Zain
    Medine'ye Varamadım - Osman Gündüz
    Gül Yüzüne - Abdurrahman Önül
    Sende Bir Gün Öleceksin - A.Önül
    Nurundan Ya RasulAllah - Ali Kırış
    Beyaz Giyme Toz Olur - Grup Dergah
    Ağla Gözlerim - Hasan Dursun
    Allah'ım Sana Geliyorum - Sedat Uçan
    Seninle Ağlarım - Grup Yürüyüş
    Ey Allah'ım - Sami Yusuf