//-->


աաա.ʀǟʋʐǟ-ʀǟɖʏօ.Ʈʀ .ɢɠ İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı
Toplist Ziyaretçi Defteri Anasayfa
Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

Üye Panelİ

Forum Girisi
Kullanıcı adı:
Sifre:
Şifremi Unuttum | Kayıt Ol

B-S REKLAM

CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı
CSS Kutu (Çerçeve) Yapımı

Anket

    • Sayfayı Nasıl Buldunnuz ?
      Gayet Güzel
      İyi
      Normal
      İdare eder
      Kötü

      (Sonucu göster)
  • Etİketler

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    Dost Sİteler

    Dini Bilgiler



    BAŞLIK

    Fikirlerini Paylaş, Sen de Kazanmaya Başla!

    İLETİŞİM

    BİZE ULAŞIN
    Geri dönüşüm için lütfen bir adres bırakın!
    E-mail adresin:
    İsmin:
    Mesajın:

    SPONSOR REKLAM

    Esma'ul Hüsna







      "O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sanini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Hasr-24)"


      ALLAH
      (Varligi zorunlu olan ve bütün övgülere layik bulunan zatin özel ve en kapsamli adi)


      RAHMÂN
      (Bagislayan, esirgeyen)


      RAHÎM
      (Aciyan, esirgeyen)


      MELIK
      (Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi)


      KUDDÛS
      (Her eksiklikten münezzeh)


      SELÂM
      (Esenlik veren)


      MÜ'MIN
      (Güven veren, vaadine güvenilen)


      MÜHEYMIN
      (Kainatin bütün islerini gözetip yöneten)


      AZÎZ
      (Yenilmeyen yegane galip)


      CEBBÂR
      (Iradesini her durumda yürüten, yaratilmislarin halini iyilestiren)


      MÜTEKEBBIR
      (Azamet ve yüceligini izhar eden))


      HÂLIK
      (Takdirine uygun bir sekilde yaratan)


      BÂRI'
      (Bir model olmaksizin canlilari yaratan)


      MUSAVVIR
      (Sekil ve özellik veren)


      GAFFÂR
      (Daima affeden, tekrarlanan günahlari bagislayan)


      KAHHÂR
      (Yenilmeyen, yegane galip)


      VEHHÂB
      (Karsilik beklemeden bol bol veren)


      REZZÂK
      ((Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren)


      FETTÂH
      (Iyilik kapilarini açan, hakemlik yapan)


      ALÎM
      (Hakkiyla bilen)


      KÂBID
      (Rizki tutan, canlilarin ruhunu alan)


      BÂSIT
      (Rizki genisleten, ruhlari bedenlerine yayan)


      HÂFID
      (Alçaltan, zillete düsüren)


      RÂFI'
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MUIZ
      (Yücelten, izzet ve seref veren)


      MÜZIL
      (Alçaltan, zillet veren)


      SEMI'
      (Isiten)


      BASÎR
      (Gören)


      HAKEM
      (Son hükmü veren)


      ADL
      (Mutlak adalet sahibi, asiriliga meyletmeyen)


      LATÎF
      (Yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan)


      HABÎR
      (Her seyin iç yüzünden haberdar olan)


      HALÎM
      (Acele ile ve kizginlikla muamele etmeyen)


      AZÎM
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      GAFÛR
      (Bütün günahlari bagislayan)


      SEKÛR
      (Az iyilige çok mükafat veren)


      ALÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      KEBÎR
      (Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


      HAFÎZ
      (Koruyup gözeten ve dengede tutan)


      MUKÎT
      (Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)


      HASÎB
      (Kullarina yeten, onlari hesaba çeken)


      CELÎL
      (Azamet sahibi)


      KERÎM
      (Fazilet türlerinin hepsine sahip)


      RAKÎB
      (Gözetleyip kontrol eden)


      MÜCÎB
      (Dileklere karsilik veren)


      VÂSI'
      (Ilmi ve merhameti herseyi kusatan)


      HAKÎM
      (Bütün emirleri ve isleri yerli yerinde olan)


