Yukarı Facebook Twitter Google+ Aşağı
|
TR EN
Ara
Son Dakika: Tasarımınıza yepyeni özellikler ekleniyor! | Daha fazla detay için ziyaret edin...
Sol Bölüm

Namaz Vakitleri

Ravza Takvim

Tarihte Bugün

>Tarihte Bugün

    Günlük Ayet Meali

    Cuma Hutbesi Arşivi

    Esmaül Hüsna

    Dijital Zikir Sayacı

    Tarayıcı Bildirimleri

    Yayın başlayınca bildirim almak için abone olun.

    Hava Durumu

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    sularla ilgili mucizeler

    Sularla İlgili Mucizeler

    Bereketle ilgili mucizelerde de kısmen değindiğimiz gibi, kalabalık cemaatlerin içerisinde gerçekleşen mucizeler, bir tek sahabeden nakledilse bile -eğer yalanlanmamışsa- o mucize haberi tüm o cemaatten gelmiş gibi kabul edilebilir. Hem mucizenin vuku bulduğu cemaatler sahabelerden oluştuğu için, yalanda ittifak etmeleri mümkün değildir. Bu nedenle bu rivayetlerin sıhhatleri noktasında şüphe edilmemelidir.

    Naklettiğimiz diğer mucize rivayetleri gibi, sularla ilgili mucizeler de pek çok sahabeler tarafından rivayet edilmiştir. Sahabelerin rivayet ettiği hadisleri, sayısı binleri bulan tâbiîn alimleri devralmışlar ve onlar da kendilerinden sonra gelenlere aktarmışlardır. Bu şekilde asırlarca dilden dile, elden ele dolaşarak ta günümüze kadar ulaşmıştır. Özellikle Asr-ı saadetten sonraki asra ulaşan hadisler Buhari ve Müslim gibi, hadis ilminin dahi imamlarına ulaşınca onlar tarafından sıhhatli olanlar tespit edilip kaydedilerek gelecek nesillere en güzel şekilde aktarılmıştır. Allah onlardan razı olsun.

    Şimdi sularla ilgili mucizelerden bazılarını nakledelim:

     

    Elinden Pınar Gibi Su Akması Mucizesi - 1

    Buharî, Müslim gibi sahih hadis kaynaklarında yer alan ve Hazreti Enes’den nakledilen bir mucizedir. Hazreti Enes şöyle anlatıyor:

    “Zevra ismi verilen bir yerde, üç yüz kişi kadar, Allah Resulü ile beraber bulunuyorduk. İkindi namazı için abdest almamızı emretti, fakat su bulamadık. Yalnız az bir parça su bulmamızı emretti; bulup getirdik. Mübarek ellerini içine batırdı. Gördüm ki, parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Sonra, orada bulunan üç yüz kişinin tamamı gelip o sudan hem abdest aldılar, hem de su ihtiyaçlarını giderdiler.”[1]

    Bu mucizeyi, Hazreti Enes, üç yüz kişiyi temsil ederek haber veriyor. Mümkün müdür ki, o üç yüz kişi, şu haberi tasdik etmesinler? Hem eğer tasdik etmeseler, yalanlamamaları mümkün müdür?

     

    Elinden Pınar Gibi Su Akması Mucizesi - 2

    Bir başka mucizeyi de Hazreti Cabir bin Abdullah anlatıyor:

    Hudeybiye günü halk susuz kalmış, Resûlullah’ın (asm) önünde bulunan su ibriğinden abdest aldığı sırada O’na (asm) doğru varmışlardı. Resûlullah Aleyhisselam, onlara:

    "Size ne oluyor!" diye sordu.

    "Mahvolduk ey Allah’ın Resulü! Mahvolduk ey Allah’ın Resulü!" dediler.

    Peygamberimiz (asm):

    "Ben sizin aranızda iken, siz mahvolmayacaksınız!" buyurdu.

    "Yâ Rasûlallah! Yanımızda, senin ibriğindekinden başka, ne abdest alacağımız, ne de içeceğimiz su var!" dediler.

    Bunun üzerine, Allah Resulü (asm) elini ibriğin üzerine koydu ve

    "Alınız, Bismillah" buyurdu. Kaynaklardan kaynar gibi, hemen parmaklarının arasından su akmaya başladı! Müslümanlar, ondan hem su içtiler, hem de abdest aldılar.

    Cabir b. Abdullah'a:

    "O zaman siz kaç kişi idiniz?" diye soruldu.

