Yukarı Facebook Twitter Google+ Aşağı
|
TR EN
Ara
Son Dakika: Tasarımınıza yepyeni özellikler ekleniyor! | Daha fazla detay için ziyaret edin...
Sol Bölüm

Namaz Vakitleri

Ravza Takvim

Tarihte Bugün

>Tarihte Bugün

    Günlük Ayet Meali

    Cuma Hutbesi Arşivi

    Esmaül Hüsna

    Dijital Zikir Sayacı

    Tarayıcı Bildirimleri

    Yayın başlayınca bildirim almak için abone olun.

    Hava Durumu

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    peygamber efendimizin annesine getirilmesi

    Peygamber Efendimizin Annesine Getirilmesi

    Saadet Güneşi, ömrünün dört yılını geride bırakmış, oldukça gür­büzleşmiş ve gelişmişti.

    Zâtında görülen gariplikler, hele göğsünün yarılması hadisesi, Hz. Ha­lî­me’yi bütün bütün düşündürmeye ve telâşlandırmaya başladı. Hatta artık en­di­şe duyuyordu. Canı gibi sevdiği Efendimizin ba­şına hoş olmayan herhangi bir hadisenin gelmesinden korkuyordu.

    İşte, bu düşünce, endişe ve korku, Halîme ve kocası Hâris’i şu ka­rarı al­maya mecbur etti:

    “Başına bir iş gelmeden, bu yavruyu annesine teslim et­me­liyiz!”

    Halîme’nin içi cayır cayır yanıyordu, ama ne yapabilirdi ki?

    Nihayet, Nur Çocuk kendisine muvakkaten emanet edil­mişti! Emanete el koyacak hali yoktu ya!

    Sa’doğulları yurduna dört sene ışık saçan Saadet Güneşi, şimdi süt annesi tarafından Mekke’ye getiriliyordu. Burada bir başka haş­met­le, bambaşka bir azametle dünyaya ışık saçsın diye!

    Halîme ve kocası Mekke’ye gece girdiler. Bir ara Sevgili Efendimiz, gözler­den kayboldu. Halîme ve kocasında bir telâş başladı. Bütün aramalara rağmen onu bulamadılar. Gidip, dedesi Ab­dül­mut­ta­lib’e haber verdiler.

    Nur torununun kaybolduğunu haber alan şefkatli dede, birden şaşkına dön­dü. Üzgün ve telâşlı, aramaya koyuldu. Fakat ortalıkta Efendimiz görün­mü­yor­du. Ab­dül­mut­ta­lib, çaresiz, el­lerini açarak yalvardı: “Allahım! Ne olur Mu­hammed’imi bana geri ver!”

    Bu arada iki kişi, yanlarında bir çocukla görünüverdiler. Bunlar, Varaka b. Nevfel ve bir arkadaşı ile Peygamber Efendimiz idiler. Ab­dül­mut­ta­lib, hasre­ti­ni çektiği Saadet Güneşini bağrına bastı, doyasıya kokladıktan sonra boynuna bindirdi. Doğruca Kâbe’ye giderek onunla birlikte tavafta bulundu. Sonra da Sevgili Peygamberimizi götürüp annesine teslim etti.[1]

    Bilâhare, Ab­dül­mut­ta­lib, sevgili torununa kavuşmanın sevinç ve saadet bayramını kutlamak üzere, kurbanlar kes­tirerek Mekkelilere güzel bir ziyafet çekti.

    Artık Peygamber Efendimiz, aziz annesinin sıcak kucağında, şefkatli kolları arasında, mesut ve mütevazı evin­de idi.

    Sütanne Halîme, Saadet Güneşini Mekke’de bırakıp yurduna dön­dü. Fakat ne o Efendimizi, ne de Efendimiz onu hayatı boyunca unutmadı. Kendisini dört sene gibi uzun bir zaman kucaklayan ve saran kollara karşı hürmetini, saygısını hiçbir zaman yitirmedi. Onu, her gördüğünde, “Anneciğim!” diye, saygı ve hürmetle çağırır, kendisine ihsan ve ikramda bulunurdu. İhtiyacının olup olmadığını sorar, varsa hemen gidermeye çalışırdı.

    Aradan uzun zaman geçecek, yine Sa’doğulları yurdunu, bir yıl, kıtlık ve kuraklık saracak. Bu kıtlık ve kuraklığın dehşetine dayanamayan Halîme, çıkıp Mekke’ye gelecek ve Resûl-i Ekrem Efendimizle görüşmek isteyecektir.