      VEDÛD
      (Çok seven, çok sevilen)


      MECÎD
      (Sanli, serefli)


      BÂIS
      (Ölümden sonra dirilten)


      SEHÎD
      (Her seyi gözlemis olarak bilen)


      HAK
      (Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan)


      VEKÎL
      (Güvenilip dayanilan)


      KAVÎ
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      METÎN
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      VELÎ
      (Yardimci ve dost)


      HAMÎD
      (Övülmeye layik)


      MUHSÎ
      (Her seyi tek tek ve bütün ayrintilariyla bilen)


      MÜBDI'
      (Ilkin yaratan)


      MUÎD
      (Tekrar yaratan)


      MUHYÎ
      (Can veren)


      MÜMÎT
      (Öldüren)


      HAY
      (Ebedi hayatta diri)


      KAYYÛM
      (Her seyin varligi kendisine bagli olup kainati idare eden)


      VÂCID
      (Diledigini diledigi zaman bulan bir müstagni)


      MÂCID
      (Sanli, serefli)


      VÂHID
      (Bölünüp parçalara ayrilmamasi ve benzerinin bulunmamasi anlaminda tek)


      SAMED
      (Arzu ve ihtiyaçlari sebebiyle herkesin yöneldigi ulular ulusu bir müstagni)


      KÂDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKTEDIR
      (Her seye gücü yeten, kudretli)


      MUKADDIM
      (Öne alan)


      MUAHHIR
      (Geriye birakan)


      EVVEL
      (Varliginin baslangici olmayan)


      ÂHIR
      (Varliginin sonu olmayan)


      ZÂHIR
      (Varligini ve birligini belgeleyen birçok delilin bulunmasi açisindan asikar)


      BÂTIN
      (Zatinin görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açisindan gizli)


      VÂLÎ
      (Kainata hakim olup onu yöneten)


      MÜTEÂLÎ
      (Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


      BER
      (Iyilik eden, vaadini yerine getiren)


      TEVVÂB
      (Kullarini tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)


      MÜNTAKIM
      (Suçlulari cezalandiran)


      AFÜV
      (Hiçbir sorumluluk kalmayacak sekilde günahlari affeden)


      RAÛF
      (Sefkatli)


      MÂLIKÜ'L-MÜLK
      (Mülkün sahibi)


      ZÜ'L-CELÂLI ve'l-IKRAM
      (Azamet ve kerem sahibi)


      MUKSIT
      (Adaletle hükmeden)


      CÂMI'
      (Toplayip düzenleyen, kiyamet günü hesaba çekmek için mahlukati toplayan)


      GANÎ
      (Her seyden müstagni, kendi disinda her sey O'na muhtaç)


      MUGNÎ
      (Zenginlik verip tatmin eden)


      MÂNI'
      (Dilemedigi seyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü seylere engel olan)


      DÂR
      (Zarar veren)


      NÂFI'
      (Fayda veren)


      NÛR
      (Nurlandiran, nur kaynagi)



      HÂDÎ
      (Yol gösteren, murada erdiren)


      BEDÎ'
      (Esi ve örnegi olmayan, sanatkarane yaratan)


      BÂKÎ
      (Varliginin sonu olmayan)


      VÂRIS
      (Varliginin sonu olmayan)


      RESÎD
      (Bütün isleri isabetli ve hedefine ulasici, irsad edici)


      SABÛR
      (Çok sabirli)


      ©RavzaRadyo.Tr.Gg
      ALLAH c.c En Güzel Isimleri

    Veda Hutbesi





      Veda Hutbesi

      Bismillahirrahmanirrahim

      EY İNSANLAR!

      Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

      İNSANLAR!

      Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


      ASHABIM!

      Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


      ASHABIM!

      Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

      ASHABIM!

      Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


      İNSANLAR!

      Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

      İNSANLAR!


      Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

      hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


      MÜ'MİNLER!


      Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

      MÜ'MİNLER!

      Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


      ASHABIM!

      Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

      İNSANLAR!

      Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

      İNSANLAR!

      Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

      İNSANLAR!

      Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

      "-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!

      Şahid ol yâ Rab!


    İstatistikler

      İstatistikler

      Nerdeyim: Peygamberlere Iman
      Bugün Ziyaretçi: 96
      Bugün Tıklama: 360
      Toplam Ziyaretçi: 116319
      Toplam Tıklama: 240924
      Hangi Ülke: us
      Ülke Kodu: us
      Online: Kişi var
      18.220.233.242

    .: Günün Ayeti :.

    .: Günün Hadis-i Şerif-i :.

    .: Günün Sözü :.

         

    Ravza-Radyo =>Peygamberlere Iman

    yazarYazar: Ravza-Radyo | tarihTarih: |

    ((¯`» Ravza-Radyo «´¯)) ((¯`» İslam Dünyasına Açılan Eşsiz Bir Kapı «´¯))

    Peygamberlere Iman

    PEYGAMBERLERE İMAN

    Imam-i Matûridi (rha): "Biz Allahû Teâla (cc)'yi inkâr eden bir kimse ile; Allahû Teâla (cc)'nin varligini ispat etme hususunda münazara ederiz. Zira Allahû Teâla (cc)'nin; peygamberlerini göndermesi hususunda münazarada bulunmanin mümkün olmasi; ancak o kimsenin Allahû Teâla (cc)'ya iman etmesinden sonradir. Bununla beraber her iki hususun ayni anda münazara konusu yapilmasi, peygamberlerin mucizeleriyle mümkün olur."(87) hükmünü zikretmektedir.


    160 Allahû Teâla (cc)'nin emir ve nehiylerinde, insanlar için büyük hikmetler vardir. Surasi muhakkaktir ki insan; en güzel bir biçim ve surette yaratilmis, yerde ve gökte olan bütün nimetler emrine verilmistir. Isin ilginç yönü; bütün bu nimetler daha önce kazandiklarinin karsiligi veya yaptiklari isin mükâfati degildir. Öyle ise; bütün bu nimetler, birer imtihan aracidir. Iste Peygamberler; Allahû Teâla (cc)'nin hükümlerini (Seriatini) insanlara teblig etmek için yani insanlar içerisinden seçip görevlendirdigi kimselerdir. Bunlara Peygamber, nebi ve resûl denir. Hz. Adem (as)'den itibaren bütün peygamberler insanlari; Allahû Teâla (cc)'ya iman ve ibadet etmeye davet etmislerdir. Kur'an-i Kerim'de "Andolsun ki biz her kavme "Allah'a ibadet edin, Tagut'a kulluk etmekten kaçinin" diye (tebligat yapmasi için) bir peygamber göndermisizdir"(88) buyurulmaktadir.


    161 Mekke müsrikleri, Resûl-i Ekrem (sav)'in peygamberligini inkâr ederken "Allah peygamber olarak bir insan mi gönderdi" diyerek; insanin, insan olan bir peygambere itaatini kerih bulmuslardir. Bunun üzerine Kur'an-i Kerim'de: "De ki; eger yeryüzünde (insanlar gibi) sakin sakin yürüyen melekler olsaydi biz ancak onlara gökten melek bir peygamber gönderirdik"(89) buyurulmustur. Esasen her kavme kendi dilini konusan bir peygamber gönderilmesi, Allahû Teâla (cc)'nin büyük bir lütfûdur. Bazi peygamberler sadece kendi kavimlerine, bazilari da bütün insanliga gönderilmistir.
    162 Kur'an-i Kerim'de: "Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmistir ki, sizin sikintiya ugramaniz ona çok agir ve güç gelir. Üstünüze çok düskündür. Mü'minleri cidden esirgeyicidir, bagislayicidir o." buyurulmaktadir.(90) Bu Ayet-i Kerime'den de anlasilacagi üzere, insanlara peygamber gönderilmesinin sebeblerinden birisi de onlarin içinde bulunduklari sikintilari gidermek, kendilerini dünya ve ahirette kurtulacaklari yola irsad etmektir. Esasen bütün peygamberler; Allahû Teâla (cc)'nin emir ve nehiylerini teblig ederken, dünyevi hiçbir karsilik beklemediklerini açik açik beyan etmislerdir. Nureddin Es Sabûni: "Peygamber gönderilmesindeki hikmeti" izah ederken sunlari kaydediyor: "O halde hikmet onu gerektirmistir ki yüce Allah (cc) peygamber göndersin. Bu peygamber, O'nun (Allah'in) kullarina, ahirette kendileri için neler hazirladigini ve dünyaya neler yaratip tevdi ettigini haber versin; dirliklerini (huzur ve sükûnlarini) temin eden seyleri emretsin, mahvolmalarina sebeb olacak seyleri de yasaklasin.(91) "Ta ki, mahvolmak isteyen kimse bilerek mahvolsun, dirlik bulmak isteyen kimse de bilerek dirlik bulsun."(92)


    163 Kur'an-i Kerim'de "(Biz) Peygamberler(i rahmet) müjdecileri ve azab habercileri olarak gönderdik. Ta ki peygamberlerden sonra insanlarin Allah'a karsi (bizi imana çagiran olmadi diye) bir bahaneleri (mazeretleri) olmasin. Allah mutlak galibtir, yegane hüküm ve hikmet sahibidir."(93) buyurulmaktadir. Hz. Adem (as)'den, Hatemü'l Enbiya Resûl-i Ekrem (sav)'e kadar bütün peygamberler insanlari tevhid'e davet etmisler, bunun için de hiç kimseden dünyevi bir ücret talep etmemislerdir. Sadrüddin Taftazani bu konu ile ilgili olarak sunlari kaydediyor: "Allahû Teâla (cc) dünya ve din isleriyle ilgili olarak ihtiyaç duyduklari hususlari açiklasinlar diye insanlara peygamberler göndermistir."(94)


    164 Allahû Teâla (cc); insanlarin kalplerini mutmain kilmak ve süphelerini gidermek için, nübüvvetle görevlendirdigi kimseleri mucizelerle teyid buyurmustur. Mucize (A-C-Z) kökünden türetilmis bir kelime olup, "aciz birakmak" demektir. Istilâhi manasi: "Münkirlere meydan okudugu sirada nübüvvet iddia eden kimsenin elinde, adetûllaha aykiri (tabiat kanunlarina taban tabana zid) bir hadisenin vûku bulmasidir.(95) Nübüvvet davasindan çok önce veya çok sonra meydana gelmez. Zira ortada nübüvvet davasi sözkonusu olmadan; tasdikten bahsetmek mümkün degildir. Kur'an-i Kerim'de; mucizeler peygamberlerin dogrulugunu isbat eden deliller oldugu için "Ayet, beyyine ve bürhan" olarak anilmistir: "Semûd (kavmine) de kardesleri Salih'i (gönderdik). De ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan baska hiçbir ilahiniz yoktur. Size Rabbinizden apaçik mu'cize (beyyinetün) gelmistir. Iste size bir alamet (ayetten) olmak üzere Allah'in su disi devesi!.. Onu (kendi halinde) birakin. Allah'in arzinda otlasin. Ona bir fenalikla dokunmayin Sonra sizi acikli bir azab yakalar."(96)
    "... Meryem'in oglu Isa'ya da beyyineler (gayet açik bürhanlar, mucizeler) verdik ve O'nu Ruuh'ül kuds ile destekledik..."(97)


    "Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd, Semûd kavm(ler)inin, Ibrahim kavminin, Medyen sahiblerinin, mü'tefikelerin haberi de gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçik mucizeler (beyyinat) getirmistir. (Inanmadiklari için tamamen helak oldular.) Demek ki Allah onlara zulmediyor degildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardi."(98)
    "Elini yakanin içine sok. Afetsiz bembeyaz olarak çikacaktir o. Korkudan (kanat gibi açilan) ellerini kendine (birbirine) kavustur (korkma). Iste bu iki mu'cize, Fir'avn'a ve cemaatine Rabbinden iki bürhandir."(99)
    165 Nübüvvet iddiasinda bulunan kimselerin elinde; Allahû Teâla (cc)'nin lütfû ile gerçeklesen Mu'cize; bütün insanlari aciz birakacak nitelikte olmak zorundadir. Ta ki bütün insanlar; o kimsenin nübüvvetini tasdik hususunda hiçbir süpheye kapilmasinlar, veya tasdik etmezlerse ellerinde hiçbir hüccet kalmasin.


    166 "Resûl" ve "Nebi" kelimeleri üzerinde kisaca duralim. "Risâlet" göndermek manasina olan "Irsal" den isimlidir. "Er Resûl" mübalaga sigasidir. Çok defa gönderilmis veya elçilik görevi uzadigindan, gidip-gelip görüsmesi defalarca vûku bulmus manasina gelir. Resûl; kendisini gönderenin devamli haberlerini bekleyen ve alan demektir.(100) "Nebi", haber manasina gelen "En-Nebe" kökünden türemistir. Haber veren manasina gelir. Islâmi istilâh'ta; "Allahû Teâla (cc)'nin kendisine vahyettigi ve teblige memur kildigi kimseye nebi denir" tarifi esas alinmistir.(101) Resûl ile nebi arasinda; Allahû Teâla (cc)'nin vahyine muhatab olma noktasinda bir fark yoktur. Ancak önemli fark suradadir: Resûl; Allahû Teâla (cc)'nin kendisine vahyederek teblige memur kildigi, kendisine kitab ve yeni bir seriat verdigi kimsedir.(102) "Nebi" ise Allahû Teâla (cc)'nin kendisine vahyettiginden insanlari haberdar eden, fakat kendisinden önceki bir Resûlün seriati ile amel eden ve insanlara bunu izah edendir. Muayyen mevzularda kendisine hususi haberler de vahyedilir.


    167 Kur'an-i Kerim'de: "Öyle peygamberler (gönderdik ki) kissalarini hakikat önceden sana bildirdik. (Yine) Öyle peygamberler (gönderdik ki) sana onlarin kissalarini haber vermedik"(103) buyurulmaktadir. Dolayisiyla Kur'an-i Kerim'de ismi zikredilsin veya zikredilmesin bütün peygamberlere iman etmek farzdir. Ancak Kur'an-i Kerim'de ismi zikredilen peygamberlerden herhangi birisini inkâr (Vahyi inkar olacagi için) insani küfre sürükler. Zira Kur'an-i Kerim'in herhangi bir Ayet-i Kerimesi'ni inkâr etmek, tamamini inkâr etmek hükmündedir. Kur'an-i Kerim'de ismi zikredilen peygamberler sunlardir: Hz. Adem (as), Hz. Idris (as), Hz. Nuh (as), Hz. Hûd (as), Hz. Salih (as), Hz. Ibrahim (as), Hz. Lût (as), Hz. Ismail (as), Hz. Ishak (as), Hz. Yakûb (as), Hz. Yusuf (as), Hz. Eyyüb (as), Hz. Suayb (as), Hz. Musa (as), Hz. Harun (as), Hz. Davûd (as), Hz. Süleyman (as), Hz. Ilyas (as), Hz. Elyasa (as), Hz. Zülkifl (as), Hz. Yunus (as), Hz. Zekeriya (as), Hz. Yahya (as), Hz. Isa (as) ve Hatemü'l Enbiya Hz. Muhammed (sav)'dir. Bunlarin disinda Kur'an-i Kerim'de zikredilen Zülkarneyn, Üzeyr ve Lokman hususunda; "Nebi" mi, yoksa "Veli" mi oldugu noktasinda ihtilaf vardir. Bunlarin da tevhid mücadelesinde büyük görevler yüklendigi asikârdir. Mü'minler; Allahû Teâla (cc)'nin kitabinda zikrettigi bu kimselerin tamamina (Herhangi bir ayirim yapmadan) inanirlar. Zira Islâm dini, Hz. Adem (as)'le birlikte baslamistir.

    Bugün 96 ziyaretçi (360 klik) kişi burdaydı!
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol