Namazin onemi
Namazın önemi
Namazın dindeki yeri
nedir?
CEVAP
Namazın önemi çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Kıyamette kulun ilk
sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul
edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani]
(Namazı doğru kılanın,
ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi günahları dökülür.) [İ.Ahmed]
(Allah buyuruyor ki,
"söz veriyorum ki, namazlarını vaktinde, doğru olarak kılana azap etmem,
onu sorgu-suale çekmeden Cennete koyarım") [Hakim]
(Her peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır.) [Gunye]
Namaz kılmak böyle
büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hanbelide namazı terk eden küfre düştüğü için, Şafii ve Malikide büyük günah işlediği için ceza olarak katli
gerektiği fıkıh kitaplarında yazılıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Namaz dinin
direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Namaz kılan,
Kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur.) [Taberani]
(Namaz kılmayan,
Kıyamette, Allahü teâlâyı
kızgın olarak bulur.) [Bezzar]
(Namazı kasten
bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü
teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu
Nuaym]
Namaz, çok önemli bir ibadet olduğu için, namaz kılmayanın imanla
ölmesi çok zayıf bir ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer
günahları işlemekten çekinmez.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Namaz kılmak ve
diğer ibadetleri yapmak ancak müminlere kolay gelir. Kur'an-ı
kerimde, (İman ve ibadet etmek,
müşriklere güç gelir) ve (Namaz
kılmak müminlere kolay gelir) buyurulmaktadır.
Namaz kılmamak, iman zayıflığından ileri gelir. İmanın kuvvetli olmasının
alameti, dinimizin emirlerine severek kolaylıkla uymaktır.) [C.1.m.191, 289]
Namaz kılmamanın ne kadar büyük günah olduğunu bilen, ayakta
duramayacak kadar hasta olsa bile, mutlaka namaz kılar. Ateşin yaktığını bilen
kimse, kendini nasıl ateşe atar? Cehennemden kaçan, Cenneti isteyen namaz
kılmaz mı? Hadis-i şerifte, (Cenneti
isteyip de, Allahın yasakladıklarından kaçınmayan,
isteğinde yalancıdır) ve (Cenneti
isteyen, hayırlı işlere koşar, Cehennemden korkan, haramlardan kaçar) buyuruluyor. (Beyheki)
Tadil-i erkana riayet
etmek vaciptir. Namazın vaciplerinden biri bilerek terk edilirse, o namazı
tekrar kılmak vacip olur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor
ki:
(Hırsızların en büyüğü, namazından çalandır. Yani namazın
erkanına riayet etmez, rüku ve secdelerini hakkiyle yerine getirmez.) [Vesilet-ün
Necat]
(Herkesin namazında, kalbin hazır olduğu kısımlar yazılır.
Kalbin hazır olmadığı namaza, Allahü teâlâ nazar etmez.) [Vesilet-ün Necat]
Cemaatle namaz kılmak erkeklere Sünnet-i hüdadır.
Yani dinimizin şiarı, alameti olan sünnettir. Özürsüz terk etmek asla caiz
değildir. Bilhassa yatsı ve sabah namazını cemaatle kılmak çok önemlidir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını, sabahı da
cemaatle kılan, gecenin tamamını ibadetle geçirmiş sayılır.) [Müslim]
(Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ile sabah namazını
cemaatle kılmaktır. Bunlardaki ecri bilen, sürünerek de olsa, cemaate gelir.) [Buhari]
Bir vaazda, müslümanlığın sadece yatıp kalkmak olmadığı, namazdan başka
yapılacak çok işler de olduğu bildirildi. Namaz için böyle demek uygun mu?
CEVAP
Kelam, mantık ve
matematiğe dair eserleri de olan Sarı Lütfi veya Deli
Lütfi denilen Tokatlı Molla Lütfi, şer’i ilimleri Hızır Çelebininoğlu Sinan Paşadan tahsil etmiştir. Bir dersinde
(Bizim kıldığımız namaz, faydasız eğilip doğrulmaktır) demiş. Namazı önemsiz
gördüğü için Hatibzade Muhyiddin
efendinin verdiği fetvaya istinaden muhakeme olunup Sultanahmed
meydanında idam olunmuştur. (1495)
Kur'an-ı kerimde mealen (Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten,
akla ve dine uymayan her türlü kötülükten] alıkor) buyuruldu. (Ankebut
45)
Bir genç, namaz kılar
ve her türlü kötülüğü de yapardı. Bu gencin durumunu Resulullaha
bildirdiler. Peygamber efendimiz, (Bir
gün gelir namaz, onu diğer günahları işlemekten alıkor)
buyurdu. Aradan çok zaman geçmedi. O genç günahlarına
tevbe etti, iyi hâl sahibi oldu. Bu bakımdan namazı
doğru kılmalıdır!
Demek ki, namaz kılan
bütün kötülüklerden uzak kalıyor. Yani insan namazı doğru kılarsa, dine tam
uymuş olur. Dine tam uyan da, hiç bir kötülüğü işlemez, ayrıca dinimizin
emrettiği iyi işleri yapmaya çalışır. Namaz gibi çok önemli bir ibadet için
yatıp kalkmak tabiri kullanılmamalıdır!
En faziletli ibadet
İbadetler içinde en faziletlisi
hangisidir?
CEVAP
İbadetler içinde en
faziletlisi namazdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Namaz, Allahü
teâlânın hoşnut olduğu bütün amellerin en
faziletlisidir. Rızkın bereketi, duanın kabulüdür. Kabirde ışıktır. Sıratı
yıldırım gibi geçiricidir. Cennette başa taçtır. İmanın başı, gözün nuru ve
Cehennemden kurtarıcıdır.) [Miftâh-ul-Cennet]
(Cennetin anahtarı namazdır.) [Darimi]
(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır.) [Ebu
Davud]
(İman, namaz demektir. Namaz için
kalbini hazırlar ve namazı itina ile, vaktine, sünnetine ve diğer şartlarına riayet ederek kılan, mümindir.) [İbni Neccar]
(Namazın farz olduğuna inanıp, eksiksiz kılan, Cennete gider) [Hakim]
(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namaz
düzgünse, diğer amelleri kabul edilir. Namaz düzgün değilse, hiçbiri kabul
edilmez.) [Taberani]
(Kıyamette, namaz kılan kurtulur, kılmayan perişan olur.) [Taberani]
(Allah, 5 vakit namazı farz kıldı, eksiksiz edâ edeni Cennete
koyacağına söz verdi. Namaz kılmayana verilmiş bir sözü yoktur, buna dilerse
azap eder, dilerse Cennete koyar.) [E.Davud]
(Ümmetimin fesâdı zamanında sünnetime
yapışan, [yani Ehl-i sünnet olan] ve beş vakit namazı cemaatle kılanın amel
defterine her gün yüz şehid sevabı yazılır.) [İ.Nâsiruddin]
(Müslüman, namaz kılarken günahları başı üzerine konur. Her secde
ettiğinde başından dökülür. Namazı bitirince hiç bir günahı kalmaz.) [Taberani]
(Mümin, Allah rızâsı için namaz kılınca,
ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi, günahları dökülür.) [İ.Ahmed]
(Her namaz vakti gelince, melekler, "Ey insanlar, günahlarınız sebebiyle
hâsıl olan ateşi namaz kılarak söndürün" derler.) [Taberani]
Namaz kılmak böyle
büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Kasden [mazeretsiz] namaz kılmayanın diğer amellerini Allahü teâlâ kabul etmez. Tevbe edinceye kadar da Allahın
himâyesinden uzak olur.) [İsfehani]
(Namaz kılmayan, kıyamette Allahü teâlâyı kızgın olarak
bulur.) [Bezzar]
(Kim namazı bile bile
bırakırsa Allahü teâlâ onun
ibadetlerini faydasız kılar ve namaza başlayıncaya kadar, himâyesinden uzak
tutar.) [Ebu Nuaym]
(Beş vakit namazı terk eden, Allahın hıfz ve emânından mahrum
olur.) [İbni Mâce]
(Namaz dinin direğidir, terk eden
dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Namaz kılmayanın Müslümanlığı, abdest almayanın namazı yoktur.) [Bezzar]
(İmân ile küfür arasındaki fark, namazı
kılıp kılmamaktır.) [Tirmizi]
Bu
hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle
açıklamışlardır:
Dinimizde en büyük günahı işleyen kâfir olmaz. Bunun için, tembellikle namaz
kılmayana kâfir denmez. Fakat namaz, çok önemli bir ibadet olduğu için, namaz
kılmayanın imanla ölmesi çok zayıf bir ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi
kararır, diğer günahları işlemekten çekinmez. Bazı âlimler, namaz kılmayanın
kâfir olacağını bildirmiştir. Bu bakımdan her ne şart altında olursa olsun,
muhakkak namazı kılmalıdır!
Bir arkadaş, (Ben namaz kılmam ama, fakirlere yardım ederim, hayvanlara
acırım. Bunlar da ibadettir. Sadece namaz kılmakla olmaz. Vazife mukaddestir.
Önce iş, sonra namaz) diyor. Namaz kılmayanın yaptığı iyi işler
kabul olur mu?
CEVAP
(Sadece
namazla olmaz) demek, namazı hafife almak olur. Namaz sanki iman gibidir. Nasıl
ki, imanı olmayanın hiçbir ibadetine, iyiliğine sevap verilmiyorsa, namaz
kılmayanın da hiçbir ibadetine sevap verilmez.
Peygamber
efendimiz buyuruyor ki:
(Kıyamet günü kulun ilk sorguya
çekileceği ibadet namazdır. Namaz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir.
Namaz düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani]
(Namaz kılmayanın ibadetleri kabul
olmaz.) [Ebu Nuaym]
(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]
(Namaz dinin direğidir, namazı terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Vazife mukaddestir.
Önce iş, sonra namaz) diyerek namaz kıldırmamak doğru değildir. Namaz kılmakla
işverenin hakkı geçmiş olmaz. Yani işverenin namaza mani olma hakkı olmaz.
Vazife ne demektir? Vazife, âmir tarafından emredileni yapmak, yasak edileni
yapmamak demektir. Birkaç âmirin verdiği emir, birbirine benzemiyorsa, daha
üstün olan âmirin emri yapılır. Memuriyette ve askerlikte de, birinci vazife
büyük âmirin emrini yapmaktır. En büyük âmir kimdir? Vazife elbette
mukaddestir. Çünkü hadis-i şerifte, (İnsanların
en iyisi, insanlara faydalı olandır) buyuruldu. (Kudai)
İnsanlara ne yapılırsa
faydalı olacağını da, en büyük âmir olan Allahü teâlâ bildirmiştir. Birinci vazife, en büyük âmirin emrini
yapmak olduğuna göre, en büyük âmir ne diyor? (İmandan sonra en büyük vazife namaz kılmaktır) buyuruyor. Namaz
kılmayanın ibadetleri, iyi işleri kabul olmadığı gibi, kazancı da bereketsiz
olur.
Namaz kılmak, işi
aksatmaz. Hatta namaz kılan, işini daha canla başla yapmaya gayret eder. Namaz
kılan, kul hakkından, haramdan korkar, vazifesini ihmal etmez. (Namaz kılmaya
vaktim yok) demek veya başka bahâne uydurmak, beynamaz mazeretidir, namazın
önemini bilmemektir. Hadis-i şerifte, (Bir
kimse, namazını kasten, mazeretsiz kılmazsa, Allahü teâlâ onun diğer ibadetlerini faydasız kılar) buyuruldu. (İ.Gazâli)
Allahü teâlâ,
namaz kılmayanın iyiliklerine sevap vermez. (Sefer-i âhiret)
Kasıtlı ve kasıtsız yapmak aynı şey mi?
Bazı cahiller; bir
namazı, uyuyarak, unutarak veya meşru bir mazeretle kazaya bırakmakla,
tembellikle veya kasten terk etmeyi aynı kefeye koyuyorlar. Kasıtlı ve kasıtsız
yapmak hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Namazı kasten terk
etmekle, meşru bir özürle terk etmenin cezası ve kazası aynı değildir. Sadece
namaz değil, her işi, kasıtlı veya kasıtsız yapmak arasında çok fark vardır.
Kasıtlı ve kasıtsız yapmak konusunda Kur’an-ı
kerimden ve hadis-i şeriflerden örnekler verelim:
Bir işi kasten yapmak,
taammüden, planlayarak, isteyerek yapmak demektir. Dinimizde adam öldürmek en
büyük günahlardandır. Bunu taammüden, yani planlayarak öldürmek daha
şiddetlidir. Bekara suresinin 178.
âyet-i kerimesinde, kasten adam öldürenin, mahkemece, aynı cezaya çarptırılması
bildirilmektedir. Bir mümini öldürmek büyük günah olduğu gibi, mümini mümin
olduğu için öldürmek daha büyük günahtır. Bu konuda Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor
ki: (Bir mümini [mümin olduğu için] kasten öldürenin cezası, cehennemde sonsuz
kalmaktır.) [Nisa 93]
Fakat bir mümini
kasten değil de, yanlışlıkla, kasıtsız öldürürse, cezası hafiftir. Varsa bir
köle azat eder ve diyet verir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bir mümini yanlışlıkla öldürenin, bir mümin köleyi azat
etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, diyet ödemesi gerekir.) [Nisa 92]
Bir insan doğru zannederek yalan yere
yemin edebilir. Bunu kasıtlı yapmadığı için günah olmaz. Fakat bir şeyi
yapmayacağım diye yemin edip de, yaparsa yemin kefareti ödemesi gerekir. Bu
konuda Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki: (Allah,
kasıtsız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz. Ama kasıtlı
yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar.) [Bekara 225]
Hadis-i şeriflerden de birkaç örnek verelim.
Besmelesiz kesilen hayvan yenmez. Ama besmele unutulmuşsa yenir. Bir hadis-i
şerifte buyuruluyor ki: (Besmele unutularak kesilen hayvan helaldir, Besmeleyi kasten terk
etmedikçe tutulan av da yenir.) [Abd bin Hamid]
Ramazan orucunu kasten bozmanın cezası,
kefareti ağırdır. Ama unutarak yiyip içmenin cezası yoktur. Bir hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(Oruçlu, unutarak bir şey yiyip içerse, kaza gerekmez.) [Dâre Kutni]
Kasten hadis uydurmanın cezası da
büyüktür. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kasten bana izafeten yalan söyleyen
[hadis uyduran] cehennemdeki yerine
hazırlansın.) [Buhari]
Kasıtlı ve kasıtsız yapmakla ilgili
fıkıhta çok konu vardır. Mesela İbni Âbidin hazretleri diyor ki, (Özürsüz, çocuk almak haramdır.
Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları
teşekkül etmeden almak caiz olur.)
Namazı kasten kılmamak çok büyük
günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Namazı kasten terk eden, Allahın
zimmetinden [korumasından] çıkar.) [İ. Ahmed]
(Namazı kasten kılmayanın diğer amellerini Allahü
teâlâ kabul etmez.) [İsfehani]
(Namazı kasten terk eden kâfir olur.) [Taberani]
Bu kadar önemli bir
ibadeti kasten terk etmekle, uyuyarak, unutarak kılmamak arasında çok fark
vardır, mukayese bile kabul etmez, ikisi aynı kefeye konamaz. Uyumak, unutmak
veya başka meşru bir mazeretle kazaya kalan namaz varken, sünnet veya nafile
namaz kılmakta mahzur yoktur. Ama kasten terk edilmiş namazları varken, bunları
kaza etmeden nafile kılamaz.
Namaz kılmamanın zararı
Namaz kılmamanın
zararı nedir?
CEVAP
Seyyid Abdülhakim Arvâsi
hazretleri, Sefer-i Âhiret risâlesinde buyuruyor ki:
Namaz kılmayan, namaz
kılmamakla bütün müminlere zulmetmiş bulunuyor. Zira her namazda (Esselamü aleynâ ve alâ ibâdillâhissâlihin) demekle bütün müminlere dua ediliyor.
Her gün beş vakit namazda yirmi defa tekrar olunan bu duadan müslümanları mahrum bırakıyor. Yani hakları olan bu duayı
terk ediyor. Kıyamet gününde bütün müminler bu haklarını namaz kılmayanlardan
alacaktır. Namaza gevşeklik gösterenler, namazı önemsemeyip hafif tutanlar
birçok cezaya uğrarlar:
Ömründen hayır ve
menfaat görmez. Çeşitli hastalıklar, çeşit çeşit
aşağılıklar, hakaretler ve zilletler içerisinde hayat sürer. Kimseden saygı
görmediği gibi, çeşitli mahrumiyet ve zaruretlere mübtelâ
olur. Sıhhatinden hayır ve menfaat görmez. Genel olarak kötü yerlerde bulunan
kimseler, namazına devam etmeyenler veya namazında gevşeklik gösterenlerdir. Bu
gibi yerlerde, ekseriya namazı terk edenler, namaza gevşeklik gösterenler
görülür. Bunun gibi, zahmetli, yorucu ve ağır işlerde çalışanlar da çoğunlukla
yine namaz kılmayanlardır. Namazı doğru kılanlar, salihlerin
yanında hürmet ve haysiyet ve itibar sahibidir. Bu gibiler, arkadaşları ve
akrabaları arasında seçilmiş ve saygılıdır. Aşağı, çirkin, süfli ve ezici
işlerde çalışanlar genellikle namaz kılmayan veya namaza gevşeklik
gösterenlerdir.
Cenâb-ı Hakkın hizmetinde
bulunmaya yarar kimselerin simâlarında, kendi yaradılışlarındaki, güzellik ve
cemâlden ayrı olarak bir başka güzellik ve cemâl vardır ki, namaza gevşek
davrananlar her ne kadar güzellenme ve süslenme sebeplerine başvursalar da, her
gün defalarca hamama girip çıksalar da, türlü türlü,
çeşit çeşit ve yeni elbiseler giyseler de, yine bu
güzellik ve cemâle kavuşamaz ve bu simaya bürünemezler. Her çeşit güzel kokular
sürünseler de, kendilerinde hasıl olan yahudi
kokusuna benzer kokuyu hissedebilenlerden gizleyemezler. Bu kokuyu duyanlar
vardır. Nitekim yahudiler, yahudiliğe
mahsus olan kokudan, İslama gelip İslam dininde karar
kılmadıkça kurtulamayacakları gibi, namazı terk edenler de, namaza devam ve
şartlarına riayet etmedikçe kurtulamazlar.