    Kâinatın Efendisiyle görüşen Halîme, kendisine yurdundaki kıtlık ve ku­rak­lıktan şikayet eder. Zengin ve zengin olduğu kadar da kadîrşinas ve ha­yır­sever olan pâk zevcesi Hz. Hatice, derhal Halîme’ye kırk koyun, binmek ve yüklerini taşımak için bir de deve verir.

    Yine bir hayır ve vefa örneği: Efendimizin süt kardeşlerinden biri de Şeyma idi. Sa’doğulları yurdunda, Şeyma ile çok tatlı günler geçmişti.

    Bu tatlı hatıralardan seneler sonra, Huneyn Savaşı’nda, Şey­ma da, Müslü­manlar tarafından alınan esirler arasındaydı. Şey­ma, ken­disini tanıtınca, bir kız kardeşe gösterilmesi gereken alâkanın en üstününe Peygamber Efendimiz tara­fından mazhar oldu.

    Peygamber Efendimiz, Sa’doğulları yurdunda sütanne Halîme’­nin yanında geçen günlerinin hatıralarını ashabına zaman zaman anlatır ve şöyle derdi:

    “Ben, aranızda en halis Arabım. Çünkü Ku­reyşliyim. Aynı zamanda, Benî Sa’d b. Bekir yanında süt emdim ve li­sanım da onların lisanıdır.”[2]

    Peygamber Efendimiz Annesinin Yanında

    Nebiyy-i Muhterem Efendimiz, süt annesi Halîme tarafından annesi Hz. Âmine’ye teslim edildiğinde dört yaşını bitirmiş, beş yaşına ayak basmıştı.

    Takvim yaprakları, Milâdî 575 yılını gösteriyordu.

    Aziz annenin kalbine, henüz evliliklerinin ilk aylarında ebedî âleme göç eden kocası Abdullah’ın ayrılık acısı, ızdıraptan bir yumak gibi oturmuştu. Bu ızdırabı az da olsa hafifleten tek teselli kaynağı vardı: Biricik oğlu Muhammed (a.s.m.).

    Hz. Âmine, olanca şefkat ve muhabbetiyle nur yavrusunu sarmaya çalışı­yor, ona babadan yetim kalışın da acısını bu şekilde hatırlatmamaya gayret edi­yordu!

    Peygamber Efendimiz, Mekke’deki mütevazı evin ışığıydı, bereketiydi, gülüydü, huzur ve sevinci idi. Bu küçük yaşta bile annesine yardım etmekten asla geri durmuyordu. Hele, temizliğe dikkat edişine aziz annesi hayrandı!

    O, sadece annesine karşı değil, tanıdıklarının hepsine karşı yardımsever ve hürmetkâr idi. Arkadaşlarının yardımına koşmaktan zevk alırdı. Bu sebeple, arkadaşları da onu sever, sayar ve kendisiyle gezip dolaşmaya adeta can atar­lardı.

    Evet, Cenab-ı Hak, peygamberlik yüksek ve kutsî vazifesiyle me­mur ede­ceği resûlünü, böylece en güzel şekilde büyütüyor ve en mükemmel surette terbiye ediyordu!

    Baba Kabrini Ziyaret

    Kâinatın Efendisi, altı yaşında.

    Bu sırada Hz. Âmine’nin içine Medine’yi ziyaret arzusu doğdu. Maksadı; Ab­dül­mut­ta­lib’in annesi tarafından kendilerine dayı gelen Adiyy b. Neccaro­ğullarını görmek, hem de orada medfun bulunan bahtiyar kocasının kabrini zi­ya­ret etmekti.

    Bu maksatla hazırlıklar yapıldı. Günü gelince Mekke’den biricik oğlu ve dadısı Ümmü Eymen’le birlikte hareket etti. Âmine’nin âlemi şen ve neşeli ol­ması lâzım gelirken, bilâkis hüzünle kaplı idi. Sanki bir daha bu mukaddes beldeye ve bu Saadet Güneşinin doğuşuna sahne olan mübarek eve kavuşma­yacakmış gibi, tekrar tekrar dönüp Mekke’ye bakıyordu!

    Mevsimin en sıcak günlerinde yaptıkları yorucu bir yol­cu­luktan sonra Me­dine’ye vardılar. Efendimizin dayısı oğul­larından Nabi­ga’nın evine indiler.

    Hz. Âmine, bu evin avlusunda bulunan aziz kocasının kabrinin başına göz­yaşları içinde yıkılıverdi. Gözyaşları, Abdullah’ın kabrinin toprağını bol bol su­ladı.

    Peygamber Efendimiz de, ilk defa ruhunda yetimliğin acısını bu manzara karşısında duydu. O da, muhterem pede­rinin kabrine damla damla gözyaşı serpti.

    Sanki bu damlalar, Hz. Abdullah’a bir gül demeti yerine tak­dim ediliyordu!

    PEYGAMBERİMİZİN, YAHUDİ ÂLİMLERİNİN DİKKATİNİ ÇEKMESİ

    Medine’de geçirdikleri tatlı günlerinin birinde, Peygamberimiz, dadısı Üm­mü Eymen’le kaldıkları evin kapısı önünde oturuyordu. Oradan geçen ruhanî kı­yafetinde iki Yahudi, birden dikkatlerini onun üzerine diktiler. Peygamberi­miz, bu bakışlardan rahatsız olmuş gibi içeri girdi.

    Yahudiler, geçip gitmediler ve Ümmü Eymen’e yaklaşarak sordular: “Bu ço­cuğun adı nedir?”

    Ümmü Eymen, onları tanımıyordu. Art niyetli olabilirler ihtimâlini göz önünde bulundurarak, “Niçin soruyorsunuz?” de­di.

    Adamlar itimat telkin eder konuştular: “Bizim tanıdığımız bir çocuğa ben­ziyor da onun için sorduk. Lûtfen söy­ler misiniz, onun adı nedir?”

    Ümmü Eymen, davranışlarından ve konuşmalarından pek korkulacak kim­se­ler olmadığı kanaatine varınca, “Onun adı Ahmed’­dir” dedi.

    İki Yahudi, bu cevap üzerine, aradıklarını bulmuş gibi bir­birlerine tebes­sümle bakıştılar. Sonra içlerinden biri, Ümmü Ey­men’e yalvardı: “Ne olur, onu buraya biraz çağırır mısın?”

    Ümmü Eymen, tekrar tereddüde kapıldı. Neden, niçin isti­yor­lar­dı? Fakat adam bu tereddüdü şu sözleriyle izale etti:

    “Bizler” dedi. “İyilikten başka bir şey düşünmeyen insanlarız. Kimseye za­rar vermeyiz. Allah için onu seviyoruz ve senden, çağırmanı istiyoruz.”

    Ümmü Eymen, arzularını reddetmedi. İçeri girdi. Biraz sonra Pey­gamberi­mizle birlikte çıkıp geldi.

    Peygamberimizi görür görmez iki Yahudi de yerlere kadar eğildiler. Sonra da sevgi ve hürmet karışığı bir eda içinde Efendimize yaklaştılar. Onu tepeden tırnağa süzdüler. Sonra sır­tını açtılar, baktılar.

    Her ikisinin heyecan ve hayretleri gözlerinden okunuyordu. Biri­nin diğe­rine şöyle dediğini, Ümmü Eymen duydu:

    “İşte, bu çocuk, bu ümmetin peygamberidir! Bu şehir de onun hic­ret ede­ce­ği yerdir. Bu memlekette çok şiddetli savaşlar, hicretler ve büyük işler ola­cak­tır.”[3]

    Bu sözlerinden sonra ikisi de uzaklaşıp gittiler.

    Yine rivayete göre Resûl-i Ekrem Efendimiz yüzmeyi, bu ziyareti esnasında Benî Neccâr Kuyusu denilen suda öğrenmiştir.[4]


    ___________________________________________________________________

    [1] İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 176.
    [2] İbn Hişam, a.g.e., c. 1, s. 176; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 113; Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 96.
    [3] İbn Sa’d, Tabakat, c, 1, s. 116.
    [4] İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 116.

    Yazar: 
    Bugün 29 ziyaretçi (754 klik) kişi burdaydı!
    Sağ Bölüm

    İstatistikler

    Neredeyim: peygamber efendimizin annesine getirilmesi

    Bugün Ziyaretçi: 29

    Bugün Tıklama: 754

    Toplam Ziyaretçi: 146514

    Toplam Tıklama: 298049

    Hangi Ülke: us

    Ülke Kodu: us

    Online: Kişi var

    IP Adresi: 216.73.216.186

    Veda Hutbesi

    'Ey İnsanlar!'

    Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayız.

    'İnsanlar!'

    Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.

    'Ashabım!'

    Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir...

    'Ey İnsanlar!'

    Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim...

    'Ey Müminler!'

    Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız...

    'Müminler!'

    Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir...

    'Ey İnsanlar!'

    Rab'biniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız...

    'İnsanlar!'

    Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Sahabe-i Kiram hep birden şöyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkı ile yerine getirdiniz..."

    'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!'

    Anket

    Sayfayı Nasıl Buldunuz?

    Anket sonuçlarını görmek için buraya tıklayın.

    Kırk Hadis

    1-Âfetü’l ilmi en nisyanü: İlmin afeti unutmaktır.
    ************************
    2-Ettuhuru şatru’l iman: Temizlik imanın yarısıdır.
    ************************
    3-A’kilhâ ve tevekkel: (Deveyi) bağla ve tevekkül et.
    ************************
    4-Sûmû tesihhû: Oruç tutun, sıhhat bulun.
    **********************
    5-Es-salâtü imâdü’d dini: Namaz dinin direğidir.
    *************************
    6-Talebü’l helali cihadün: Helal peşinde koşmak cihaddır.
    ******************************
    7-El-kelimü’t tayyibetü sadakatün: Güzel söz sadakadır.
    ***************************
    8-El cennetü tahte zılâli’s süyuf: Cennet kılıçların gölgesi altındadır.
    *************************
    9-El mecalisü bi’l emaneti: Meclislerdeki sözler emanettir.
    ***************************
    10-Ed-dellü alel hayri kefailihi:Hayra vesile olan yapan gibidir.
    ****************************
    11-El cennetü dâr-ül eshıya: Cennet cömertler yurdudur.
    *************************
    12-Es- savmü nısf’us sabr: Oruç sabrın yarısıdır.
    ************************
    13-Es sabru nısf’ul iman: Sabır imanın yarısıdır.
    ***********************
    14-Et tebessümü sadakatun: Tebessüm etmek sadakadır.

    ************************
    15-Es sabru miftahul ferec: Sabır, başarının anahtarıdır.
    ************************
    16-Es sabru ınde sadmetül ula: Sabır, musi,betin ilk anındakidir.
    ************************
    17-Efdalü’l ibadeti edvamuha: İbadetin efdali devamlı olanıdır.
    ************************
    18-El Kur’anü hüved deva: Kur’an, sırf devadır.
    ************************
    19-Men samete reca: Dilini tutan kurtuldu.
    ************************
    20-Re’sü’l hikmeti mehafetullah: Hikmetin başı Allah korkudur.
    ************************
    21-El idetü atiyyetün: Vaad edilen verilmelidir.
    ************************
    22-Ed duaü silahu’l mümin: Dua müminin silahıdır.
    ************************
    23-İsmah yusmah leke: Müsamaha et ki sende göresin.
    ************************
    24-Es salatü nur’ul mümin: Namaz müminin nurudur.
    ************************
    25-En nedametü tevbetün: Pişmanlık tövbedir.
    ************************
    26-El mescidü beytü külli takiyyin: Mescid, takva sahiplerinin evidir.
    ************************
    27-Ed dinü en nasiha: Din nasihattir.
    ************************
    28-Ed duaü hüvel ibadetü: Dua ibadettir.

    ************************
    29-El cümuatü haccü’l mesakin: Cuma fakirlerin haccıdır.
    ************************
    30-Hüsnü’s suali nısfu’l ilim: Güzel soru, ilmin yarıdır.
    ************************
    31-Es selamü kable’l kelam: Önce selam, sonra kelam.
    ************************
    32-İzâ gadibte fe’skut: Öfkelendiğinde sus.
    ************************
    33-Kesretü’d dahiki tumitül kalb: Çok gülmek kalbi öldürür.
    ************************
    34-Es savmu cünnetün: Oruç kalkandır.

    35-Es subhatü temneu’r rızk: Sabah uykusu, rızka engeldir.
    ************************
    36-El hamrü ummü’l habais: İçki, kötülüklerin anasıdır.
    ************************
    37-Zina’l uyûni en nazaru: gözlerin zinası bakmaktır.
    ************************
    38-El kanâatü mâlün la yenfedü: Kanaat bitmez bir sermayedir.
    ************************
    39-El hayaü minel iman: Hayâ(utanma duygusu) imandandır.
    ************************
    40-El mer’ü ala dini halilihi: Kişi, arkadaşının dini üzeredir.

    Bağış

    Desteklerinizle değişim yaratabilirsiniz.

    Mobil Uygulama Tanıtımı

    Ravza Radyo'nun mobil uygulamasını indirin.

    Kullanıcı Giriş/Kayıt

    Hadis yükleniyor...

    Sureler Ve Dualar

    Sureler Ve Dualar



    İlahiler

    Ya Nabi Salam Alayka - Maher Zain
    Medine'ye Varamadım - Osman Gündüz
    Gül Yüzüne - Abdurrahman Önül
    Sende Bir Gün Öleceksin - A.Önül
    Nurundan Ya RasulAllah - Ali Kırış
    Beyaz Giyme Toz Olur - Grup Dergah
    Ağla Gözlerim - Hasan Dursun
    Allah'ım Sana Geliyorum - Sedat Uçan
    Seninle Ağlarım - Grup Yürüyüş
    Ey Allah'ım - Sami Yusuf