    Cabir:

    "On beş yüz kişi (yani bin beş yüz) idik!" dedi.[2]

    Naklettiğimiz bu mucizeyi rivayet edenler, mânen bin beş yüz kadardırlar. Çünkü, insanın fıtratında, yalana “yalan” demek meyli vardır. Sahabeler ise, sıdk ve doğruluk için, can, mal, baba, anne, kavim ve kabilelerini terk edip, İslam’a her şeylerini feda ettikleri halde bu rivayeti tasdik etmeselerdi mutlaka tasdik etmediklerini söylerlerdi. Hem

    “Benden bilerek yalan bir şey haber veren, Cehennem ateşinden yerini hazırlasın.”[3]

    meâlindeki hadîsin tehdidine karşı, yalana mukàbil sessiz kalmaları mümkün değildir. Demek ki, sessiz kalmaları ile bu mucizeyi tasdik edip, kabul ediyorlar demektir.

     

    Elinden Pınar Gibi Su Akması Mucizesi - 3

    Buvat Gazvesi’nde gerçekleşen bir mucizedir. Buharî, Müslim gibi sahih hadis kaynaklarında nakledilmektedir. Hazret-i Câbir anlatıyor:

    “Allah Resulü (asm) sahabelere “Abdest almaları için seslenin.” diye emir verdi. Fakat sahabeler su olmadığını söylediler. Allah Resulü (asm) “Bir parça su bulunuz.” dedi. Gayet az su getirdik. Sonra, o az su üstüne elini kapadı ve bir şeyler okudu. Ben ne okuduğunu bilmiyorum. Sonra dedi ki: “Kàfilenin büyük su teknesini getir.” Bana getirdiler, ben de Allah Resulü’nün (a.s.m) önüne koydum. O da elini içine koydu, parmaklarını açtı. Ben de o az suyu, mübarek eli üzerine döküyordum. Gördüm ki, mübarek parmaklarından çokça su aktı ve su teknesi doldu. Suya muhtaç olanları çağırdım. Hepsi geldiler, o sudan abdest alıp, içtiler. Sonra ben dedim: “Daha kimse kalmadı.” Allah Resulü (asm) elini kaldırdı; o su teknesi ağzına kadar dolu olarak kaldı.”[4]

    İşte, Peygamberimizin (asm) bu apaçık mucizesi mânen mütevatirdir. Yani yalana ittifakı imkansız olan bir rivayet zinciriyle gelmiştir denilebilir. Çünkü, Hazreti Câbir, bu mucize gerçekleştiği sırada, vazifeli olduğu için, birinci söz onun hakkıdır; o, tüm diğer sahabelerin namına ilân edip haber veriyor. Çünkü o vakit hizmet eden Hazreti Cabir’di, bu yüzden rivayeti aktarmak başta onun hakkıdır. İbni Mes’ud da aynı mucize için diyor ki “Ben gördüm ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın parmaklarından çeşme gibi su akıyor.”[5] Acaba, sahabenin büyüklerinden olan Hazreti Enes, Hazreti Câbir ve İbni Mes’ud gibi sahabelerden oluşan bir cemaat “Ben gördüm.” dese, görmemesi mümkün müdür?

    Şimdi şu yukarıda verdiğimiz üç misali birleştirince, ne kadar kuvvetli bir mucize olduğu anlaşılır.

    Hazreti Mûsâ’nın (as) taştan on iki yerden çeşme gibi su akıtması mucizesi[6], Peygamber Efendimizin (asm) on parmağından musluktan akar gibi suyun akması mucizesinin derecesine çıkamaz. Çünkü, taştan su akması mümkündür; örneklerini dünyada gösterilebilir. Fakat et ve kemikten kevser gibi suyun çoklukla akmasının benzeri yoktur ve olamaz.

     

    Akmayan Çeşmede Gösterilen Mucize

    İmam-ı Mâlik’in muteber hadis kitabı Muvatta’ başta olmak üzere, pek çok sahih hadis kitabında Muaz ibni Cebel gibi meşhur bir sahabeden naklederek bize ulaşan bir mucizedir.

    Hazret-i Muaz ibni Cebel anlatıyor:

    “Tebük Gazvesi’nde bir çeşmeye rast geldik; ip kalınlığında akıyordu. Allah Resulü (asm) “Bir parça o suyu toplayınız.” diye emretti. Toplanılan su avucuna döküldü. Allah Resulü (asm), onunla elini yüzünü yıkadı. Sonra o suyu çeşmeye koyduk. Birden çeşmenin menfezi açılıp çoklukla aktı, bütün orduya kâfi geldi.”

    Hattâ bir râvi olan İmam İbni İshak der ki: “Su akarken toprağın altından gök gürültüsü gibi ses yaparak aktı.” Allah Resulü (asm) bu muziceden sonra Hazreti Muaz’a“Mucize eseri olan bu mübarek su devam edip buraları bağa çevirecek; ömrün varsa göreceksin.” demiştir. Hakikaten dediği gibi olmuştur.[7]

     

    Hudeybiye’de Susuz Kuyudan Su Fışkırtılması Mucizesi

    Buhari’de Hazreti Bera’dan, Müslim’de ise Seleme b. Ekva’dan nakledilen susuz kuyu mucizesidir:

    Berâ b. Âzib'in bildirdiğine göre;“Hudeybiye kuyusunun suyu çekilmiş, içinde bir damla bile su kalmamıştı. Durum Peygamberimize (asm) arzedildi. Peygamberimiz (asm), kuyunun başına gelip oturdu. İçinde biraz su bulunan bir kab istedi. Getirilen su ile abdest aldıktan sonra, ağzını çalkaladı ve içinden, dua etti. Abdest aldığı ve ağzında çal­kaladığı suyu kuyunun içine döktü. Peygamberimizin (asm) emriyle, kuyu, biraz kendi haline bırakıldı. Sonra, kuyu sulandı. Müslümanlar da, Müslümanların hayvanları da, ondan kana kana içtiler. Kuyunun suyundan içenler, 1400 kişi idi.”[8]

    Seleme b. Ekvâ da der ki:

    "Biz, Resûlullah’ın (asm) maiyyetinde Hudeybiye'ye geldik. Biz, o gün, yüzer kişilik on dört bölüktük. Kuyunun yanında, henüz suvarılacak elli koyun da vardı ki, kuyu onları bile sulayamıyor, suya kandıramıyordu. Resûlullah (asm), kuyunun kıyısına oturup dua etti ve ağzına alıp çalkaladığı suyu kuyuya bırakınca, kuyunun suyu yükseldi. Biz ondan hem hayvanları suladık, hem de kendimiz su aldık."[9]

     

    Ordu Bir Seferde Susuz Kalınca...

    Yine Müslim ve İbni Cerîr-i Taberî gibi, hadîsin dâhi imamları başta olarak sahih pek çok hadis kitabı Ebu Katâde’den naklediyorlar ki:

    “Peygamberimiz (asm) çık­tığı bir seferde gecenin sonuna kadar yola devam etti. Sonra mola verip uyudu. Uyandığı zaman, güneş arkasına vurmakta idi. Benim ya­nımdaki abdest suyunu istedi. Ben de kendisine takdim ettim. Onunla abdest aldı, sonra bana dedi ki: "Abdestten arta kalan bu suyu sakla, ileride onun şaşılacak bir hâli olacaktır." Gündüz yola devam edildi, in­sanlar sıcağın altında susuzluktan perîşân oldular. Yetmiş iki kişi idik. (Taberî’nin nakline göre, üç yüz idik.) Hallerini Hz. Peygamber (asm)'e arz ettiler. Peygamberimiz (asm) de kendilerine:"Sizin zannetti­ğiniz gibi, helak olmuş değilsiniz! Şu benim abdest kabımı getiriniz!" buyurdu. Derhal getirildi. O da elini onun içine koydu ve onu dökmeye başladı. Peygamberimiz (asm) döküyor, ben de insanlara su veri­yordum. Yetmiş iki kişi geldiler, içtiler, kaplarını doldurdular. Sonra ben aldım; verdiğim gibi kalmıştı.”[10]

     

    Çölde Bir Kadının Suyunun Bereketlenmesi

    Başta Buharî ve Müslim gibi sahih hadis kaynakları Hazret-i İmran ibni Husayn’dan naklediyorlar ki:

    “Bir seferde, Allah Resulü (asm) ile beraber susuz kaldık. Bana ve Ali’ye dedi ki: “Filân yerde bir kadın, iki kırba suyu hayvana yükletmiş, gidiyor. Alıp buraya getiriniz.” Ben ve Ali beraber gittik; aynı yerde kadını su yüküyle bulduk, getirdik. Sonra emretti: “Bir kaba, bir parça su boşaltınız.” Boşalttık. Bereketle dua etti, ardından, yine suyu o hayvandaki kırbaya koyduk. Sonra dedi ki: “Herkes gelsin, kabını doldursun.” Bütün kàfile geldi, kaplarını doldurdular, içtiler. Ben zannediyordum ki, gittikçe iki kırba doluyor, daha fazlalaşıyordu. Sonra Allah Resulü (asm) ferman etti: “Kadına hurma ve sair şeylerden toplayınız ikram ediniz.” buyurdular. Kadının eteklerini doldurduk. Sonra Allah Resulü (asm) o kadına dedi ki: “Senin suyundan almadık. Cenâb-ı Hak bize hazinesinden su içirdi.”[11]

     

    Bir Yağmur Duası Mucizesi

    Pek çok sahih hadis kaynağında Hazreti Ömer (ra)’den nakledilen bir yağmur duası mucizesidir. Hazreti Ömer (ra) anlatıyor:

    “Tebük Seferi’nde susuz kaldık. Hattâ susuzluktan bazıları devesini keser, içini sıkar, içerdi. Hazreti Ebubekir (ra), Allah Resulü’ne (asm) yağmur duası etmesi için rica etti. Allah Resulü (asm) elini kaldırdı; daha elini indirmeden bulut toplandı, yağmur öyle geldi ki, kaplarımızı doldurduk. Sonra su çekildi. Dönüp baktığımızda yağmurun ordugahtan öteye geçmediğini gördük.” [12]

     

    Ayağını Yere Vurmasıyla Su Çıkması

    Sahabenin büyük alimlerinden Amr bin As’ın oğlu Abdullah’ın torunu olan İmam Şuayb naklediyor ki:

    “Efendimize (asm), peygamberlik vazifesi verilmeden evvel, amcası Ebu Talip ile beraber seyahat ettikleri bir esnada, amcasının susaması üzerine Arafe civarındaki Zilhicaz isimli yere geldiklerinde Allah Resulü ayağını yere vurmuş ve vurduğu yerden su çıkmıştır. Ebu Talib bu sudan içmiştir.”[13]

    Bu hadise olduğu zaman, Efendimiz (asm) henüz peygamberlik vazifesi ile vazifelendirilmediği için, bazı alimler bunun mucize değil bir nevi keramet olduğunu söylemişlerdir. Bugün bile aradan bin küsur sene geçmesine rağmen aynı yerde Arafat çeşmesi bulunmaktadır ve bu kerameti halen devam etmektedir.

     * * *

    Sularla ilgili nakledeceğimiz rivayetleri burada noktalıyoruz. Ancak bilinmelidir ki, sularla ilgili mucizeler, bizim burada naklettiklerimizle sınırlı değildir. İmam Suyuti gibi zatlar, onlarca bu şekildeki mucizeyi kaynakları ve rivayet eden sahabelerin senetleri ile beraber, detaylı bir şekilde yazıp bizlere nakletmişlerdir.

    Naklettiğimiz rivayetlerden ilk yedi tanesi manevi mütevatirdir. Sondaki iki misal, gerçi ilk yedi misal gibi çok ravilerden rivayet edilmemiş olsa bile, özellikle Hazreti Ömer (ra)’dan nakledilen yağmur duası mucizesi, benzer şekilde Bedir Savaşı’nda da yaşandığından[14] ve Bedir’de yaşanan bu mucizeyi Kur’an’ın da haber vermesinden[15] dolayı sıhhatinden şüphe etmemek gerektiği gibi, Hazreti Ömer (ra)’ın Tebük Savaşı’nda vuku bulduğunu söylediği mucize de aynı şekilde vuku bulduğundan şüphe duymamak gerektir. Hem Efendimizin (asm) duasıyla yağmur yağdırılması mucizesi çok defalar vuku bulmuştur. Bu riayetler tek başına mucize türlerinden değerlendirilebilir. Örneğin bazen camide, minber üstünde elini kaldırmış, daha indirmeden yağmış; tevatürle nakledilmiştir.[16]

     


    ____________________________________________

    [1]Buhârî, Vudû’: 32, 46, Menâkıb: 25; Müslim, Fedâil: 45, 6; Nesâî, Tahâret: 60; Ebû Dâvud, Mukaddime: 5; Tirmizî, Menâkıb: 6; Muvatta, Tahâret: 32; Müsned, 3:132, 147, 170, 215, 289; İbni Hibban, Sahih, 8:171; Tirmizî (Ahmed Şâkir), no. 3635.
    [2]Buhârî, Menâkıb: 25; Mağâzî: 35; Tefsir: Fetih Sûresi, 5; Eşribe: 31; Müslim, İmâra: 72, 73; Müsned, 3:329; İbni Hibban, Sahih, 8:110.
    [3]Buharî, İlim: 39; Cenâiz: 33; Enbiyâ: 50; Edeb: 109; Müslim, Zühd: 72; Ebû Dâvud, İlim: 4; Tirmizî, Fiten: 70, İlim: 8, 13; Tefsir: 1; Menâkıb: 19; İbni Mâce, Mukaddime: 4; Dârîmî, Mukaddime: 25, 46; Müsned, 1:70, 78.
    [4]Müslim, Zühd, 74, no. 3013; İbni Hibban, Sahih, 8:159.
    [5]Buhârî, Menâkıb: 25; Tirmizî, Menâkıb: 6; Tirmizî (tahkik: Ahmed Şâkir), 3637; Dârîmî, Mukaddime: 5.
    [6]Bakara 2/60
    [7]Muvattâ, Sefer, 2; Müsned, 2:308, 323, 5:228, 237; İbni Hibban, Sahih, 8:167; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 2:64, 5:236.
    [8]Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 290, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 62, 63; Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 409, 410.
    [9]Ahmed b. Hanbel. Müsned. c. 4. s. 48. Müslim . Sahîh. c. 3. s. 433.
    [10]Müslim, Mesâcid, 311.
    [11]Buharî, Teyemmüm: 6, Menâkıb: 25; Müslim, Mesâcid: 312; Müsned, 4:434-435; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 4:216, 6:130.
    [12]el-Heysemî, el-Mecmeu’z-Zevâid, 6:194; el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 12:353; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:190; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:600; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 2:63; Süyûtî, el-Hasâisü’l-Kübrâ, 2:105.
    [13]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:290; el-Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:29; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 2:15-20; (Ayrıca bk. Buhârî, İstiskâ, 3; Müsned, 2:93).
    [14]İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, 3:328.
    [15]“Sizi temizlemek için üzerinize gökten yağmur indirmişti.” Enfal sûresi, 8/11.
    [16]Buhârî, İstiskâ, 3,6,10,12,13,21; Müslim, İstiskâ, 8-10; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 6:139-146.

    Yazar: 
    Bugün 29 ziyaretçi (641 klik) kişi burdaydı!
    Sağ Bölüm

    İstatistikler

    Neredeyim: sularla ilgili mucizeler

    Bugün Ziyaretçi: 29

    Bugün Tıklama: 641

    Toplam Ziyaretçi: 146514

    Toplam Tıklama: 297937

    Hangi Ülke: us

    Ülke Kodu: us

    Online: Kişi var

    IP Adresi: 216.73.216.186

    Veda Hutbesi

    'Ey İnsanlar!'

    Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.

    'İnsanlar!'

    Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

    'Ashabım!'

    Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir...

    'Ey İnsanlar!'

    Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim...

    'Ey Müminler!'

    Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız...

    'Müminler!'

    Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir...

    'Ey İnsanlar!'

    Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız...

    'İnsanlar!'

    Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkı ile yerine getirdiniz..."

    'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!'

    Anket

    Sayfayı Nasıl Buldunuz?

    Anket sonuçlarını görmek için buraya tıklayın.

    Kırk Hadis

    1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
    ************************
    2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
    ************************
    3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
    ************************
    4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
    **********************
    5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
    *************************
    6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
    ******************************
    7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
    ***************************
    8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
    *************************
    9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
    ***************************
    10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
    ****************************
    11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
    *************************
    12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
    ************************
    13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
    ***********************
    14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

    ************************
    15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
    ************************
    16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
    ************************
    17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
    ************************
    18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
    ************************
    19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
    ************************
    20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
    ************************
    21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
    ************************
    22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
    ************************
    23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
    ************************
    24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
    ************************
    25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
    ************************
    26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
    ************************
    27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
    ************************
    28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

    ************************
    29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
    ************************
    30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
    ************************
    31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
    ************************
    32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
    ************************
    33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
    ************************
    34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

    35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
    ************************
    36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
    ************************
    37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
    ************************
    38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
    ************************
    39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
    ************************
    40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.

    Bağış

    Desteklerinizle değişim yaratabilirsiniz.

    Mobil Uygulama Tanıtımı

    Ravza Radyo'nun mobil uygulamasını indirin.

    Kullanıcı Giriş/Kayıt

    Hadis yükleniyor...

    Sureler Ve Dualar

    Sureler Ve Dualar



    İlahiler

    Ya Nabi Salam Alayka - Maher Zain
    Medine'ye Varamadım - Osman Gündüz
    Gül Yüzüne - Abdurrahman Önül
    Sende Bir Gün Öleceksin - A.Önül
    Nurundan Ya RasulAllah - Ali Kırış
    Beyaz Giyme Toz Olur - Grup Dergah
    Ağla Gözlerim - Hasan Dursun
    Allah'ım Sana Geliyorum - Sedat Uçan
    Seninle Ağlarım - Grup Yürüyüş
    Ey Allah'ım - Sami Yusuf