Yukarı Facebook Twitter Google+ Aşağı
|
TR EN
Ara
Son Dakika: Tasarımınıza yepyeni özellikler ekleniyor! | Daha fazla detay için ziyaret edin...
Sol Bölüm

Namaz Vakitleri

Ravza Takvim

Tarihte Bugün

>Tarihte Bugün

    Günlük Ayet Meali

    Cuma Hutbesi Arşivi

    Esmaül Hüsna

    Dijital Zikir Sayacı

    Tarayıcı Bildirimleri

    Yayın başlayınca bildirim almak için abone olun.

    Hava Durumu

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    hz ibrahimin vefati

    Hz. İbrahim'in Vefatı

    (Hicret’in 10. senesi Rebiülevvel ayının 10. günü Salı)

    Peygamber Efendimizin mübarek kalbi, bütün insanlara karşı bir şefkat ve merhamet kaynağını andırıyordu. Mini mini yavrulara, şipşirin çocuklara karşı ise bambaşka bir muhabbet, apayrı bir şefkat besliyordu. Hele kendi çocukla­rına karşı adeta bir şefkat ve sevgi deryasıydı.

    Hz. Hatice’den dünyaya gelen iki oğlu Kàsım ve Abdullah’ı, henüz Mek­ke’de iken ve bebek yaşta ebedî âleme uğurlamıştı. Onların ebedî âleme göçüy­le mübarek kalpleri oldukça teessür duymuştu. Fakat Hz. Mâriye’den sev­gili oğlu İbrahim’in dünyaya ge­lişi onu bir derece teselli ediyordu. Bu se­beple, bu biricik oğlunu faz­lasıyla seviyordu. Mübarek elleriyle başını okşuyor, kucağına alıp göğsüne basarak bu sevgi ve şefkatini izhar ediyordu.

    Evet, şefkat, “rahmet-i İlâhiyye’nin en lâtif, en güzel, en hoş, en şirin cil­ve­rindendir.” Şefkatin en şirini de evlada karşı duyulanıdır. Çocuk ise, Cenab-ı Hakk’ın, anne babaya muvakkaten teslim edilmiş bir emanetidir.

    İşte, Resûl-i Kibriya Efendimiz, her emanet gibi, bu ema­nete kar­şı da gere­ken alâkayı esirgemiyordu. Çocuğunu, Cenab-ı Hakk’ın rahmetinin bir cilvesi olarak görüyor ve onun için seviyor, bağrına basıyordu.

    Hz. İbrahim, 16. ayına henüz ayak basmıştı.

    Bu sırada Peygamber Efendimiz, onun hastalandığı haberini aldı. Sevgili oğlunun annesi Hz. Mâriye ile birlikte oturdukları bağ içindeki evine gitti.

    Peygamber Efendimiz, hasta yatan nurtopu oğlunun gözlerinde eski par­lak­lığı ve hareketli bakışları göremiyordu. Gürbüz ve hareketli İbrahim, bir anda sessiz, sâkin ve dünyadan küsmüş gibi duruyordu. Bu haliyle ebedî âleme yol­cu olduğunu adeta ifade etmek istiyordu.

    Bunu fark eden Efendimiz, kucağında tuttuğu sevgili oğlunun yavaş yavaş kayan gözlerine bakarak, “Allah’ın takdirine karşı elden ne gelir, ey İbrahim?” diye buyurdu.

    Az sonra İbrahim, fani dünyaya gözlerini yumdu.

    Bu esnada Efendimizin mübarek gözlerinden yaşlar boşandı.

    Hz. Abdurrahman b. Avf, “Yâ Re­sû­lal­lah! Siz de mi ağlı­yor­su­nuz? Böyle ağ­lamaktan halkı menetmemiş miydiniz?” deyince, Efendimiz şöyle buyur­dular:

    “Ey İbni Avf! Ben size günah ve ahmaklığın ifadesi olan iki ağlayış ve bağı­rışı yasakladım: Nimete kavuşulduğu sıradaki eğlence, oyun bağırışından ve musibet ve felâket sırasındaki bağırışıyla yüz göz tırmalamak, üst baş yırt­mak­tan... Benim bu ağlamam ise, şefkatin eseridir, acı­madan ibarettir. Merha­met etmeyene, merhamet edilmez!”[1]

    “Göz Ağlar, Kalp Üzülür”

    Peygamber Efendimiz, yukarıdaki dersinden sonra da gözyaşlarına hâkim olamadı. Gözleri yaşla dolunca, “Göz yaş döker, kalp tees­sür duyar. Biz, Yüce Rabbimizin râzı olacağı sözden başkasını söy­lemeyiz”[2]buyurdu ve ilave etti: “Vallahi, ey İbrahim! Senin ayrılığın, bizi fazlasıyla mah­zun etti!”[3]

    Bir erkek evlada doyamamanın hasretli gözyaşlarını akı­tan Efen­dimiz, daha sonra karşısındaki dağa bakarak, “Ey dağ! Eğer ben­deki üzüntü sende olsaydı, muhakkak, yıkılmış, gitmiştin! Fakat biz, Allah’ın bize emrettiğini söyleriz: ‘İnnâ lil­lah ve innâ ileyhi râciûn.’”[4]

    Kabri Başında

    Teçhiz ve tekfininden sonra, en mûtena ve mübarek eller üzerinde Hz. İb­ra­him Bâkî Kabristanı’na götürüldü. Efen­dimiz orada cenaze namazını kıl­dır­dı.

    Kabir hazırlanmıştı. Peygamber Efendimiz, kabirde bir delik gör­dü. Kabri kazanın dikkatini çekti ve oranın kapatılmasını emretti.

    Kabirci, “Yâ Re­sû­lal­lah! O delik mevtaya ne zarar verir, ne de fayda!” de­yin­ce, Kâinatın Efendisi şu dersi verdi:

    “Evet, o, ölüye fayda da vermez, zarar da; ancak dirinin gözüne zarar verir, onu rahatsız eder! Allah, kul bir iş yapınca onu mükem­mel yapmasını ister.”[5]

    Bundan sonra Hz. İbrahim kabre kondu. Resûl-i Kibriya Efendimiz, müba­rek elleriyle gözyaşları arasında kabrin üzerine toprak serpti, su serpti.

    Pey­gam­be­ri­mizin Müslümanları İkazı

    Hz. İbrahim’in vefat ettiği gün güneş tutulmuştu.

    Halk bunun, onun vefatıyla ilgili olduğunu sanarak, “İb­rahim’in ölümü se­bebiyle güneş tutuldu!” dedi.

    Resûl-i Kibriya Efendimiz bunu duyunca, Mescid-i Şerif’e vardı ve Allah’a hamd ve senâdan sonra ashab-ı kirama şu dersini verdi:

    “Ey insanlar! Biliniz ki güneş ve ay, Allah’ın kudret alâmetlerinden ikisidir. Bir kimsenin vefatı veya birinin hayatı sebebiyle tutulmazlar. Bunları tutulmuş gördüğünüzde, hemen mescitlere sığınınız; onlar açılıncaya kadar da Allah’a dua ediniz, namaz kılınız!”[6]

    Bir İşaret

    Hz. İbrahim’in ölümüyle Peygamber Efendimizin çocuklarından sadece kızı Fâtıma hayatta kalmış oluyordu. Bu da onun neslinin hikmete binaen erkekten değil, kadından devam edeceğinin ifadesiydi. Böylece, “Muhammed, erkekle­rinizden hiçbirinin babası değildir; fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur”[7]ayet-i kerimesinin işarî manası da anlaşılmış oluyordu: “Bir kı­sım, şu ayetten şöyle bir işaret-i gaybiyeyi fehmeder ki: Peygamberin (a.s.m.) evlad-ı zükûru [erkek çocukları], ricâl derecesinde kalmayıp, ricâl olarak nesli bir hikmete binaen kalmayacaktır. Yalnız ‘ricâl’ tâbirinin ifadesiyle nisânın [ka­dınların] pederi olduğunu işaret ettiğinden, nisâ olarak nesli devam ede­cektir. Felil­la­hil­hamd, Hz. Fâtı­ma’­nın (r.anha) nesl-i Mübareki, Hasan ve Hüseyin gi­bi iki nu­rani silsilenin bedr-i münevveri, Şems-i Nübüvvet’in mânevî ve maddî neslini idame ediyorlar.”[8]


    __________________________________________________________

    [1]İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 138.
    [2]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 138; Müslim, Sahih, c. 4, s. 1808.
    [3]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 138; Müslim, a.g.e., c. 4, s. 1808.
    [4]Belâzurî, Ensabü’l-Eşref, c. 1, s. 452.
    [5]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 142.
    [6]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 142; Müslim, a.g.e., c. 2, s. 630.
    [7]Ahzab, 40.
    [8]Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 384.

    Yazar: 
    Bugün 29 ziyaretçi (624 klik) kişi burdaydı!
    Sağ Bölüm

    İstatistikler

    Neredeyim: hz ibrahimin vefati

    Bugün Ziyaretçi: 29

    Bugün Tıklama: 624

    Toplam Ziyaretçi: 146514

    Toplam Tıklama: 297921

    Hangi Ülke: us

    Ülke Kodu: us

    Online: Kişi var

    IP Adresi: 216.73.216.186

    Veda Hutbesi

    'Ey İnsanlar!'

    Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.

    'İnsanlar!'

    Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

    'Ashabım!'

    Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir...

    'Ey İnsanlar!'

    Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim...

    'Ey Müminler!'

    Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız...

    'Müminler!'

    Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir...

    'Ey İnsanlar!'

    Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız...

    'İnsanlar!'

    Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkı ile yerine getirdiniz..."

    'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!'

    Anket

    Sayfayı Nasıl Buldunuz?

    Anket sonuçlarını görmek için buraya tıklayın.

    Kırk Hadis

    1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
    ************************
    2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
    ************************
    3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
    ************************
    4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
    **********************
    5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
    *************************
    6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
    ******************************
    7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
    ***************************
    8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
    *************************
    9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
    ***************************
    10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
    ****************************
    11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
    *************************
    12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
    ************************
    13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
    ***********************
    14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

    ************************
    15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
    ************************
    16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
    ************************
    17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
    ************************
    18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
    ************************
    19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
    ************************
    20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
    ************************
    21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
    ************************
    22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
    ************************
    23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
    ************************
    24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
    ************************
    25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
    ************************
    26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
    ************************
    27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
    ************************
    28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

    ************************
    29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
    ************************
    30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
    ************************
    31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
    ************************
    32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
    ************************
    33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
    ************************
    34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

    35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
    ************************
    36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
    ************************
    37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
    ************************
    38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
    ************************
    39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
    ************************
    40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.

    Bağış

    Desteklerinizle değişim yaratabilirsiniz.

    Mobil Uygulama Tanıtımı

    Ravza Radyo'nun mobil uygulamasını indirin.

    Kullanıcı Giriş/Kayıt

    Hadis yükleniyor...

    Sureler Ve Dualar

    Sureler Ve Dualar



    İlahiler

    Ya Nabi Salam Alayka - Maher Zain
    Medine'ye Varamadım - Osman Gündüz
    Gül Yüzüne - Abdurrahman Önül
    Sende Bir Gün Öleceksin - A.Önül
    Nurundan Ya RasulAllah - Ali Kırış
    Beyaz Giyme Toz Olur - Grup Dergah
    Ağla Gözlerim - Hasan Dursun
    Allah'ım Sana Geliyorum - Sedat Uçan
    Seninle Ağlarım - Grup Yürüyüş
    Ey Allah'ım - Sami Yusuf