//-->


աաա.ʀǟʋʐǟ-ʀǟɖʏօ.Ʈʀ .ɢɠ İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı
Toplist Ziyaretçi Defteri Anasayfa
Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

Üye Panelİ

Forum Girisi
Kullanıcı adı:
Sifre:
Şifremi Unuttum | Kayıt Ol

B-S REKLAM

CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı
CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı

Anket

    • Sayfayı Nasıl Buldunnuz ?
      Gayet Güzel
      İyi
      Normal
      İdare eder
      Kötü

      (Sonucu göster)
  • Etİketler

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    Dost Sİteler

    Dini Bilgiler



    BAŞLIK

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    İLETİŞİM

    BİZE ULAŞIN
    Geri dönüşüm için lütfen bir adres bırakın!
    E-mail adresin:
    İsmin:
    Mesajın:

    SPONSOR REKLAM

    Esma'ul Hüsna







      "O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sanini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Hasr-24)"


      ALLAH
      (Varligi zorunlu olan ve bütün övgülere layik bulunan zatin özel ve en kapsamli adi)


      RAHMÂN
      (Bagislayan, esirgeyen)


      RAHÎM
      (Aciyan, esirgeyen)


      MELIK
      (Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi)


      KUDDÛS
      (Her eksiklikten münezzeh)


      SELÂM
      (Esenlik veren)


      MÜ'MIN
      (Güven veren, vaadine güvenilen)


      MÜHEYMIN
      (Kainatin bütün islerini gözetip yöneten)


      AZÎZ
      (Yenilmeyen yegane galip)


      CEBBÂR
      (Iradesini her durumda yürüten, yaratilmislarin halini iyilestiren)


      MÜTEKEBBIR
      (Azamet ve yüceligini izhar eden))


      HÂLIK
      (Takdirine uygun bir sekilde yaratan)


      BÂRI'
      (Bir model olmaksizin canlilari yaratan)


      MUSAVVIR
      (Sekil ve özellik veren)


      GAFFÂR
      (Daima affeden, tekrarlanan günahlari bagislayan)


      KAHHÂR
      (Yenilmeyen, yegane galip)


      VEHHÂB
      (Karsilik beklemeden bol bol veren)


      REZZÂK
      ((Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren)


      FETTÂH
      (Iyilik kapilarini açan, hakemlik yapan)


      ALÎM
      (Hakkiyla bilen)


      KÂBID
      (Rizki tutan, canlilarin ruhunu alan)


      BÂSIT
      (Rizki genisleten, ruhlari bedenlerine yayan)


      HÂFID
      (Alçaltan, zillete düsüren)


      RÂFI'
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MUIZ
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MÜZIL
      (Alçaltan, zillet veren)


      SEMI'
      (Isiten)


      BASÎR
      (Gören)


      HAKEM
      (Son hükmü veren)


      ADL
      (Mutlak adalet sahibi, asiriliga meyletmeyen)


      LATÎF
      (Yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan)


      HABÎR
      (Her seyin iç yüzünden haberdar olan)


      HALÎM
      (Acele ile ve kizginlikla muamele etmeyen)


      AZÎM
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      GAFÛR
      (Bütün günahlari bagislayan)


      SEKÛR
      (Az iyilige çok mükafat veren)


      ALÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      KEBÎR
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      HAFÎZ
      (Koruyup gözeten ve dengede tutan)


      MUKÎT
      (Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)


      HASÎB
      (Kullarina yeten, onlari hesaba çeken)


      CELÎL
      (Azamet sahibi)


      KERÎM
      (Fazilet türlerinin hepsine sahip)


      RAKÎB
      (Gözetleyip kontrol eden)


      MÜCÎB
      (Dileklere karsilik veren)


      VÂSI'
      (Ilmi ve merhameti herseyi kusatan)


      HAKÎM
      (Bütün emirleri ve isleri yerli yerinde olan)


      VEDÛD
      (Çok seven, çok sevilen)


      MECÎD
      (Sanli, serefli)


      BÂIS
      (Ölümden sonra dirilten)


      SEHÎD
      (Her seyi gözlemis olarak bilen)


      HAK
      (Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan)


      VEKÎL
      (Güvenilip dayanilan)


      KAVÎ
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      METÎN
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      VELÎ
      (Yardimci ve dost)


      HAMÎD
      (Övülmeye layik)


      MUHSÎ
      (Her seyi tek tek ve bütün ayrintilariyla bilen)


      MÜBDI'
      (Ilkin yaratan)


      MUÎD
      (Tekrar yaratan)


      MUHYÎ
      (Can veren)


      MÜMÎT
      (Öldüren)


