Yukarı Facebook Twitter Google+ Aşağı
|
TR EN
Ara
Son Dakika: Tasarımınıza yepyeni özellikler ekleniyor! | Daha fazla detay için ziyaret edin...
Sol Bölüm

Namaz Vakitleri

Ravza Takvim

Tarihte Bugün

>Tarihte Bugün

    Günlük Ayet Meali

    Cuma Hutbesi Arşivi

    Esmaül Hüsna

    Dijital Zikir Sayacı

    Tarayıcı Bildirimleri

    Yayın başlayınca bildirim almak için abone olun.

    Hava Durumu

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    mescidi nebevinin insasi

    Mescidi Nebevî'nin İnşâsı

    (Hicretin 1. Senesi / Milâdî 622)

    Resûl-i Ekrem, Medine’ye teşrif buyurduklarında, içinde ce­maatle namaz kılabilecekleri, gerektiğinde toplanıp meselelerini ko­nuşabilecekleri bir yerden mahrum bulunuyorlardı. Bu mühim vazifeler için merkez teşkil edecek bir mescit gerekiyordu.

    Efendimiz, Medine’de ilk olarak bu mescidi inşa etmekle işe baş­ladı.

    Şehre ilk girdiklerinde devesi, Neccaroğullarından Sehl ve Süheyl adında iki yetimin, üzerinde hurma kuruttukları arsalarına çökmüştü. Bu iki yetim, Me­dineli Müslümanlardan Muâz b. Afrâ’nın (r.a.) himâyesinde bulunuyor­lar­dı. Resûl-i Ekrem, bu arsayı satın almak istediğini, Muaz Hazretlerine bil­dirdi.

    Mescid-i Nebevi

    Mescid-i Nebevî

    Ancak bu fedakâr sahabe, arsanın bedelini, himâyesindeki iki yetime vere­rek bu büyük şe­ref ve ücrete nâil olmak için ba­ğışlamak istedi­ğini söyledi.

    Fakat Pey­gam­be­ri­miz ka­bul etmedi. Sonra da arsa sahibi iki yetimi çağıra­rak, arsalarının bede­lini öğrenmek istedi. İki genç yetim de, “Yâ Re­sû­lal­lah! Biz onun bede­lini ancak Allah’tan bekleriz. Sana onu Allah rızası için bağışlarız!” dediler.

    Resûl-i Ekrem, gençlerin bu tekliflerini de kabul etmedi ve bedeli olan on miskal altına arsayı satın aldı. Bu miktarı, Resûl-i Ekrem Efendimizin emriyle Hz. Ebû Bekir onlara hemen ödedi.[1]

    Fedakâr sahabeler tarafından arsa kısa zamanda tertemiz hale getirildi ve Re­sû­lul­lah’ın emriyle kerpiçler kesilip hazırlandı.

    Resûl-i Ekrem Efendimiz, mescidin temelini atacağı sırada yanında Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali bulunuyordu.

    Müslümanlardan oraya uğrayan biri, “Yâ Re­sû­lal­lah! Yanında sadece şu birkaç kişi mi var?” diye sordu.

    Resûl-i Kibriya Efendimiz cevaben, “Onlar, benden son­ra işi yönetecek olanlardır” buyurdu. Onu takiben sırasıyla Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Os­man ve Hz. Ali, temele birer taş koydular. Böy­lece, Mescid-i Nebevî’nin temelle­riyle birlikte Dört Halife devri­nin mânevî temelleri de atılmış oluyor­du.

    Mescidin inşasında Peygamber Efendimiz, bilfiil durmadan dinlenmeden çalıştı. Bir taraftan mübarek elleriyle kerpiçler taşırken, diğer taraftan Müslü­manları şevk ve gayrete getirici şu sözleri söylüyordu:

     

    Taşıdığımız şu yük ey Rabbimiz!

    Hayber’in yükünden daha hayırlı, daha temiz!

    Yâ Rab! Hayır, ancak ahiret hayrı!

    Sen, muhacirle ensara acı![2]

     

    Durup dinlenmeden yapılan çalışma neticesinde, Mes­cid-i Nebevî’nin in­şası kısa zamanda tamamlandı. Her tür­lü süsten uzak, dört duvarı kerpiçten olan bu kutsî mâbe­din tavanı yoktu. Henüz Kâbe kıble olarak tayin edilmemiş bulunduğundan, kıblesi Kudüs’e doğru idi. Dörtgen şeklinde idi ve üç kapısı ile bir de mihrabı vardı. Mihrab yerine sıra halinde hurma gövdeleri dizilmişti. Minberi yoktu. Sadece Re­sû­lul­lah’ın hutbe irad buyururlarken dayanmaları için bir hurma kütüğü bulunuyordu. Sonraları, sahabelerin arzusu üzerine, üç basamaklı bir min­ber yapıldı.[3]Mescid-i Nebevî, değişik tarihlerde tadilâtlar gö­rerek bugünkü şeklini almıştır!

    Mescid-i Nebevî, sadece cemaatle namaz kılmak için kulla­nılmıyordu; bu­nun yanında, Müslüman nüfusun dinî ihtiyaçları da burada karşılanıyordu. Ayrıca burada öğretim yapılıyor, elçi ve kabile temsilcileri de (ileride görüle­ceği gibi) kabul ediliyordu!

    Ezvac-ı Tâhirat İçin Odalar Yapılması

    Mescid-i Nebevî’nin yanına ayrıca kerpiçten, önce biri Hz. Sevde, diğeri Hz. Âişe’ye mahsus olmak üzere iki oda yapıldı. Odaların üzerleri hurma kütüğü ve dalları ile örtüldü. Sonraları Resûl-i Ekrem başka zevceler alınca odalar artı­rıldı. Dördü kerpiçten olan odaların beşi ise taştandı. Hepsinin üzeri hurma dallarıyla tavan­lan­mıştı.

    Mescid-i Nebevî’ye bitişik odalar yapılınca, Peygamber Efendimiz, Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin evinden oraya taşındı.[4]

    HANÎNÜ’L-CİZ’ MÛCİZESİ

    Mescid-i Nebevî ilk yapıldığı sırada minbersizdi. Resûl-i Ekrem, hutbe irad buyurduklarında kuru bir hurma kütüğüne dayanırdı.

    Uzun müddet böyle devam etti. Bilâhare, ashabın isteği üzerine üç basa­maklı bir minber yapıldı. Artık Efendimiz buraya çıkıp halka hitapta bulunu­yordu.

    Resûl-i Ekrem, yapılan minbere çıkıp ilk hutbesini okuduklarında, hamile deve ağlayışını andıran acı sesler ve ağlamalar duyuldu. Baktılar; ortalıkta ne hamile deve ne de deve yavrusu vardı. Ağ­layan, o kuru direkti!

    Kütüğün deve gibi ağlayışını, Peygamber Efendimizle birlikte ashab-ı güzin de duyuyordu. Bir türlü susmuyordu. Fahr-ı Âlem, minberden inip yanına gel­di. Elini üstüne koyup teselli edince sustu. Hatta hurma kütüğünün deve gibi sızlamasını işiten sahabeler de gözyaşlarını tuta­ma­mışlar, hüngür hüngür ağla­mışlardı.

    Evet, kuru direk Hz. Re­sû­lul­lah’tan uzak kaldı diye ses verip ağlıyordu. Üzerinde yapılan “zikrullah”tan ayrı kaldı diye hamile deve gibi enin edi­yor­du.

    Kuru direği teselli edip susturan Resûl-i Ekrem, ashabına da dönerek, “Eğer ben onu kucaklayıp teselli vermeseydim, Re­sû­lul­lah’­ın ayrılığından kıyamete kadar ağlaması böyle devam ede­cek­ti!”[5]buyurdu.

    Resûl-i Ekrem’in emriyle bu kütük, minberin altına kazılan bir çukura gö­müldü. Sonraları Hz. Osman devrinde mescit yıktırılıp yeniden tamir edildi­ğinde, Übey b. Ka’b Hazretleri onu evine aldı ve çürüyünceye kadar sakladı.[6]

    Kuru hurma kütüğünün cemaatin gözleri önünde ağlayıp sızlaması, Hz. Re­sû­lul­lah’ın parlak bir mucizesiydi. Evet, cin ve ins Peygamberler Peygamberini tanıdıkları gi­bi, cansız kuru ağaçlar da onu tanıyor, vazifesini biliyor ve dava­sını halleriyle tasdik ediyorlardı!

    Hasan-ı Basrî Ne Derdi?

    Hasan-ı Basrî Hazretleri, bu mucizeyi talebelerine ders verirken, kendisini tu­tamaz, gözyaşları arasında şöyle der­di:

    “Ağaç, Resûl-i Ekrem’e (a.s.m.) meyl ve iştiyak gösteriyor! Sizler, o Resûle meyl ve iştiyak göstermeye daha ziyade müstahaksınız!”[7]

    Kuru, câmid ağaçlar Kâinatın Efendisine meyl ve muhabbet gösterirlerken biz şuurlu akıllı insanlar ona karşı lakayt davranırsak, acaba o kuru direkler­den daha aşağı bir derekeye düşmüş olmaz mıyız?

    Ona iştiyak ve muhabbet ise, ancak sünnet-i seniy­ye­sine ittiba etmekle mümkündür!

    Bir Başka Rivayet

    Diğer bir rivayete göre, kuru direk ağlayınca Resûl-i Ekrem Efendimiz elini üstüne koydu ve “İstersen seni daha önce bulunduğun bahçeye göndereyim; köklerin tekrar bitsin, hilkatin tamamlansın, yaprak ve meyvelerin yenilenip tazelensin. Ve eğer istersen, evliyaullahın meyvenden yemesi için seni cennete dikeyim” diye sordu.

    Kuru ağaç, arzusunu şöyle dile getirdi:

    “Beni cennete dik ki meyvelerimden Cenab-ı Hakk’ın sevgili kulları yesin. Hem orası öyle bir mekândır ki orada çürüme yoktur; beka bulayım!”

    Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, arzusunu yerine getirdiğini ifade buyurdu ve sonra da ashabına dönerek şu dersi verdi:

    “Ebedî âlemi, fani âleme tercih etti!”[8]


    _____________________________________________________

    [1] İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 239.
    [2] İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 142; İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 210.
    [3] İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 240.
    [4] İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 143.
    [5] Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 134.
    [6] İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 252.
    [7] Bediüzzaman Said, Nursî, a.g.e., s. 135.
    [8] Bediüzzaman Said Nursî, a.g.e., s. 135.

    Yazar: 
    Bugün 29 ziyaretçi (652 klik) kişi burdaydı!
    Sağ Bölüm

    İstatistikler

    Neredeyim: mescidi nebevinin insasi

    Bugün Ziyaretçi: 29

    Bugün Tıklama: 652

    Toplam Ziyaretçi: 146514

    Toplam Tıklama: 297947

    Hangi Ülke: us

    Ülke Kodu: us

    Online: Kişi var

    IP Adresi: 216.73.216.186

    Veda Hutbesi

    'Ey İnsanlar!'

    Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.

    'İnsanlar!'

    Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

    'Ashabım!'

    Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir...

    'Ey İnsanlar!'

    Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim...

    'Ey Müminler!'

    Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız...

    'Müminler!'

    Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir...

    'Ey İnsanlar!'

    Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız...

    'İnsanlar!'

    Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkı ile yerine getirdiniz..."

    'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!'

    Anket

    Sayfayı Nasıl Buldunuz?

    Anket sonuçlarını görmek için buraya tıklayın.

    Kırk Hadis

    1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
    ************************
    2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
    ************************
    3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
    ************************
    4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
    **********************
    5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
    *************************
    6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
    ******************************
    7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
    ***************************
    8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
    *************************
    9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
    ***************************
    10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
    ****************************
    11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
    *************************
    12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
    ************************
    13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
    ***********************
    14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

    ************************
    15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
    ************************
    16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
    ************************
    17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
    ************************
    18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
    ************************
    19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
    ************************
    20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
    ************************
    21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
    ************************
    22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
    ************************
    23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
    ************************
    24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
    ************************
    25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
    ************************
    26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
    ************************
    27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
    ************************
    28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

    ************************
    29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
    ************************
    30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
    ************************
    31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
    ************************
    32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
    ************************
    33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
    ************************
    34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

    35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
    ************************
    36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
    ************************
    37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
    ************************
    38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
    ************************
    39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
    ************************
    40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.

    Bağış

    Desteklerinizle değişim yaratabilirsiniz.

    Mobil Uygulama Tanıtımı

    Ravza Radyo'nun mobil uygulamasını indirin.

    Kullanıcı Giriş/Kayıt

    Hadis yükleniyor...

    Sureler Ve Dualar

    Sureler Ve Dualar



    İlahiler

    Ya Nabi Salam Alayka - Maher Zain
    Medine'ye Varamadım - Osman Gündüz
    Gül Yüzüne - Abdurrahman Önül
    Sende Bir Gün Öleceksin - A.Önül
    Nurundan Ya RasulAllah - Ali Kırış
    Beyaz Giyme Toz Olur - Grup Dergah
    Ağla Gözlerim - Hasan Dursun
    Allah'ım Sana Geliyorum - Sedat Uçan
    Seninle Ağlarım - Grup Yürüyüş
    Ey Allah'ım - Sami Yusuf