Seytan
![]() |
|||
Şeytan | |||
Şeytan | |||
Kötü
ruhun,
kötü birinin, kötülüğe teşvik edenin, kötülüğün temsilcisinin, karanlık
ve delaletin önderinin, Allah'ın ve O'nu seven, O'na kullukta
bulunan
herkesin büyük düşmanının müşahalaştırılmış şekli veya kötülüğün
sembolü olmuş varlık.
Evren'de Hz. Adem (a.s.)'den önce yaratılmış melek ve cin adında iki varlık mevcuttu. Şeytan,
cin denen varlık grubuna mensup idi. Yüce
Allah'ın
Adem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilahi rahmetten
kovulan
ve insanların amansız düşmanı olan, cin taifesinin inkarcı kesiminden
gizli
bir varlıktır. Hz.Adem'e (a.s) karşı büyüklük taslaması ve secde emrine isyanı neticesinde ilahi rahmetten ebediyen kovuluşu "İblis" adını almasına sebep oldu. O'nun küfrü inkar şeklinde olmayıp, emri yerine getirmeyi kabul etmeme ve itiraz şeklindedir. |
![]() Şeytan Hikayeleri |
||
Lanetlenmesi ve Cennetten Kovulması | |||
Hz.Adem'e (a.s) secde emrine kadar hissiyatına dokunan bir teklif yapılmamış ve imtihan olunmamıştı. Onun bu ana kadar, Allah'ın emirlerine göre mi, yoksa öz nefsinin isteklerine göremi hareket ettiği bilinmiyordu. Emir hissiyatına ters düştü ve emri yerine getirmekten kaçındı. Gerekçesi, kendisinin ateşten, Adem'in ise topraktan yaratılmış olmasıydı. Böylece o, ateşin topraktan üstünlüğü gibi iki madde arasında, aslında olmayan bir farklılık görmüştü. Her iki maddenin yaratıcısının da Allah olduğunu itiraf etmesine rağmen Adem'in yeryüzünde Allah'ın halifesi olması, Allah'tan bir ruh taşıması gibi asıl üstünlüklerini bilmezden gelmişti. Adem'de toprak toprak, kendisinde ateşten başka bir mahiyet görmemiş; ölüden diri, diriden ölü yaratan ve bütün meziyetleri bahşeden Allah'ı maddeye mahkum sanmıştı. Bu
anlayış,
Şeytan'a Allah huzurundan kovulma, rahmetinden ümit kesme ve
kıyamete
kadar O'nun lanetini haketme dışında hiçbirşey kazandırmadı. Çünkü o
dar
görüşlüydü, maddenin ötesini görememişti. Maddeyi tek ve gerçek ölçü
sanmakla
şeytanca bir yanılgıya düşmüştü. Şeytanın
bu
itirazı, büyüklük taslamaya ve neticede kendisini inkara götüren bir
isyana
dönüştü. Çünkü o, neticede sahibini alçaltacak olan bir büyüklük
anlayışına
sahipti. Cenab-ı
Hak
buyuruyor: Yücelik sıfatları kendisine ait olan Yüce Allah, bu emirle onu bulunduğu makamdan derhal azledip indirdi. Kibirine karşılık küçüklüğe ve hakarete mahkum etti. Aslının ateş olmasına güvenerek, hayırlılık ve fazileti kendisinde aslından intikal eden bir miras, elinden alınmaz bir kişisel özellik gibi varsayarak bu imtihan zamanına kadar bulunduğu o mutluluk makamından düşmeyeceğini zanneden ve bu zannıyla: Yaratıcı'nın
emrini eleştirmeğe kalkışan İblis'e bu ilâhî emir, eşyanın
bütün özelliklerinin sadece bir Allah vergisi olduğunu, bu şekilde bir
defada fiilen anlatıverdi. |
|||
Cennet'ten Niçin kovuldu? | |||
Eğer İblis uslanıp edebini takınsa, düzelmeye yüz tutsaymış affı muhtemel bulunuyormuş. Nitekim, zaman tanıma ricası bir dereceye kadar yerine getirilmiştir. Fakat bunun üzerine şükür ve düzelme yerine bütün bütün şımarıp hak yola ve iman edenlere ve doğru yolda bulunanlara karşı kötülük etmeye ebediyyen, azmettiğini ortaya koyduğu zamandır ki emriyle tamamen kınanmaya, kovulmaya ve ahirette de kendisine uyanlarla beraber ebedî azaba mahkûm edilmiştir. İblis'in, yaratıcıyı ve ahireti inkar etmediği halde bu düşme ve bedbahtlığına sebep kibir ve gurur ile hissiyata tabi olması ve bu şekilde arzusuna uygun olmayan hususlarda, ilâhî emre sataşıp saldırma fikrinde bulunması olmuştur. Onda bu hasletin ortaya çıkmasına da, insanın özel bir şeref ile yaratılması ve secde emrini kazanması sebep olmuştur. Buna karşılık İblis'in ecelinin tehir olunmasında da insanın düşmesine yakın sebep, kendi hatalarıdır. Fakat bu hataların karşılıklı olarak birbirleriyle ilgili yönleri vardır. Allah'a karşı serbest kalmak isteyen İblis insan ile imtihan olmuş bulunduğu gibi, İblis gibi serbest kalmak sevdasına düşecek olan insanlar da İblis ile imtihan kılınmışlardır. Şu halde yaratılışlarıyla İblis'in düşmesine sebep olmuş insanlar, kendi iradeleriyle onun akıbetine düşmemek için yaratılışlarına bahşedilen bu ezelî nimetin şükür hakkını yerine getirmeli ve İblis'in izine gitmekten son derece sakınmalıdır. Ve bilmelidir ki, İblis'in gösterdiği huylardan hangisi bir kimsede varsa, onda şeytandan bir huy var demektir ve onun düzeltilmesine çalışmalıdır. (Elmalı Tefsiri, Araf Suresi) |
|||
Mühlet Verilişi | |||
Tamamen yalnız kalan şeytan bu defa intikam peşine düştü. Hedef insandı. Çünkü insan yüzünden ilahi rahmetten uzaklaştırılmıştı. Amacına ulaşabilmek için de Allah'tan kıyamete kadar mühlet istedi. |
|||
Şeytan, "İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver" (Araf, 14) |
![]() |
||
diye Allah'a
yalvardı. İnsanların tekrar dirileceği
günden
maksat
ise sur'a ikinci üfürülüş zamanıdır. Bu şekilde yalvarmakla, tekrar
dirilmeden
sonra artık ölümün olmayacağını biliyor ve böylece ölümden
kurtulacağını
sanıyordu.
Hiçbir
yaratığın herhangi bir dilek ve duasını
toptan
reddetmek, şânından olmayan yüce Allah, huzurundan kovduğu İblis'in
bile ricasını mutlak suretle reddetmiyerek:
|
|||
Allah
da, “Sen süre verilenlerdensin”
dedi. (Araf, 15) |
![]() |
||
Belirli
bir zamandan maksat ise, sur'a birinci üfleniş zamanıdır. Bununla o,
zillet
ve hakaret dolu bir hayatı ölüme tercih etti. Onun için esas düşüş de
bu
oldu. |
|||
Şeytan'ın Görevi | |||
Şeytan,
hatasını
anlayıp tevbe ederek suçunu affettirme yoluna gitmedi Bilakis daha da
azgınlaştı.
Kendisine, kıyamete kadar meşgul olabileceği bir hedef seçti. Bu
insandı.
Gönlündeki intikam duygularını cüretkar bir eda ile Yüce Allah'a
şöyle açıkladı: ![]() "İblis,
“Rabbim!
Beni azdırmana
karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim,
içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini
azdıracağım” dedi. "
(Hicr,
39-40)O
bilinen vakte
kadar mühlet müsadesini alan İblis Ya Rabbi! dedi, beni azdırmana
karşılık
yemin ederim ki veya azgınlığıma hükmetmen sebebi ile; yani Allah
katından
kovulmuş, iyilik ve rahmetten uzaklaştırılmış bir melûn, böyle bir
mühlet
müsaadesini elde edince şımarır da onu azgınlığa bir teşvik vasıtası
olarak
kabul eder.
Böyle
şımartman hakkı için veya çamurdan yaratılanı
küçümseyip
secdeetmediğimden dolayı benim azgın âsi olduğuma hükmetmenden dolayı
mutlaka
ben, yeryüzünde onlara süsleme yapacağım.
Yani maddelerini bahane ederek o kuru çamuru, o kokar balçığı, onlar
için
süsleyip insanlığın esas yükselmesine vesile olan ruhtan daha hoş, daha
süslenmiş, daha kıymetli göstereceğim. Ve mutlaka hepsini azdıracağım. Ayetdende
anlaşılacağı gibi şeytana, Allah'ın halis kulları üzerinde etki
olabilecek
hiç bir güç verilmemiştir. Binanyaleyh düşüncesinde, yaşayışında ve
huyunda
şeytana karşı olan insan, "Allah'ın kulu" sıfatını koruyacaktır.
Şeytana
ait bir vasfı taşıyan kimsede ise, şeytandan bir haslet var demektir.
|
|||
Hz.Adem Adn
Cenneti'nde ikamet ediyordu. Kendi cinsinden ve nefsinden eşi de
yaratıldı.
Eşinin adı Havva idi. Bu arada şetan öç almayı planlıyordu. Bunun
üzerine
Adem ve eşini Allah şöyle uyardı:
"Ey Âdem, sen ve eşin
cennette oturun, ikiniz
de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın,
yoksa
zalimlerden olursunuz." Aslında Adem'e ve eşine yaklaşılmaması tavsiye edilen ağaç bir imtihan sahasıydı. Onun meyvasından yemek ise, yasak bir fiilin işlenmesi, sorumluluk sahsına çıkılması ve Allah'ın koyduğu bir yasağın çiğnenmesi demekti. Adem ve eşi,
melek olma veya Cennet'te ebedi kalma ihtimallerini duyunca,
şeytanın kendilerine düşman olduğunu unuttular.
"Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi. Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti." (Araf 20-21) "Ağaca yaklaşmayın" emrine sabırsızlık edip ondan yediler. Ağaçtan meyve tadınca ayıp yerleri kendilerine açılıverdi. "Böylece onları
aldatarak
aşağı sarkıttı
Ağacı tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet
yapraklarını
üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar."
(Araf
22)
Allah
Adem'e
görevini hatırlatarak: Fakat hatalarını çok çabuk anladılar, derhal tevbe ettiler. "Ey Rabbimiz! Biz kendimize
zulmettik,
eğer bizi
bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana
uğrayacaklardan
oluruz!" Allah'da
tevbelerini kabul etti. Fakat cennet de daha fazla kalmalarına
müsaade etmedi ve şu emri verdi: "Birbirinize düşman
olarak inin, sizin yeryüzünde
bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir. Orada yaşayacaksınız,
orada öleceksiniz ve yine oradan çıkarılacaksınız!"
(Araf 24-25) |
|||
Şeytana Karşı Uyarı | |||
Şeytanla
Adem ve Havva arasında geçen bu hadiseden sonra Allah, şeytana
karşı tedbirli olmaları için, insanları da uyardı ve şöyle
buyurdu:
![]() "Ey
Âdemoğulları. Şeytan,
ana babanızı, çirkin
yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten
çıkardığı
gibi, sizi de bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin
onları
göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların
dostu
yaptık. "
(Araf
27)
|
![]() |
||
Demek ki şeytan, gözle görünmediği halde bile onun şeytanlık ve aldatma noktaları bilinebilir. Ve bilinemediği halde bile takva giysisi, iman ve korku hissi onun fitnesine en kuvvetli bir engel teşkil eder. İnsan dışıyla ve içiyle maddî ve manevî bakımdan silahlanmış olur. Takva elbisesi, ile içinden dışından giyinmiş bulunursa, şeytan ona görmediği tarafından, gördüğü halde bile etki edip aldatamaz. Şu halde şeytandan takva elbisesi ile sakının. Muhakkak ki biz şeytanları iman etmeyen imansızların dostları kılmışızdır. İmansızlıkla şeytanlık arasında bir çekicilik vardır. Korusuz bahçeye haşerelerin üşüştüğü gibi. "Muhakkak biz kâfirlere şeytanları gönderdik, onları günaha sevkediyorlar." (Meryem, 83) âyeti delaletince imansız kalblere de şeytanlar musallat olur. İmansızlar şeytanlığı sever, şeytana mahsus hasletlere, hareketlere meftun olurlar. Hayırsız, hayırsızla düşer kalkar, eşkiyanın reisi, en büyük haydut olur. Bunun gibiimansızların bütün eğilimleri şeytanlıkta olduğundan önlerine şeytanlar düşer, başlarına şeytanlar geçer ve artık onları diledikleri yere sevkeder, soydurur, soyarlar. "Ey insanlar! Bütün
yeryüzündeki nimetlerimden
helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına
uymayın.
Çünkü o size belli bir düşmandır. O size hep çirkin ve murdar işleri
emreder,
Allah'a karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister." "Onlar, Allah'ı bırakırlar
da, yalnız dişilere
taparlar. Böylece ancak inatçı şeytana tapmış olurlar. Allah o
şeytana
lanet etti. Ve o da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay
alacağım,
onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve
onlara
emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim
de
Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi.Kim Allah'ı bırakıp da
şeytanı
dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur. Şeytan
onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara
vaadi,
aldatmadan başka bir şey değildir. Bunların varacakları yer
cehennemdir.
Ondan kurtulmak için çare bulamazlar." |
|||
Şeytanın Hileleri | |||
Muhyiddin-i
Arabi Hazretlerinin SECERET' ÜL KEVN eserinden özetlenerek alınmıştır.
Muaz b, Cebel
rivayet ediyor : |
|||
Kapı açıldı... Bir ihtiyar.
Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor.
At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil
kafası
gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Sonra, şöyle bir selam verdi ; -Selam ya Muhammed; selam size ey cemaat-i müslimin. -Selam Allah'ındır ya lain. Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş? -Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim. -Nedir o mecburiyetin ? -İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki; "Allah-ü Taâlâ sana emir veriyor: Muhammed'e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin." Sonra ... Allah-ü Taâlâ buyurdu ki : "Söylediklerine bir yalan katarsan, doğruyu sölemezsen... seni kül ederim; rüzgara savurur... Düşmanlarının önünde, seni rüsvay ederim." |
![]() |
||
İşte
... böyle; ya Muhammed, o emir
üzerine
sana
geldim. Arzu ettiğini bana
sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem;düşmanlarım benimle
eğlenecek.
Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey
yoktur. Halk Arasında En Çok Sevmedikleri Bundan
sona
Resullullah (s.a.) Efendimiz şöyle sordu : Şeytan şu cevabı verdi : -Sensin ya Muhammed. Allah' ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilirki? -Benden sonra, en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?. -Müttaki bir gence ki ... varlığını Allah yoluna vermiştir. |
![]() |
||
-Sonra
kimi
sevmezsin? -Kendisini
sabırlı bildiğim şüpheli işlerden sakınan alimi ...
-Sonra ? -Temizlik işinde... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi. -Sonra ? -Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez. -Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ? -Ya Muhammed, ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını; halinden, tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım. -Sonra kim ? -Şükreden zengin. -Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ? -Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki: şükreden bir zengindir. |
|||
İbadet
Esnasında Şeytanın Hali Resullullah
(s.a.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu
: |
![]() |
||
-Ha,
işte..
o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alır
eline, ve beni ikiye böler. -Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya Ebamürre ? - Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ; 1-Allah-ü Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler. 2-O, sadaka veren kimseyi halkına sevdirir. 3-Allah-ü Teala, onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar. 4-Allah-ü Teala, belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder |
|||
Şeytan Kimi Azdıramıyor? Resullullah
(s.a.) Efendimiz, yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği
cevaplar
kısmen bittikten sonra, şöyle buyurdu:
- Ümmetime saadet ihsan eden; seni taa, belli bir vakte kadar şeki kılan Allah'a hamd olsun. Resullullah (s.a.) Efendimiz' in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi : - Heyhat, heyhat... Ümmetin saadeti nerede? Ben, o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın?.. Ben, onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar, benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki: Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve alimlerini... Ümmilerini ve okumuşlarını... Facirlerini ve abidlerini .. Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat, Allah'ın halis kullarını... Evet, bunları azdıramam. |
![]() |
||
Bunun
üzerine
Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu : -Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir ? -Bilmez misin?
ya Muhammed, bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever ... O Allah
için
bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem
ki; dirhemini dinarını sevmez;
övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz..
bilirim
ki o : ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır
kaçarım.
Bir kul malı ve
övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı
kaldığı müddet, o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok
itaat edendir. Bilmez misin ki: mal sevgisi, büyük günahların en
büyüğüdür.
Bilmez misin ki ya Muhammed, baş olma sevgisi yine büyük günahların en
büyükleri arasındadır.
Ya Muhammed, bilmez misin? Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım. Bir kısmını da, meşayihe saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince, aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince... onlarla da, bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin. Onlar bunların yanına girer; halden hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne ... hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki; başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye... İşte... böylece, onlardan ihlası alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı .. Ama , bu hallerin farkında olmazlar. Bilmez misin; ya Muhammed, Rahip Borsisa: tam yetmiş yıl ihlas ile Allah' a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki ; Her dua ettiği hasta, duası ve bereketi ile şifa oluyordu. Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu o kimsedir ki ; Allah-ü Teala aziz kitabında , ona şöyle anlatır : "Şeytan hali gibidir ki; o insana: 'Kafir ol .. Dedi. Vaktaki o kafir oldu.: bu defa ona şöyle dedi: Ben senden uzağım... Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım ." (59/16) |
|||
Kötü
Huylardan İstifade Edişi YALAN - Bilmez misin ya Muhammed, yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse ... o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse ... o da benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed , ben Adem'e ve Havva'ya yalan yere Allah adına and içtim. "Muhakkak ben size nasihat ediyorum." (7/16) Dedim... Bunu yaparım : çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir. GIYBET -
KOĞUCULUK -Gıybet ve koğuculuğa gelince .... Onlarda benim meyvelerimdir ve şenliğimdir. |
![]() |
||
NİKAH ÜZERİNE
YEMİN ETMEK -Her kim talk
üzerine yemin ederse ... günahkar olacağından endişe edilir. İsterse
bir
defa olsun .. İsterse doğru şey üzerine olsun. Her kim talakı ağzına
alırsa
.. taaa.. hakikati belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu
halleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri çocuklar hep zina
çocuğu
olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden hepsi cehenneme girer.
|
|||
Namaz ve Şeytan | |||
- Ya Muhammed, o her ne zaman ki, namaza kalkmak ister; tutarım .
|
![]() |
||
|
|||
Şeytan bundan
sonra konuşmasına devam etti :
İblis bundan
sonra konuşmalarına devam etti ve şöyle dedi : -Sen ümmetin hangi saadetinten ferah duyarsın ki ? Ben onlara ne tuzaklar kurarım... ne tuzaklar. Miskinlerine, çaresizlerine ve zavallılarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim ki : -Namaz size göre değil.. O, Allah'ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler içindir. Sonra hastalara giderim : -Namaz kılmayı bırak " derim çünkü Allah-ü Teala: "hastalara zorluk yok....." (24/61) buyurdu. İyi olduğun zaman kılarsın. Ve böylece o, namazını bırakır. Hatta küfre de gidebilir. Şayet o, hastalığında namazı terkederek ölüp giderse, Allah'ın huzuruna çıkarken, Allah-ü Teala'yı öfkeli bulur. Sonra şöyle dedi : -Ya Muhammed, eğer bu sözlerime yalan kattımsa, beni akrep soksun. Sonra.... Eğer yalan varsa .. Allah 'tan dile beni kül eylesin. -Ya Muhammed, sen ümmetin için ferah mı duyuyorsun ? Halbuki ben onların altı da birini dininden çıkardım. |
|||
Şeytanın Arkadaşları | |||
Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz ona, yani İblis'e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi : | |||
-Oturma
arkadaşın kim
? -Faiz yiyen. -Dostun kim ? -Zina eden. -Yatak arkadaşın kim ? - Sarhoş -Misafirin kim ? -Hırsız. -Elçin kim ? -Sihirbazlar. -Gözün nuru nedir? -Karı boşamak. |
-Sevgilin
kim ? -Cuma namazını bırakanlar. -Senin cismini ne eritir ? -Tevbe edenlerin tevbesi. -Ciğerini ne parçalar? -Allah'a yapılan bol bol istiğfar. -Yüzünü ne buruşturur ? -Gizli sadaka. -Gözlerini kör eden nedir ? -Gece namazı. -Başını eğdiren nedir ? -Çokça kılınan cemaatle namaz. |
-İnsanların
en şakisi kimdir ? -Cimriler -Seni işinden ne alıkoyar ? -Ulema meclisleri -Yemeğini nasıl yersin ? -Sol elimle parmaklarımın ucu ile. |
|
Şeytanın Allah'tan On Talebi | |||
1. Allah'tan diledim ki, beni ademoğullarının malına ve evladına ortak ede. Bu ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu: "Onlara ortak ol... Mallarına ve çocuklarına. Onlara vaad et. Halbuki şeytan onlara gurur vaad eder..." (17/64) Ayet-i Celilesi ile sabittir.
2. Allah-ü Teala'dan
diledim ki : Bana bir ev vere .. Bu dilediğim üzerine hamamları bana ev
olarak verdi.
3 .Diledim ki bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana mescid yaptı. 4. Benim için bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı olarak verdi. 5. İstedim ki; bir ezan vere , Mezmurları verdi. 6. Diledim ki; bana bir yatak arkadaşı vere.. Sarhoşları verdi. 7. Diledim ki; bana yardımcılar vere... Bunun içinde kaderiye mensuplarını verdi. 8. İstedim ki; bana kardeşler vere... Mallarını boş yere israf edenleri verdi. Bir de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlarda şu Ayet-i Kerime ile sabittir : "O kimseler ki ; mallarını boş yere harcarlar... Onlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır." (17/27) Bir ara Resullullah
(s.a.) Efendimiz şöyle buyurdu : Bundan sonrasını İblis şöyle anlattı :
Bundan sonra İblis
şöyle anlattı :
-Hangi kadın olursa olsun .. Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur. Ve onu, bakanlara güzel gösterir. Sonra o kadına bazı emirler verir. Mesela: Elini kolunu dışarı çıkar ; göster. Der .. o da bu emri tutar. Elini, kolunu açar, gösterir. Bundan sonra, o kadının haya perdesini tırnakları ile yırtar. İblis bundan
sonra ; Resullullah (s.a.) Efendimiz' e kendi durumunu anlatmaya
başladı
: -Ya Muhammed bir insanı delalete sürüklemek için elimde bir imkan yoktur. Ben ancak vesvese veririm. Ve bir şeyi güzel gösteririm. O kadar. Eğer delalete sürüklemek elimde olsaydı, yeryüzünde; "Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın resülüdür." diyen herkesi, oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım. Hepsini delalete düşürürdüm. Nasıl ki senin elinde de, hidayet nevinden bir şey yoktur. Sen ancak Allah'ın Resulusun. Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı, yeryüzünde tek kafir bırakmazdın. Sen Allah'ın halkı üzerinde bir hüccetsin. Bende , kendisi için ezelde şekavey yazılan kimselere sebebim. Said olan kimse, taa, ana karnında iken saiddir. Şaki olan da yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli kılan da Allah, Şekavet ehli kılan da Allah . Bundan sonra
Resullullah (s.a.) Efendimiz şu iki Ayet-i Kerimeyi okudu. -Ya
Ebamürre, acaba senin bir tevbe etmen ve Allah' a dönmen mümkün değil
mi ? Cennete girmene kefil olurum. -Ya Resullullah, iş
verilen hükme
göre
oldu.
Karar yazan kalemde kurudu. Kıyamete
kadar
olacak işler olacaktır. Seni peygamberlerin
efendisi kılan, cennetin ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden
seçen ve halkı arasında bir gözde yapan, beni de şakilerin efendisi
kılan
ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah'tır. Ve O: bütün eksik
sıfatlardan
münezzehtir. -İşte bu söylediklerim sana son sözümdür. Ve bütün söylediklerimi de doğru dedim. Evvel, ahir, zahir
batın, alemlerin Rabbı olan
Allah' a hamd olsun. Efendimiz
Muhammet Nebiye Allah salat eylesin. Keza onun ailene de ashabına da
... Amin. |
|||
İblis'in İman Eden Oğlu Oldu mu? | |||
İblis'in oğlu
"Hame" Peygamberimize (sav) erişmiş ve kendisine gelerek iman etmiştir.
Bu cinni, Efendimiz'in ashabı arasına girmiş bulunmaktadır. Bahsi Geçen
cinni "Hame bin İblis" Peygamber Efendimiz'e Hazret-i İsa'nın selamını
tebliğ etmiştir. |
|||
Şeytan Başka Cin Başkamıdır? | |||
Şeytan
ile cin yaratıldıkları made itibariyle birbiirnden ayrı bir er varlık
değildirler. aralarındaki fark sadece iman edip etmemeleriyle
olmaktadır. (6) |
|||
KAYNAKLAR 1) Elmalı Tefsir 2) Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali 3) Şeytan, Ahmet Güç, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Şamil İslam Ansiklopedisi 4) Gençlere Öğütlerim, Mehmed Emre 5) Fetava-i Hadisiyye, s.171 6) Günümüz Meselelerine Açıklamalı Cevaplar, Mehmet Emre |
|||
![]() |
![]() |
![]() |