      HAY
      (Ebedi hayatta diri)


      KAYYÛM
      (Her seyin varligi kendisine bagli olup kainati idare eden)


      VÂCID
      (Diledigini diledigi zaman bulan bir müstagni)


      MÂCID
      (Sanli, serefli)


      VÂHID
      (Bölünüp parçalara ayrilmamasi ve benzerinin bulunmamasi anlaminda tek)


      SAMED
      (Arzu ve ihtiyaçlari sebebiyle herkesin yöneldigi ulular ulusu bir müstagni)


      KÂDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKTEDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKADDIM
      (Öne alan)


      MUAHHIR
      (Geriye birakan)


      EVVEL
      (Varliginin baslangici olmayan)


      ÂHIR
      (Varliginin sonu olmayan)


      ZÂHIR
      (Varligini ve birligini belgeleyen birçok delilin bulunmasi açisindan asikar)


      BÂTIN
      (Zatinin görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açisindan gizli)


      VÂLÎ
      (Kainata hakim olup onu yöneten)


      MÜTEÂLÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      BER
      (Iyilik eden, vaadini yerine getiren)


      TEVVÂB
      (Kullarini tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)


      MÜNTAKIM
      (Suçlulari cezalandiran)


      AFÜV
      (Hiçbir sorumluluk kalmayacak sekilde günahlari affeden)


      RAÛF
      (Sefkatli)


      MÂLIKÜ'L-MÜLK
      (Mülkün sahibi)


      ZÜ'L-CELÂLI ve'l-IKRAM
      (Azamet ve kerem sahibi)


      MUKSIT
      (Adaletle hükmeden)


      CÂMI'
      (Toplayip düzenleyen, kiyamet günü hesaba çekmek için mahlukati toplayan)


      GANÎ
      (Her seyden müstagni, kendi disinda her sey O'na muhtaç)


      MUGNÎ
      (Zenginlik verip tatmin eden)


      MÂNI'
      (Dilemedigi seyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü seylere engel olan)


      DÂR
      (Zarar veren)


      NÂFI'
      (Fayda veren)


      NÛR
      (Nurlandiran, nur kaynagi)



      HÂDÎ
      (Yol gösteren, murada erdiren)


      BEDÎ'
      (Esi ve örnegi olmayan, sanatkarane yaratan)


      BÂKÎ
      (Varliginin sonu olmayan)


      VÂRIS
      (Varliginin sonu olmayan)


      RESÎD
      (Bütün isleri isabetli ve hedefine ulasici, irsad edici)


      SABÛR
      (Çok sabirli)


      ©RavzaRadyo.Tr.Gg
      ALLAH c.c En Güzel Isimleri

    Veda Hutbesi





      Veda Hutbesi

      Bismillahirrahmanirrahim

      EY İNSANLAR!

      Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

      İNSANLAR!

      Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


      ASHABIM!

      Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


      ASHABIM!

      Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

      ASHABIM!

      Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


      İNSANLAR!

      Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

      İNSANLAR!


      Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

      hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


      MÜ'MİNLER!


      Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

      MÜ'MİNLER!

      Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


      ASHABIM!

      Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

      İNSANLAR!

      Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

      İNSANLAR!

      Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

      İNSANLAR!

      Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

      "-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!


    İstatistikler

      İstatistikler

      Nerdeyim: Vefati
      Bugün Ziyaretçi: 77
      Bugün Tıklama: 146
      Toplam Ziyaretçi: 116300
      Toplam Tıklama: 240710
      Hangi Ülke: us
      Ülke Kodu: us
      Online: Kişi var
      3.15.222.195

    .: Günün Ayeti :.

    .: Günün Hadis-i Şerif-i :.

    .: Günün Sözü :.

         

    Ravza-Radyo =>Vefati

    yazarYazar: Ravza-Radyo | tarihTarih: |

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    Vefati

    Alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.)'a hamd olsun. Salatü selam alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve tüm inananlarin üzerine olsun.

    Nur-i Muhammed (s.a.v)-Vefatı

    Hicretin onuncu yilinda Rasülullah (s.a.), yüz binden daha fazla müslümanla birlikte Medine'den hacc için hareket etti. Bu hacc esnasinda Arafat dagi yaninda, Islâm'in anayasasi kabul edilen veciz ve ölümsüz hutbesini iradetti. Bu hutbesinde, Islâm'in temel ilke ve kaidelerini beyan ederek, insanlar arasinda fark gözetmeyen bir esitlik ilan etti. Söyle diyordu:

    "Ey nas! Biliniz ki Rabbiniz birdir, babaniz birdir. Hepiniz Adem'densiniz. Adem de topraktandir. Allah yaninda en üstününüz, O'ndan en çok korkaninizdir. Arab'in, Arab olmayana üstünlügü yoktur; üstünlük ancak takva iledir."