Simâ-i sâlihin ancak namaza devam edenlerde bulunur. Bunu
anlayanlar vardır. Hattâ bu işin ehli olanlar, geçirilen namazın hangi vaktin namazı
olduğunu da bilebilirler.
Namaza devam edenler,
uzun zaman hamama gitmeseler de, yıkanmasalar da, bunun gibi hayli zaman
çamaşır değiştirmeseler de, vücutları, elbise ve çamaşırları pis kokmaz. Namazı
terk edenler, aksine sık sık hamama gitseler de ve
çamaşır değiştirseler de, o nezafet, o tarâvet ve o
zarafete sahip olamazlar.
Günde defalarca sadaka
verse, birçok yetim sevindirse, yedirse, giydirse, günlerce Kur’ân-ı
kerim hatmetse, birçok kere hacca gitse, buna benzer ibadet, tâat ve iyilikler yapsa, Cenâb-ı
Hak ona zerre kadar bir sevap vermez. Bütün amelleri boştur.
Allahü teâlâ,
o vakitleri namaza mahsus kıldığından bu vakitleri namazda geçirmeleri elbette
lazımdır. Bu vakitleri Allahü teâlânın
tayin ettiği şekilden düzenden çıkarmak zulmünde bulundukları için namazı terk
edenlerin her işinden, dünyevi ve uhrevi yaptıklarından iyilik, hayır ve
bereket kalkar.
Yâ Rabbi diyen kuluna, Allahü teâlâ, (Lebbeyk = söyle
yapılsın) buyuruyor. Namaz kılmayan kimseye, böyle söylemez. Onun duası
kabul olunacak makama getirilmez. Yani bir engel çıkar da geri bırakılır. Kabul
olunacak yere ulaşamaz. Tıpkı dünya işinde, dilekçe yazanın, dilekçesinin bir
yerde takılıp yerine ulaşamaması gibi.
Sâlihler, Allahü teâlâya yâr olanlar namaz
kılanlardır. Ancak bunlar hayır ve berekete ve rahmete vesile olurlar. Namazda,
Âdem aleyhisselamın yaratılmasından yeryüzünde bir
tek mümin kalıncaya kadar, bütün müminlerin ve dolayısiyle
bütün mahlukatın da hakları vardır. Namaz terk edilince, Hakkın rahmeti, örtülü
kalır. Rahmetin gelmesine değil kesilmesine sebep olduğundan bütün mahlukat
namazı terk edene buğz ve düşmanlık eder.
Müslümanların
dualarının bereketinden mahrum kalır. Yani hisse, pay alamaz. Ölse, mezarı
yanından geçen bir müslümanın okuduğu Fatihadan
gerektiği kadar faydalanamaz. Allahü teâlâ böylelerini, uluhiyet makamında özel hizmet sayılan namaza almadığından,
Hakka hizmetten kovulmuş ve bu hizmet için verilecek olan faydalardan mahrum
kalmıştır.
Namaz kılmayan,
görünüşü bozuk bir surette ve rahatsız olarak yatağa düşer. Üstünü başını,
yorganını, karyolasını ve diğer şeylerini pisleterek berbat eder. Öyle olur ki,
en yakınları olan çocukları ve hanımı, anası ve babası da ölümünden nefret
eder. Beklenilen hürmet ve riâyeti gösteremezler. Dünyalık olarak çok büyük
mesela padişah da olsa, yine ölüm zamanında şu veya bu şekilde ikrah olunur bir
suret ve şekilde vefat eder ki, bütün etrafı ve yakınları ondan nefret ederler.
Namaz kılmayanın
ölümünde; gözlerinde korku alâmetleri, telaş ve hüzün eserleri, gözünü göğe
dikme işaretleri görünür. Gözlerinin rengi değişir. Yukarıya veya aşağıya doğru
dikilir ki, bakmak mümkün değildir. Burun delikleri kurur. Kuş tüyü yataklarda,
muhteşem karyolalarda, süslü odalarda ve saraylarda binbir
ihtişam ve çeşitli debdebe içerisinde bulunsa da, yine zelil ve aşağı olur.
Gittikçe zillete, alçalmaya doğru yol alır. Çünkü izzet, ancak Allahü teâlâya, Muhammed aleyhisselama ve müminlere mahsustur. Hz.Ömer
bunun için: “Biz zelil bir kavim idik. Allahü teâlâ bizi İslam dini ile
aziz eyledi. Eğer izzet ve şerefi, Allahü teâlânın bizi aziz ettiğinden başka yerde ararsak,
eskisinden daha zelil ve aşağı oluruz” buyurdu.
Namaz kılmamakla iman
zayıflar. Namazı kılmayanların imanları zayıf olduğundan, ne melekler, ne
ruhlar, ne ölüler, ne diriler, ne de diğer mahlukat onu aziz tutmaz, ona hürmet
ve riâyet göstermezler. Namaz kılmayan ölürken saçları ve sakalları sarkar.
Sarkık, düşük, karışık bir manzara alır. Kısaca, hayatındaki şeklinde bulunmaz.
Müminler ise ölümünde de hayattaki durumu bozulmaz, aynen canlı gibi kalır.
Onun ölümünü gören, ölümünden haberdar değilse, uyuduğunu zanneder.
Ne kadar çok yemek
yese de, yine açlık ızdırabı dinmez. Gittikçe
şiddetlenir. Dayanılmaz, tahammül edilmez bir hâl alır. Ne kadar fazla, ne
kadar kuvvetli ve iyi yemekler yedirilse, bu acı, bu ağrı, bu sızı
dindirilemez. Bu ızdırap teskin olunamaz. Bu hasta
yedirilmekle doyurulamaz. Boğazı, barsakları açlıkla
acı çeker. Açlık bir orantı halinde yükselir, artar. Nihayet kıvrana kıvrana can verir. Çünkü namazı terk etmek büyük günahtır.
Cezası da o nispette büyük olur. Açlık da mühim bir hastalıktır. Neticesi
mutlaka ölümdür. Diğer hastalıklar gibi değildir. İşte namaz kılmayanlar açlık
hastalığı ile kıvranıp öyle giderler. Her namaz kılmayan mutlaka aç olarak
ölür.
Namaz kılan, güler
yüzlü mütebessim, parlak ve nurani yüzlü olur. Sevinç
ve neşe alâmetleri yüzünde ve gözlerinde âşikâr olur. Hak teâlâdan
ve meleklerinden hayâ eder. Kendi kusurlarını ve Hak teâlânın
lütuf ve ihsanını görür de, alnından terler dökülür, burnunun delikleri
sulanır. Kulak altları ve burun delikleri hafif bir şekilde terler. Güzel bir
şekilde kokar. Renginde lâtif bir güzellik olur. Etrafa güzel kokular yayılır.
En lezzetli ve en nefis yemekler yemiş gibi tok ve kanmış olarak vefat ederler.
Namazın tamam olması
ve kemâl üzere bulunması, fıkıh kitaplarında genişçe anlatıldığı şekilde
namazın farzlarını, vaciplerini, sünnet ve müstehaplarını
yapmaya, yerine getirmeye bağlıdır. Namazda huşu bu dört şeyde toplanmış ve
kalbin hudu’u da bunlara bağlanmıştır. Müminle kâfir
arasındaki fark namazdır. Mümin namaz kılar, kâfir kılmaz. Münâfık ise bazen
kılar, bazen kılmaz.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İman, namaz demektir. Namaz için kalbini hazırlar ve
namazı itinâ ile, vaktine, sünnetine ve diğer şartlarına riâyet ederek kılan,
mümindir.) [İbni Neccâr]
(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği
ibadet namazdır. Namaz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir, düzgün değilse,
hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani]
(Namaz kılmayan, Kıyamette, Allahı kızgın olarak bulacaktır.) [Bezzar]
(Namazı kılmayanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahın himâyesinden uzak kalır.) [Ebu
Nuaym]
(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Namaz kılan kıyamette kurtulacaktır,
kılmayan perişan olacaktır.) [Taberani]
Hanbeli’de bir namazı özürsüz
terk eden kâfir olduğundan öldürülür. Yıkanmaz kefene sarılmaz, namazı kılınmaz
ve müslümanların kabristanına konulmaz. Ayağına ip
bağlanır, murdar bir it gibi, bir çukur kazıp içine konur. Üzerine toprak
atılır. Üzerine kabir alâmeti de yapılmaz. Şâfii ve Mâliki’de büyük günah
işlediği için ceza olarak öldürülür. Hanefi’de namaza başlayıncaya kadar
dövülüp hapse atılır. Namaz kılmamak imânsız ölmeye, namaz kılmak ise iki cihan
saadetine sebep olur.
Sen kalbe bak
Bazı kimseler hiç
ibadet etmediği ve her çeşit günahı işlediği halde, "benim kalbim
temizdir, sen kalbe bak" diyorlar. Kalp nasıl kirlenir, nasıl temizlenir?
CEVAP
Önce kalp ile yüreğin
tarifini yapalım! Kalp, göğsümüzün sol tarafındaki et parçası değildir. Buna,
yürek denir. Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalp, y&uuuml;rekte bulunan bir
kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyanı gibidir. Buna, kalp veya
gönül diyoruz. Gönül, insanlarda bulunur. Hayvanlarda bulunmaz.
Bedendeki bütün a'za, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün
bilgiler kalpte toplanır. İnsanın, inanmak, sevmek, korkmak, kalbindedir. İtikad eden, yani iman eden ve kâfir olan, kalptir. Güzel,
iyi ahlâkın ve kötü huyların yeri kalptir. Kalbi temizlemek için riyâzet ve mücâhede lazımdır. Riyâzet, nefsin arzularını yapmamaktır.
Nefsimiz, harâmları, mekruhları arzu eder. Bunlardan kaçmak lazımdır. Mücâhede, nefsin istemediği şeyleri yapmak demektir.
Nefsimiz, iyilik ve ibadet yapmak istemez. İyilik ve ibadet ederek kalbi
temizlemelidir! Allahü teâlâ,
dinleri, Peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan,
dinimizin emirlerine uyar, yasak ettiklerinden kaçar. Kalbi kötü olan kimse, İslamiyetten kaçar. Dinimizin emirlerini gericilik,
tutuculuk olarak kabul eder. Dine uymamayı da ilericilik, uygarlık, özgürlük
olarak bilir.
"Sen kalbe bak" demek
Namaz kılmayan ve
kendisine farz olan diğer ibadetleri yapmayan kimsenin kalbi temiz olmaz. Günah
işleyenlerin kalbi temiz olmaz. Günah kalbi karartır. Zaten namaz kılmamak en
büyük günahlardan biridir. Hatta namaz kılmayana kâfir diyen âlimler bile
olmuştur. Namaz kılmayanın, içki içenin kalbi çok kararmış demektir. Her türlü
rezaleti işleyip de, "sen kalbe bak" demek, dinsizlerin veya din
cahillerinin sözüdür. Bir yazar, kitabında, bir fâsıkı
överken, "Çok içki içerdi. Şarabı hamamın kurnasına koyar, oradan içerdi;
fakat tertemiz, pırıl pırıl bir kalbi vardı"
diyor. Allahü teâlâ ve
Peygamber efendimiz, namaz kılmayanın ve içki içenin kalbi temiz olmaz
buyururken, cahil yazar, böyle söylemekle Allahı ve Resulullahı yalancı çıkarmaya çalışıyor.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir
kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hâsıl olur. Eğer tevbe ederse, o leke silinir. Tevbe
etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalp,
kapkara olur.) [Harâiti]
İmam-ı Rabbani
hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın
emirlerini yapmamak kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam
inanmamaktır. İmanın alâmeti, dinin emirlerini seve seve
yapmaktır. [Namaz kılmayıp günah işleyenin, (benim kalbim temiz, sen kalbe bak)
demesinin ne kadar cahilce bir söz olduğu buradan da anlaşılır.] Kalp, sevgi
yeridir. Sevgi bulunmayan kalp ölmüş demektir. Kalpte, ya
dünya sevgisi veya Allah sevgisi bulunur. Allahı
anarak, ibadet yaparak, kalpten dünya sevgisi çıkarılınca, kalp temiz olur. Bu
temiz kalbe, Allah sevgisi, kendiliğinden dolar. Günah işleyince, kalp kararır,
hastalanır, dünya sevgisi yerleşir ve Allah sevgisi gider. Kalbin bu hâli, bir
şişeye benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden
dolar. Bir bardaktaki hava çıkmadıkça içine su girmez. İçine su koyunca da, bu
suyu çıkarmadan başka şey koyulmaz. Kalp de bardak gibidir. Kalbi Allah
sevgisiyle doldurmak için, başka her şeyi temizlemek lazımdır. Bir kalpte iki
veya daha fazla sevgi bulunamaz. Kur'an-ı kerimde, (Allah, insanın içinde iki kalp
yaratmamıştır) buyuruluyor. (Ahzâb
4)
Nefs-i emmâre,
dine inanmaz. Bunun için, nefsi, tezkiye etmek, kötülüklerden temizlemek ve
faziletlerle doldurmak lâzımdır. Şems suresinde meâlen, (Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini,
günahta, cehalette, dalâlette bırakan zarar etti) buyuruldu.
Hadika'da buyuruluyor
ki:
Haram işleyenlerin,
sen kalbime bak, kalbim temiz demeleri yanlıştır. Kendini ve müslümanları aldatmaktır. Ancak dinin emir ve yasaklarına
uyanın kalbi temiz olur. Peygamber efendimiz, (Günaha devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir. O, artık sevap
işleyemez olur) buyuruyor. (Bezzar)
(Lâ ilâhe illallah)
kelimesini çok söylemek, kalbi temizlemekte çok tesirlidir. Her gün, belli
miktar okumak iyi olur. Abdestli ve abdestsiz söylenebilir. (c.1, m.14.)
Rabbimizin gazabını
söndürmek için (Lâ ilâhe illallah)
güzel kelimesinden daha faydalı bir şey yoktur. Bu güzel kelime, Cehenneme
götüren gazabı söndürünce, daha küçük olan başka gazaplarını elbette söndürür.
Bu güzel kelime, Kıyamet için ayrılmış olan 99 rahmet hazinesinin anahtarıdır.
Küfür karanlıklarını, şirk pisliklerini temizlemek için, bu güzel kelimeden
daha kuvvetli, hiçbir yardımcı yoktur. Bir kimse, bu kelimeye inanınca, imanın
zerresi hasıl olur. (c.2, m.37)
Allahı anmanın, Lâ ilâhe illallah demenin faydalı olabilmesi için
dinimize uymak şarttır. Farzları ve sünnetleri yapmak ve haramlardan ve
şüphelilerden sakınmak lazımdır. (m.190) Kalbin Allahü
teâlâdan başka şeyleri sevmesi onu karartır,
paslandırır. Bu pası temizlemek lazımdır. Temizleyicilerin en iyisi sünnet-i seniyyeye uymaktır. Sünnet-i seniyyeye
uymak, nefsin kalbi karartan isteklerini yok eder.
Bir adam, “Önyargılı davranmamalı” diyerek şöyle
konuşuyordu: “İçki içmeyenleri hatasız, içki içenleri hatalı sanmak çok ama çok
yanlış bir düşüncedir. Kumar oynamayanları hatasız, kumar oynayanları hatalı
sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Namaz kılanları hatasız, namaz kılmayanları
hatalı sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Dine uygun tesettürlü bir
bayan hatasız, tesettürsüzler hata içerisinde gibi bir duyguya kapılmak çok ama
çok yanlış bir düşünce. Dürüstlük giyim kuşamla değil yetişme tarzı ve
karakterle ilgilidir. İnsanları giyim kuşamıyla yargılamak çok ama çok
yanlıştır. Büyük hatadır. Böyle yanlış duygu ve düşünceye kapılanlar bu
yanlışlarından vazgeçmelidir.” Bu adam din cahili değil mi?
CEVAP
O adamı çok yakından
tanıyorum. Din cahili değil, düzenin adamıdır, düzenbazlara yaranmak için öyle
söylüyor.
Bir insanın iyi veya
kötü olduğu, konuşmalarından, hareketlerinden, yaptığı işlerden anlaşılır. Bir
hadis-i şerifte, (Her kaptan içindeki
sızar) buyuruluyor. İmam-ı Rabbani hazretleri de,
“Görünüşümüz, bâtınımızın [içimizin] alâmetidir” buyuruyor. Yunus Emre de diyor ki:
Kim ki edepsiz gezer, ergeç
yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
İstisnalar hariç, bir
adamın işine bak, giyinişine bak, ne mal olduğu belli olur. İstisna olanları
hüküm gibi ortaya atmak yanlıştır, hem de çok yanlıştır. Birkaç örnek verelim:
Minare olan yerde cami
var demektir. Sünnet olmak Müslümanlık alameti sayılır. Sünnetsiz birini görsek
buna gayri müslim demek yanlış olur. Türk bayrakları
dalgalan yerin Türkiye, polis elbisesi giyenlerin de polis olduğu anlaşılır.
Ancak başka ülkede de Türk bayrağı dalgalanabilir, polis olmayan biri de, polis
elbisesi giyebilir. Ama bunlar istisnadır. İstisnalara bakıp da genel bir hüküm
verilemez.
Allah korkusunun alameti, haramlardan kaçmaktır.
Her günahı çok tehlikeli görmelidir! Müminin alametlerinden biri de günahını
çok tehlikeli görür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin günahını başucunda, hemen üstüne yıkılacak bir dağ gibi görür. Münafık ise burnuna konmuş
hemen uçacak sinek gibi görür.) [Buhari]
Bedenin bozuk olması,
yani günah işlemek, kalbin bozuk olmasının alametidir. Açık saçık gezenlerin
veya başka günah işleyenlerin, (sen, kalbe bak, kalbim temizdir) demelerinin
bir kıymeti, bir doğruluğu yoktur, yanlıştır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kalp bozuk olunca, bedenin işleri de hep bozuk olur.) [Beyheki]
İçki içen, kumar
oynayan, namaz kılmayan, açık saçık gezen, ne kadar iyi birisi olursa olsun,
bir kere açıktan işlediği bir günahı vardır. O peşinen salih
birisi olmayı kaybetmiş, fâsık sınıfına girmiştir. Allahın emrine isyan ediyor. Tesettürlü olan, çok kötü olsa
bile, açıkça bir günahı görülmemektedir. Fahişelerin hemen hepsi açık saçık
giyinir. Tesettürlü kadından da fahişe olabilir, ama bu oran çok azdır. Onun
için kıyafetlerin önemi inkâr edilemez. “Dürüstlük giyim kuşamla değil” diyen
cahillere itibar etmemelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor
ki:
(Din cahillerinin çoğalması, kıyamet alâmetlerindendir.) [Buhari]
“Namaza dikkat edin”
Vaizler, hatipler, hep
islamın sosyal strüktüründen, sosyo-ekonomik,
sosyo-politik yönlerinden bahsediyorlar da neden,
namazın öneminden, sünnet ve mekruhlarından, secde-i sehvden
bahsetmiyorlar? Kabirde, ahirette neler sorulacak,
iyi müslüman olmak için neler yapmak gerekir? Dini
gazete denilen bazı yayın organları da böyle. Acaba namazdan bahsetmeyi
aşağılık mı kabul ediyorlar?
CEVAP
Böyle sualleri
sahiplerine sormak gerekir. Zan üzerine yazmak doğru olmaz. Fakat namazın önemi
söz konusu olduğu için, (Namaz kılmaz ama dayımın oğlunun imanı çok
kuvvetlidir. Teyzem de açık saçık gezer ama imanı çok sağlam) diyen bir
okuyucumuza bu vesile ile cevap vermek istiyorum. Namaz kılmayanın, pervasızca
günah işleyenin imanı kuvvetli olmaz. Bir kimse, namazı ne kadar doğru
kılıyorsa, imanı o ölçüde kuvvetlidir, parlaktır. Namaz kılmayanın ve kılmadığı
için üzülmeyenin imanı çok sönüktür, belki de çoğunun imanı yoktur. Peygamber
efendimiz, (İman namaz demektir. Namaz
dinin direğidir) buyuruyor. Direksiz din olur mu?
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]
(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır.
Namaz düzgünse, diğer amelleri kabul edilir. Namaz düzgün değilse, hiçbir ameli
kabul edilmez.) [Taberani]
(Namaz kılmayanın diğer amellerini Allahü
teâlâ kabul etmez.) [İsfehani]
(Namaz kılan kıyamette kurtulacaktır, kılmayan perişan
olacaktır.) [Taberani]
(İman, namaz demektir. Namaz için
kalbini hazırlar ve namazı itina ile, vaktine ve diğer şartlarına riayet ederek
kılan, mümindir.) [İbni Neccar]
Peygamberimizin son
sözlerinden biri, Namaza dikkat edin idi.
(İ.Mace)
Namazın önemi böyle iken, kendilerine mücahid diyen bazı yazarların namaz kılmadığını, karısının,
kızının tesettüre riayet etmediklerini gördüm. Bir insanın sözü, yazısı kendine
tesir etmiyorsa, başkalarına nasıl eder? Herkes, önce kendini ıslah etmelidir!
Namaz her iyiliğin anahtarıdır
Ben namaz kılmıyorum.
Fakat hiç günah işlemiyorum. İçki içmem, kumar oynamam, hırsızlık etmem ve
başka günahları da işlemem. Bunlar yetmez mi?
CEVAP
Namaz kılmamak çok
büyük günahtır. Hırsızlık etmekten, kumar oynamaktan, içki içmekten daha büyük
günahtır. Birçok hadis-i şerifte, kasten namaz kılmamanın küfür olduğu
bildirilmiştir. Amel imandan parça olmadığı halde, namaz konusunda ittifak
hasıl olmamıştır. Namazın imandan olduğunu bildiren âlimler de olmuştur. Bu
bakımdan namaz kılmamak, çok büyük tehlikedir.
Bir insan her türlü
kötülüğü işlese, namaz kılmaya devam etse, namazı doğru olarak kılsa,
kötülüklerin çoğunu, hatta tamamını terk eder. Çünkü Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor
ki: (Namaz, münker
ve fahşâdan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan
her türlü kötülükten, her türlü günahtan] alıkor.) [Ankebut 45]
Namaz kılmanın
fazileti çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]
(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Namaz, her hayrın, her iyiliğin anahtarıdır.) [Taberani]
(Namaz kılan kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan
olacaktır.) [Taberani]
(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır.
Namaz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namaz düzgün değilse, hiçbir
ameli kabul edilmez.) [Taberani]
Bu hadis-i şerifleri
okuduktan sonra, namaz kılmayan müslümana hayret
etmemek imkansızdır.
Her kötülüğün tek ilacı
Avrupa’da günah
işlemek için ortam hazırdır. Büyük günahlardan kurtulmanın çaresi nedir?
CEVAP
Her türlü günahın tek
ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça
bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her müslüman,
alışkanlık haline gelen büyük günahlardan mutlaka kurtulur. Ankebut
suresi 45. ayet-i kerimesinde (Namaz, münker ve fahşadan
[edepsizlikten, akla ve dine uymayan, esrar, içki, zina, livata
gibi her türlü kötülükten] alıkor) buyuruldu.
Bir genç, namaz kılar
ve her türlü kötülüğü de yapardı. Bu gencin durumunu Resulullaha
bildirdiler. Peygamber efendimiz, (Bir
gün gelir namaz, onu diğer günahları işlemekten alıkor)
buyurdu. (Haram işliyorsa, namaz kılmasın) demedi, (Namaza devam etsin)
buyurdu. Aradan çok zaman geçmedi. O genç günahlarına
tevbe etti, iyi hâl sahibi oldu. Bu bakımdan mutlaka
namaz kılmalıdır!
Namaz kılmanın
fazileti çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Cennetin anahtarı namazdır.) [Darimi]
(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]
(Namaz kılan, Kıyamette kurtulur, kılmayan perişan olur.) [Taberani]
(Namaz, Allahın
hoşnut olduğu amellerin en faziletlisidir. Sıratı yıldırım gibi geçiricidir.
İmanın başı ve Cehennemden kurtarıcıdır.) [Miftah-ul-Cenne]
(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır.) [Ebu
Dâvud]
(Allah beş vakit namazı farz kıldı. Eksiksiz eda edeni Cennete
koyacağına söz verdi. Namaz kılmayana verilmiş bir sözü yoktur, böyle kimseye
dilerse azap eder, dilerse Cennete koyar.) [Ebu Dâvud]
(Müslüman, namaz kılarken günahları başı üzerine konur.
Her secde ettiğinde başından dökülür. Namazı bitirince hiçbir günahı kalmaz.) [Taberani]
(Mümin, Allah rızası için namaz kılınca, ağaçtan
yaprakların döküldüğü gibi, günahları dökülür.) [İ.Ahmed]
(Her namaz vakti gelince, melekler, "Ey insanlar,
günahlarınız sebebiyle hasıl olan ateşi namaz kılarak söndürün!" derler.) [Taberani]
Bir kimse, (İman eder, namaz kılar, zekât verir, oruç
tutar ve diğer ibadetleri yaparsam, kimlerden olurum?) diye sual edince,
Peygamber efendimiz, (Sıddık ve şehidlerden olursun)
buyurdu. (Bezzar)
Namazı terkin cezası
Namaz kılmak böyle
büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hanbelide namazı terk eden küfre düştüğü için, Şafii ve Malikide büyük günah işlediği için ceza olarak öldürülür.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır.
Namaz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namaz düzgün değilse, hiçbir
ameli kabul edilmez) [Taberani]
(Namaz kılmayan, Kıyamette, Allahı
kızgın olarak bulacaktır.) [Bezzar]
(Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza
başlayana kadar Allahü teâlânın
himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym]
(Beş vakit namazı kasden,
mazeretsiz terk eden, Allahın hıfz ve emanından mahrum olur.) [İbni Mace]
(Namaz dinin direğidir, terk eden
dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni
Nasr]
(Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir
olur.)
[Nesâi]
Yukarıdaki hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle açıklamışlardır:
Dinimizde en büyük günahı işleyen
kâfir olmaz. Bunun için namaz kılmayana kâfir denmez. Fakat namaz, çok önemli
bir ibadet olduğu için, namaz kılmayanın imanla ölmesi çok zayıf bir
ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları işlemekten
çekinmez. Bazı âlimler, namaz kılmayanın kâfir olacağını bildirmişlerdir. Bu
bakımdan her ne şart altında olursa olsun muhakkak namazı kılmalı!
Bir arkadaş namaz
kıldığı halde içki ve diğer kötülükleri bırakmıyor. Bu nasıl oluyor?
CEVAP
Doğru kılınan namaz
her türlü kötülükten alıkoyar. (Ankebut 45) Namaz,
kötülükten alıkoymuyorsa, namaz doğru kılınmıyor demektir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Bir
kişinin namazı, kendini fahşa ve münkerden
[Her türlü kötülükten] alıkoyamıyorsa, Allahtan uzaklığı artar.) [Taberani]
O halde yapılacak iş,
namazı doğru kılmaya çalışmaktır. Namazı doğru kılabilmek için önce itikadın
düzgün olması şarttır. Daha sonra diğer şartlar gelir. Guslün ve abdestin doğru olması lazımdır. Bu şartlara riayet eden,
mutlaka her türlü kötülüğü bırakır.
Kötülerle gezmek bile çok zararlıdır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kötü arkadaş, demirci körüğü gibidir. Üflenince, ateş
kıvılcımları seni yakmazsa da, kokusu seni rahatsız eder.) [Buhari]
(İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana koku sürmese
de, yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.) [Müslim]
Müslüman olana ibadetler güç
gelmez
Müslüman olmak isteyen
gayrı müslimler, (Müslüman oluruz ama, günde beş kere
namaz kılmak, yılda bir ay oruç tutarak aç kalmak ve daha başka emirler bize
güç geldiği için müslüman olmuyoruz) diyorlar. İbadet
etmek niçin güç gelir?
CEVAP
Müslüman olana
ibadetler güç gelmez. Müslüman olsalar böyle şeyler söylemezler. İmam-ı Rabbani
hazretleri, (Mektubat)ında
buyuruyor ki:
(Allahü teâlâ, kullarına
yapabilecekleri şeyleri emretmiştir. Güç yetiremeyeceği işleri emretmemiştir.
İnsanları zayıf yarattığı için, kolaylık göstermiştir. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruyor ki: (Allah, size hafif, kolay emretmek istedi, çünkü insan, zayıf
yaratılmıştır.) [Nisa 28] Namaz, oruç kolaydır. Zekat için de malın
tamamının değil, kırkta birinin verilmesini emretmiştir. Dinin diğer emirlerine
dikkatle ve insafla bakılırsa, bu kolaylıklar görülür. Bununla beraber ibadet
etmenin güç geldiği kimseler yok değildir. İbadetlerin zor gelmesi, Allahü teâlânın düşmanı olan nefstendir. Namaz kılmak ve diğer ibadetleri yapmak, ancak
müminlere kolay gelir. Kalbi kararmışlara zor gelir. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor
ki:
(Bu din [inanıp ibadet etmek] müşriklere güç gelir.) [Şura 13]
([Her çeşit günahtan
çekinmek, oruç tutmak ve diğer ibadetleri yapmak için] Sabrederek ve namaz kılarak Allahtan yardım
isteyiniz. Sabır ve namaz, yalnız Allahtan korkan
müminlerden başkalarına zor gelir.) [Bekara 45]
Namaz kılmamak,
imansızlıktan veya iman zayıflığından ileri gelir. İmanın kuvvetli olmasının
alameti, dinimizin emirlerine severek, kolaylıkla uymaktır. Bedeni hasta olana
bazı işleri yapmak güç geldiği gibi, kalbi ve ruhu hasta olana da ibadet etmek
güç gelir.) [m.191, 289]
(Kalbi temizlemek
için, iman edip, Allahü teâlânın
nimetlerine şükretmek gerekir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Allaha iman edip, nimetlerine şükrederseniz, size niçin
azap etsin?) [Nisa 147] Allaha şükretmek, Ona
inanıp, emir ve yasaklarına riayet etmekle olur.) [c.3, m.41]