    Kur'ân-i Kerim'in nüzûlü de Maide sûresinin 3. ayetindeki, "Bugün size, dininizi kemale erdirdim, size olan nimetimi tamamladim ve size din olarak Islâm'i seçtim." kavl'i serifinin nazil olmasiyla tamamlanmisti.

    Veda Hacc'inin üzerinden henüz üç ay geçmemisti ki, Rasülullah (s.a.) atesli bir hummaya yakalandi. Onun hastaliginin siddetlendigini gören Ensar, Mescidi Nebî'de toplanmislardi. Fadl b. Abbas ve Ali b. Ebi Talib, bu durumu Peygamber Efendimize ulastirdilar. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Ali, Abbas ve Fadl'a dayanarak Ensarin huzuruna çikti. Basi sariliydi. Minber'in alt basamaginda oturdu, Allah'a hamd ve senadan sonra söyle hitap etti; "Ey nas! Duydum ki, siz peygamberinizin ölmesinden korkuyormussunuz. Allah'in benden önce gönderdigi peygamberlerden ebedî yasayan biri var mi ki, ben sizin içinizde ebedî kalayim? Bilesiniz ki, elbette ben Rabbime kavusacagim, siz de bana ulasacaksiniz. Size, ilk muhacirlere hayirli davranmanizi vasiyet ederim. Bütün muhacirler de birbirlerine karsi hayirli olsunlar. Allahu Teâlâ söyle buyurur; "Asra (yani peygamberlik çagina, yahut bütün zamana veya ikindi namazina) andolsun ki, insan ziyan içindedir. Ancak inanip iyi isler yapanlar, birbirlerine hakki tavsiye edenler ve birbirlerine sabri tavsiye edenler baska" (onlar ziyandan kurtulmuslardir.) Her is, Allah'in izniyle, iradesiyle cereyan eder. Siz olacak seylerin sirasini degistiremezsiniz, Allahu Teâla sizden birinizin acelesiyle, acele davranmaz. Allah'in iznine, iradesine galebe etmege çalisanlar, en sonu maglub olurlar. Allah'i aldatmak isteyenler de muhakkak aldanirlar. Nitekim o, söyle buyurur: "Demek is basina gelecek olursaniz, yeryüzünde bozgunculuk çikaracak ve akrabalik baglarini koparacaksiniz. "

    "Ey nâs! Size Ensar halkina da hayirli olmanizi vasiyet ederim, çünkü onlar sizden önce iman yurdunu hazirlamislardir. Onlara iyi muamele ediniz. Onlar sizi kendi mahsullerine ortak etmediler mi? Evlerini sizinle paylasmadilar, sizi vaktiyle evlerinde agirlamadilar mi? Kendileri ihtiyaç içinde olduklari halde, her hususta sizi nefislerine tercih etmediler mi? O halde (ey muhacirler!) sizden biriniz iki adam arasinda hakemlik yapmak görevine getirilirse Ensarin iyilik edenlerine teveccüh ve ikram etsin, fenalik yapanlarin kusurlarindan da vazgeçsin. Biliniz ki, kendinizi onlara tercih edemezsiniz. Biliniz ki, ben size karsi çok merhametliyim, yine biliniz ki, ben Rabbime kavusacagim, sizler de bana kavusacaksiniz. Bulusacagimiz yer, Kevser havuzunun kenaridir. Benimle havuz kenarinda bulusmak isteyenler dillerini gerekli olan seylerin disindaki bos seylerden çeksinler."

    Rasülullah (s.a.), 13 Rebiülevvel h. 11 (8 Haziran 632) pazartesi günü ruhunu teslim etti. Risaleti tebligi etmis, kendisine verilen emaneti en mükemmel bir sekilde yerine getirmis olarak ömrünün 63'ünde Rabbimizin rahmetine kavustu.

    Rasülullah'in vefat haberi, müslümanlar üzerinde müthis bir tesir icra etti, öyle ki büyük bir saskinliga düserek peygamberlerin de, diger insanlar gibi öleceklerini bildiren ayetleri bile unuttular. Kilicini çekip dikilen Ömer b. Hattâb, Rasülullah'in öldügünü söyleyenleri ölümle tehdit ediyor ve söyle diyordu: "Münafiklardan bir adam, Rasülullah'in vefat ettigini zannetmistir. Hayir vallahi! O ölmedi, lakin Musa'nin gittigi gibi, dönmek üzere Rabbine gitti. Vallahi Rasülullah dönecek ve öldügünü söyleyenlerin ellerini kesecektir."

    Rasülullah'in vefatini duyan Hz. Ebubekir, Mescid'in önüne geldiginde Ömer hâlâ, halka bir seyler söylüyordu. O, bunlara aldirmaksizin dogruca Rasülullah'in bulundugu odaya girdi. Üzerindeki örtüyü kaldirarak söyle dedi: "Babam ve anam yoluna feda olsun ya Rasülellah! Ölümünde de, diriyken oldugu gibi ne kadar güzel ve temizsin. Senin ölümünle, hiçbir peygamberin ölümüyle kesilmemis olan peygamberlik son bulmustur. Sanin ve serefin o derece büyük, o kadar güzel vasiflara sahibsin ki, tanitilmak ve üzerine aglanmaktan münezzehsin. Ya Rasülellah! Ölümünle insanlara teselli oldun, zira nübüvvet özelliklerinle hususiyet kazanmis olmana ragmen ölüm sana da yetisti. Ölümle o derece umumilestin ki, ölümlü olmakta hepimiz seninle esit olduk. Kendin tercih etmemis olsaydin, ölümün nefislerimize çok zor gelirdi, eger bizi aglamaktan menetmemis olsaydin, senin için gözyaslari döker; hatta göz pinarlarimizi kuruturduk. Ama, yine de göz yasimizi tutmaga gücümüz yetmiyor. Siddetli üzüntü ve kederi üzerimizden atamiyoruz. Allah'im bizden ona selâm ulastir. Ya Muhammed (s.a.)! Rabbinin katinda bizi unutma, hatirinda kalalim. Sekinet ve rahatlik yaratilmamis olsaydi, korku ve üzüntü de yaratilmazdi. Allahim, nebine bizden selâm ulastir, onu aramizda muhafaza et!"

    Hz. Ebubekir, daha sonra Rasülullah'in nasinin basindan ayrildi, disari çikarak halka hikmetli ve anlamli hutbesini irad etti. Bu hutbe müslümanlarin aklini basina getirdi ve düstükleri hatayi hemen anladilar. Hz. Ebubekir söyle hitap etmisti: "Sehadet ederim ki, Allah birdir, O'ndan baska ilah yoktur, O'nun hiçbir ortagi yoktur. Yine sehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve rasülüdür. Yine sehadet ederim ki, Kitap (Kur'an) nazil oldugu, din mesru kilindigi, Hadîs iradedildigi, söz söylendigi gibi mahfuzdur. Allah, apaçik bir hakikattir," sonra da söyle dedi: Ey nâs! Muhammed'e kulluk eden var idiyse bilsin ki: Muhammed muhakkak ölmüstür; Allah'a tapanlara gelince, süphesiz Allah diridir, ebediyyen bâkidir." Devamla su manadaki ayetleri okudu:

    "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmistir. Simdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse, Allah'a hiç bir ziyan veremez. Allah, sükredenleri mükafatlandiracaktir.” Ve devam etti: "Allahu Teâlâ isini, size vasiyet etmistir, onda ümitsizlik ve sabirsizliga düsmeyiniz. Süphesiz Allah, sizin yaninizdaki ve kendi yanindaki seyleri Nebisi için seçmistir. Onu, yarligamasina çekip almis, Kitabini ve nebisinin sünnetini sizde birakmistir. Bu ikisine sarilan dogruyu bulur, o ikisinin arasini ayiran sapitir. Ey iman edenler! Allah için hakki ayakta tutan kimseler olunuz. Seytan, Peygamberimizin ölümü sebebiyle sizi aldatmasin, dininizden saptirmasin. Seytani aciz birakacaginiz seyde, ondan acele davraniniz. Size ulasmasina firsat vermeyiniz."

    Malik b. Enes'in söyle dedigi rivayet edilir: "Bana ulastigina göre Rasülullah (s.a.), pazartesi günü vefat etmis,sali günü defnedilmistir. Müslümanlar, cenaze namazini gurublar halinde, imamsiz olarak kilmislardir." Sahabe-i Kiram, Rasülullah'in nereye defnedilecegi hususunda ihtilafa düsmüsler, bazilari dogum yeri olan Mekke'ye, bazilari ashabinin yanina Cennetü'l-Baki' kabristanina bazilari da kendi mescidine gömülmesini teklif etmislerdi. Bu esnada söz alan Hz. Ebubekir, Peygamber Efendimizin "Hiçbir peygamber, vefat ettigi yerin disinda bir mahalde defnedilmemistir." mealindeki hadisini rivayet ederek, bu ihtilâfin ortadan kalkmasini sagladi.

    Bugün 77 ziyaretçi (146 klik) kişi burdaydı!
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol